28 Þubat günlerinde bir öðretim üyesinin küçük çocuðu ayaðýný yaralar. Henüz 3-4 yaþlarýnda olan çocuðun ayaðýný kanlar içinde gören anne komþularýn da yardýmýyla kocasýnýn çalýþtýðý üniversitenin saðlýk birimine koþar. Kucaðýnda yaralý yavrusu, bayýlmamak için kendisini zor tutan anneyi üniversitede bekleyen kötü bir sürpriz vardýr... Doktorlar çocuða bakamayacaklarýný, çünkü velisinin baþýnýn açýk olmadýðýný söyler. Bir yandan ayaktan kan akmaktadýr, diðer taraftan saçýn açýk olup olamayacaðý tartýþmasý sürmektedir. En sonunda öðretim üyesi baba çocuðun velisi olarak gerekli belgeleri imzalarsa yaralý çocuðun tedavi olabileceði anlaþýlýr. Çünkü babanýn baþý açýktýr (!) Böylece baba dersini yarým býrakýr ve çocuðunun tedavisi mümkün olabilir.
***
Ayný günlerde yine bir üniversitemizde bir gece yarýsý bir fakülteye birkaç kiþi girer. Ýçeride bir süre dururlar, ancak hiçbir deðerli eþyayý çalmaya tenezzül etmezler. Sabah okula gelenleri ise büyük bir sürpriz beklemektedir, erken gelenler Atatürk resimlerini yerlerde parçalanmýþ halde bulurlar. Olay, tüm basýn-yayýn organlarýna ‘Atatürk’e saldýrý’ olarak yansýtýlýr... Bunun üzerine fakülte dekaný ve onlarca öðretim üyesi hakkýnda “þeriatçýlýk”tan ve Atatürk’e hakaretten soruþturma açýlýr. YÖK ve Rektörlük olayýn üzerine çok sert bir þekilde gider, ancak gerçeði ortaya çýkarmak için deðil, sözde saldýrýdan fýrsatla pek çok kiþiyi görevden almak için... Dekan görevden alýnýr, öðretim üyelerine edilmedik eziyet býrakýlmaz. Dekan hakkýnda açýlan davada beraat eder, hatta kimi görgü tanýklarý o gece fakülteye girenlerin bambaþka kiþiler olduðunu dahi tespit eder... Fakat nafile, ne yapýlsa boþtur, maksat suçluyu bulmak deðildir... Dekanla da, diðer onlarca kiþiyle de uðraþýlýr durulur. Dekan Bey bu olaydan sonra fazla yaþamaz, aklanmasýndan kýsa bir süre sonra Hakkýn rahmetine kavuþur...
***
Tüm bu trajik olaylar yaþanýrken bir baþka öðretim üyesinin çocuðu çalýþtýðý üniversitenin kreþine gitmektedir. Sabah babasý çocuðu kreþe býrakýr, ancak akþam iþi olduðu için çocuðu alma görevini anneden rica eder. Anne kreþ daðýlma saatine yakýn üniversitenin yerleþke kapýsýnda güvenlik tarafýndan durdurulur. Güvenlik anneye “baþý kapalý olduðu için içeri giremeyeceðini” söyler... Bunun üzerine kreþe haber verilir ve küçük çocuk bir baþkasý yardýmýyla kapýya kadar getirilir ve bir suçlu gibi kapýda bekletilen gözü yaþlý annesine teslim edilir...
Ayný üniversitede o günlerde idari memurlar düzenli olarak tüm fakülteleri ve yüksekokullarý taramakta, ‘kim gerici, kim deðil’ bunlarý fiþlemektedir. Tutulan raporlar düzenli olarak, yasal bir görevmiþ gibi her ay resmi bir yazýyla YÖK’e gönderilmektedir. Bu yazýlar sonucunda pek çok can yanar. Kiminin atamasý sudan bahanelerle yýllarca geciktirilir, yasal olmayan atama þekilleri icat edilir. Örneðin normalde ancak 3 yýllýðýna atanabilen yardýmcý doçentlerden bazýlarý birkaç aylýðýna atanýr. Ayný koþullarý taþýyan bazý araþtýrma görevlilerinin sözleþmeleri iptal edilirken, ‘temiz’ sayýlanlar devletten maaþ almaya devam ederler. Ýþlerine son verilen araþtýrma görevlilerinden bir tanesi yeni evlendiði eþinin karþýsýnda öylesine mahcup olur ki bir süre sonra kahrýndan ölür. Sudan bahanelerle görevinden uzaklaþtýrýlan yüzlerce öðretim elemanýndan bazýlarý arkadaþlarýnýn aralarýnda topladýðý yardýmlarla bebeðine süt götürebilecek hale düþer. Uzun davalar sonunda iþine dönenler olur, ancak bu süreçte aileler daðýlýr, saðlýklar yitirilir. Ýtibarlar ise yerlerde sürünür.
Bu üniversitelerde ikna komisyonlarý kurulur, baþörtülü kýzlar en önemli tehlike sayýldýklarý için teker teker bu odalara alýnýrlar. Ýkna olmazlarsa önce haklarýnda soruþturma açýlýr, ardýndan eðitim haklarý ellerinden alýnýr. Hemen her gün polis ve jandarma üniversite kapýsýndadýr. Bazý rektörler için en önemli sorun baþörtülü kýzlardýr ve onlarý durdurmak için düzenli olarak baþvurulan yol robocoplar ve zýrhlý araçlardýr.
Sözün özü 28 Þubat’ýn en büyük kurbaný üniversitelerdi, tank paletleri asýl Sincan sokaklarýndan deðil bilimin, aklýn ve eðitimin üzerinden geçti