Balyoz Davasý’nda kararlar açýklandý ve böylece Türkiye’de ilk kez darbecilik bu kadar aðýr bir ceza almýþ oldu. Mahkeme emekli, muvazzaf ayýrýmý yapmaksýzýn yüzlerce askere toplam 5,276 yýl hapis cezasý verdi.
Verilen karar Türk siyasi hayatý için bir milattýr ve en az 27 Mayýs Darbesi kadar önemlidir. 27 Mayýs’la birlikte darbe yapmanýn generallerin en doðal hakký olduðu, darbecilere ise asla dokunulamayacaðý inancý oluþmuþtu. O tarihten bugüne kadar baþbakanlar kefenle siyaset yaptýlar, TSK ise ayrýcalýklý bir siyasi partiye döndü.
Eskiden siviller, býrakýnýz darbecileri yargýlamayý, bunu akýllarýndan bile geçiremezlerdi. Ýþte Balyoz kararlarý bu açýdan hayati bir önem taþýyor. Ýlk defa darbecilere dokunuluyor. Belki de bu kararlar sayesinde býrakýnýz darbe yapmayý, darbeyi akýllardan geçirmek bile imkânsýz hale gelecek.
Karar aðýr mý?
Mahkeme kararýný açýkladýktan sonra sanýklar ve aileleri periþan oldu. Böylesine aðýr cezalar beklemiyorlardý, çünkü yaptýklarýnýn suç olduðuna inanmýyorlardý. Sanýklar Türkiye’de paradigmanýn bu kadar hýzlý ve radikal bir þekilde deðiþmiþ olabileceðine ihtimal vermediler. Geçmiþte görevleri olarak gördükleri ve kendilerince büyük fedakârlýklarla yaptýklarý iþlerin 20 yýl, 18 yýl gibi aðýr hapislerle cezalandýrýlmasý onlarýn kolay kolay anlayabileceði bir karar deðildi.
Ayný þekilde kararý aðýr veya haksýz bulan pek çok siyasetçi de geçmiþin anlayýþý ile akýl yürütüyor. Buna bir tür Stockholm Sendromu da diyebilirsiniz. Her 10 yýlda bir kafasýna balyoz yemiþ bir toplum ve siyasetten daha fazlasýný da bekleyemezsiniz. Bu açýdan baktýðýnýzda mahkeme siyasetin ve bazý kesimlerin çok ilerisinde bir anlayýþla ve hukukun gereði olarak bu kararlarý verdi.
Ayrýca suçun niteliðine baktýðýnýz zaman verilen cezalarýn suç ile uyumlu olduðu rahatlýkla görülebilir. Bu davada söz konusu olan bir demokraside iþlenebilecek en aðýr suçtur. Bahsi geçen suçun içinde toplumu darbeye hazýrlamak var, kýþkýrtmak var, toplumu birbirine düþürmek, hükümeti ve sistemi çalýþamaz hale getirme giriþimi vs. var.
Elbette sanýklarýn ve yakýnlarýnýn hali üzücüdür. Aileler periþan oldu, gözyaþlarý sel oldu... Keþke böyle olmasaydý... Keþke tüm sanýklar suçsuz çýksaydý da, mahkeme de böylesine yüklü cezalarý vermek zorunda kalmasaydý. Ancak bireyler için üzülürken Türkiye’yi de düþünmek gerekir. 12 Eylül’de analar aðlamadý mý, insanlara iþkenceler yapýlmadý mý, milyonlar periþan olmadý mý, bir ülke darbeci zorbalarýn kulu-kölesi edilmedi mi? 27 Mayýs’ta seçilmiþ milletvekillerine hakaretler ve eziyetler edilmedi mi, ülkenin cumhurbaþkaný, baþbakaný ve bakanlarý idam cezasýna çarptýrýlmadý mý? Kýsacasý cezalar aðýr gelebilir, ancak karara konu olan suç da çok aðýr, bunu da unutmamak gerek.
Türkiye’de hâkimler var
Karardan sonra mahkemenin adaletsiz olmakla, hatta hâkimlerin siyasi davranmakla suçlanmasý ise doðru deðildir. Bugün iktidarda ‘A’ partisi vardýr, yarýn ‘C’ partisi olur. Hâkimler bir siyasi partiyi deðil, seçilmiþ iktidarlarýn ülkeyi yönetme hakkýný savunmuþlardýr ve bugüne kadar yasalarýmýzda olmasýna raðmen asla uygulanmayan kurallarý, yani hukuku uygulamýþlardýr. Bu karar da göstermiþtir ki Türkiye’de hâkimler ve savcýlar vardýr. Üstelik bu hâkim ve savcýlar kafalarýna kurþun sýkýlan, sadece iþini yaptýðý için meslekten men edilen, her davada sanýklar tarafýndan hesap sorulmakla tehdit edilen, sürekli olarak korumalarla hayatlarýný sürdürmek zorunda olan hâkim ve savcýlardýr.
Bu karardan sonra kefenleriyle görev yapmaya çalýþan baþbakanlar, dolayýsýyla milli irade biraz olsun rahatlayacaktýr.