27 Mayýs, “Tek Parti” ideolojisine göre siyasi hayatý yeniden tanzim hareketidir. “Gerekirse kelleler alýnýr” zihniyetinin gerçekten “kelle avcýlýðý” yaptýðýnýn göstergesidir. Altýnda Terakkiperver Cumhuriyet ve Serbest Fýrka’nýn kýsa sürede iplerinin çekilmesi iradesi vardýr. Yassýada, Ýstiklal Mahkemeleri’nin uzantýsýdýr. Sadece askeri bir eylem deðil, siyasi - askeri - medyatik bir komplodur.
En temelinde, halkýn, “Yeni bir toplum üretme” tarzýndaki jakoben projeye itirazýnýn hep diri olduðu - olacaðý kuþkusu ve onun þiddet kullanýlarak etkisiz hale getirilmesi alt þuuru vardýr.
Ne yazýk ki bu alt þuur, aradan geçen bunca zamana raðmen bir kesimde varlýðýný sürdürmektedir.
28 Þubat günlerini hatýrlarsak, bir emekli amiral, o günlerde, “1950’de çok partili hayata erken geçildiðini, o tarihte devrimlerin halka yeterince mal olmadýðýný, sonraki dönemde de partilerin karþý devrim yolunda birbiriyle yarýþtýðýný, o yüzden askerin zaman zaman devreye girip halký hizaya soktuðunu” yazmýþtý. Ak Parti’nin yüzde 50’lerde oy aldýðý ve buna raðmen kapatma davasýna maruz kaldýðý günlerde bir rektörün, “Yüzde 95’lerde oy alýnsa bile sistemin kutsallarý söz konusu olduðunda bunun bir anlam taþýmayacaðý”ný söylemesi de ayný alt þuurun yansýmasý idi. Ben o günlerde “Bu rektör rahatlýkla yüzde 99 oy alsanýz bile” diyebilir. Acaba öteki yüzde 1’in kýymet-i harbiyesi nereden geliyor?” diye sormuþtum.
Yüzde 1’in kýymet-i harbiyesi, evet. Jakoben çizgi onun üzerine oturur.
Ve, 1950’nin üzerinden 64 yýl geçmiþ olmasýna raðmen, sistem o mantýktan arýndýrýlabilmiþ deðildir, daha kötüsü o zihniyet tortusu belli kesimlerin dünyasýnda hala hüküm-fermadýr.
Cumhurbaþkaný’ný halkýn seçecek olmasýnýn devrim gibi bir karar olarak algýlanmasý, bazý alanlarýn “Halk iradesi”ne býrakýlmasýnýn tabii ve olaðan kabul edilmesindeki zorlanmanýn sonucudur. Bir dönem güven sýralamasýnda devlet ve hükümet ayrýmý da bu yüzdendi. Halk iradesi ile seçilen hükümete, daha bürokratik nitelikte görülen “Devlet”in onay vermesi, onay verilmediði, devlet tarafýndan kaþlar çatýldýðý zaman, hep Hükümet’in haksýz görülmesi de bu yüzdendi.
AB ile uyum çerçevesinde Türk Silahlý Kuvvetleri’nin Hükümet üstü bir kurum olmaktan çýkarýlmasýnýn, halk iradesini asker gölgesi ile denetlemeye alýþmýþ çevrelerde “Þimdi biz ne yapacaðýz?” ya da “Þimdi bizi, laikliði vs’yi kim kurtaracak?” þaþkýnlýðý yaþanmasýna yol açmasý da bu sebepledir.
Þimdilerde bazý çevrelerde, “Acaba Tayyip Erdoðan’ý kim dövebilir?” arayýþlarýna rastlanýyor. Yok, TSK’dan ümit yok. Acaba içeride Anayasa Mahkemesi mi? Acaba dýþardan bir “Üst denetleyici” bulunamaz mý? Avrupalý aktörler mesela, devreye girseler... AB adýna bir fýrça çekilse... Mýsýr’a benzer bir þey de olmaz artýk Türkiye’de. Yok bir Sisi yok. Acaba Obama’nýn yanýndaki beyzbol sopasý Tayyip Erdoðan’a göz daðý vermekte kullanýlamaz mý? Hiç olmazsa Obama’nýn telefon açmýyor olmasýnda bir teselli yok mu?
Demirel ne diyordu:
- 27 Mayýs’tan sonra Baþbakanlar, odalarýnda hep bir daraðacý gölgesi görmüþlerdir.
Merhum Özal, silahlý saldýrýdan kýl payý kurtulduðunda dedi ki:
- Allah’ýn verdiði caný Allah’tan baþka kimse alamaz. Türkiye’de siyasetçi bayramlýk gömlekle idamlýk gömleði birlikte giyer.
Belli ki Tayyip Erdoðan da, daraðacý gölgesini yüreðinde bir yük olarak taþýmýyor. Ama birilerinin içinde hala bir daraðacý bulunduðu ve sevmedikleri liderlere göre gömlek biçtikleri hissediliyor.
Bu 27 Mayýs tortusudur.
Bu tortunun yer yer kurumlaþmýþ bir yapý arzettiðini de unutmamak gerekiyor. 27 Mayýs’la gelen bazý kurumlarýn ruhunda, toplumun çoðunluk iradesini gözaltýnda tutma ve denetleme misyonu bulunuyor. Bu misyonun, halktan yüzde 47 oy almýþ bir iktidar partisini kapatma iradesi tarzýnda somutlaþtýðýný da, daha 5-6 yýl öncesine kadar görebildiðimizi unutmamalýyýz. Ak Parti, AYM’nin 6’ya 5 kararýyla ipten döndü, ama oy birliði ile “Laiklik karþýtý eylemlerin odaðý olma” suçlamasýyla Hazine yardýmýnýn kesilmesiyle cezalandýrýldý.
Cemal Madanoðlu’nun bir sözünü hatýrlýyorum:
- Ezan yeniden Arapça okunmaya baþlandýðýnda ihtilalin tekerleði de dönmeye baþlamýþtý.
Ak Parti’nin kapatma davasý iddianamesi de “Kutlu Doðum coþkusu veya baþörtüsüne özgürlük talebi”ni gerekçeler arasýnda sayacaktý.
Türkiye’de gerçek demokrasi için 27 Mayýs’ýn getirdiði ve Tek Parti döneminin izlerini taþýyan bütün tortularýn ortadan kaldýrýlmasý gerekiyor.