Komünizm tehlikesine karþý kurulan NATO, komünizm iflas edip SSCB daðýlýnca hedefsiz kaldý. Normalde NATO’nun da kendini feshetmesi gerekirdi. Etmedi, kendine yeni bir hedef belirledi.
Hedef Siyasal Ýslam diye kýlýfý uydurduklarý yönetimdeki veya yönetime aday dindarlar ile onlarý yetiþtiripdestekleyen kurum ve insanlardý.
Türkiye’deki 28 Þubat sürecinin arkasýnda da iþte bu hedefi gerçekleþtirmek vardý.
Yani 28 Þubat, NATO karargâhýnda alýnan kararlarýn ülkemizdeki uygulamasýndan baþka bir þey deðildi.
***
Evinde kitap okuyan, camide namaz kýlan, tekkede zikir çekene ve sosyal hayatta söz sahibi olmayan dindarlarý önemsemiyordu bu hedef.
Hedefte kitleleri etkileyecek sosyal ve siyasal yapýda söz sahibi olacak etkin dindarlar vardý.
Dindar siyasetçiler, gazeteciler, öðretim üyeleri, askerler, yüksek bürokratlar, büyük þirketler ve kimi okullar vardý.
Bu kesimlerin baþarýsý ülkede dindarlarýn hâkimiyetini saðlarsa vesayet sistemi týkanabilir, vesayet sisteminin arkasýndaki uluslararasý güçler etkinliðini yitirebilir ve ülke üzerindeki emperyalist planlar suya düþebilirdi.
Ýþte bu yüzden doksanlý yýllar ülkemizde Ýslâmi akýmýn yükseliþini durdurma çabalarýyla geçti.
***
Rahmetli Özal’ýn iktidar olduðu seksenli yýllar vesayet sistemine karþý seçilmiþlerin kýsmen direndiði yýllardý. Eþofmanla asker denetlemesi her ne kadar eleþtirilse de, onu orduya deðil vesayete karþý seçilmiþlerin tavrý olarak da deðerlendirmek mümkündür.
O günleri yaþayanlar bilirler Ýslâmi akým o kadar güçlü geliþiyordu ki TV programlarýnýn en hararetli tartýþmalarý Ýslam etrafýnda dönüyordu.
Hayatýnda her ne kadar biz RP’liler olarak eleþtirdiysek de Özal’ýn iktidarý kabul etmek gerekir ki vesayete karþý milli iradenin önemli bir zaferiydi.
***
1984 yýlýnda bir umre ziyareti sýrasýnda Medine-i Münevvere’de merhum Ali Ulvi Kurucu beyin meclisinde arkadaþlarýmýz ANAP’ý eleþtiriyordu. Ali Ulvi bey bana döndü, “Sen ne dersin?” diye sordu. O zaman, “Hocam bizim iki partimiz var biri iktidarda biri muhalefette. Ýktidardaki ANAP muhalefetteki RP” demiþtim de rahmetlinin çok hoþuna gitmiþti. Sað elini kaldýrýp çak iþareti yapmýþtý.
Evet, o dönem Ýslâmi akýmlarýn hemen her alanda kuluçka dönemiydi. Hem kültürel baðlamda hem de siyasi alanda çok ciddi çalýþmalar vardý.
Özellikle merhum Erbakan hocamýzýn yoðun siyasi mesaisi mecliste olmasa bile gündemdeydi.
***
RP’nin 1991 seçimlerinde MHP ve IDP ile ittifak kurarak meclise girmesi çok önemli bir dönüm noktasýydý. Hatta 1992 yýlýnda yeni anayasa tartýþýlýrken RP’nin hazýrladýðý taslak çok kaliteli ve demokratik bir çalýþmaydý.
Erdoðan RP Ýstanbul Ýl baþkanýydý. 1992 yýlýnda Ýstanbul’da kurulan 6 yeni ilçenin belediye baþkanlýklarýndan dördünü kazanmasý RP’nin yükseliþine iþaret eden önemli bir göstergeydi.
1994 yýlýnda yerel seçimler RP’nin zaferiyle sonuçlanmýþtý. Ýstanbul ve Ankara’yý bile RP kazanmýþtý.
Ulusal basýnda ‘Ankara düþtü’ manþetleri yer alýrken, batý basýnýBosna’dan Çin’e uzanan fay hattýnýn kýrýlmakta olduðu uyarýsýný yapýyordu.
***
1995 genel seçimlerinde RP Türkiye’nin birinci partisi olmuþtu. Refahyol hükümetiyle Erbakan hoca baþbakan olmuþ altý ayda cumhuriyet tarihinde görülmemiþ bir baþarýya imza atmýþtý. Eðer bu hükümet birkaç sene devam ederse takip eden seçimde RP tek baþýna iktidardý.
RP aleyhine korkunç birkampanya baþlatýlmýþtý. Bu gün demokrat geçinen kimigazeteler ve gazeteciler o gün demokrasinin altýný oymakla meþguldüler. Sivil toplum örgütleri baþta beþli çete olmak üzere RP’ye savaþ açmýþtý.
Refahyol hükümeti ilk altý aydan sonra icraattan ziyade bu saldýrýlarý püskürtmekle meþgul olmak zorunda kaldý.
Devam edeceðiz...