28 Þubat, Kemalizm’in tamamlan(a)mamýþ Türk modernleþmesinin ilkel bir þekilde son tadilatýný yapma giriþimiydi. Zira böyle olduðunu düþündüklerinden, yapýlan son tadilatla ‘bin yýl süreceðini’ ilan etmiþlerdi. Hem projenin ilkelliðinden hem de ulaþtýðý tefessüh safhasýndan dolayý, çift haneli yýllarý bile sari olamadan kadük kaldý.
28 Þubat zihniyeti olarak kayda geçen bu yaklaþýmýn, bugünlerde bir siyasal tenasüh ile arz-ý endam ettiði unsurlarýn baþýnda PKK geliyor. Böylesi bir ünsiyetin nasýl vuku bulduðu ilk anda þaþýrtýcý gelebilir. Lakin Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt meselesinde demokratikleþme yaþanmasýyla birlikte oluþan alanda ve normalleþme sürecinde silahlý bir unsur olarak PKK’nýn sahaya inmesinde, farklý tarihsel tecrübeleri dikkatle okuyanlar açýsýndan þaþýrtýcý bir durum bulunmamaktadýr.
PKK son tahlilde, kendi icat ettiði ‘kurgu Kürt kimliðini’ örgütsel halkalarýnda tarihten ve hayattan kopacak düzeyde ve derin bir anakronizme müptela olacak kadar hayata geçirmeyi baþarmýþ bir örgüt. Bunda da þaþýlacak bir durum yok. Zira Türkiye’nin en fazla demokratikleþtiði ve tekâmül etmiþ bir normalleþme yaþama fýrsatý bulduðu bir dönemde, ‘vesayet rejimi karþýsýnda inþa ettiði tepkisel kimliðin siyasal teolojisini normalleþtirmeyi tercih etmesi’ silahlý mücadeleden çok daha zorlu bir çabaydý. Bu noktada PKK da, vesayet rejiminin var ettiði birçok unsur gibi kendi hikâyesine teslim olmakta, yani kolay yolu tercih etmekte tereddüt etmedi. En az Kemalizm kadar, inþa ettiði kurgu dünyasýna keskin bir inançla teslim olan PKK aklýný 28 Þubat’la buluþturan en önemli eksen ise içerisinde bulunduklarý derin anakronizm.
28 Þubat aklý, sadece bir iktidarý devirme çabasý içerisine girmedi. Ýlk kez bir darbeyi bütün topluma akýl almaz bir þekilde uygulamaya kalktý. Normal þartlarda, darbelerin hedefinde ‘siyasi elitler ve onlarýn çeperindeki aktif kitleler’ olmasý beklenir. 28 Þubat ise karþýsýna toplumsal kesimlerin en sýradanlarýný, kendi halinde yaþayan vatandaþlarý doðrudan hedef olarak koydu. Bundan dolayý, ‘toplumu yatay kesen’ aktif bir darbe süreci yaþandý. PKK iþte tam bu noktada, 28 Þubat aklýnýn bir benzerini bugün hayata geçirmeye çalýþýyor.
Maalesef bu durum sadece Türkiye’de vuku bulan bir kötülük de deðil. PKK’nýn akýl tutulmasý, yüzbinlerce mazlumun acýsýndan iktidar devþirmek üzere Suriye’ye de uzanmýþ durumda. 28 Þubat’ýn Ýsrail’i yerine Baas rejiminin oturduðu bu yeni düzenekte, Suriye Kürtlerinin Baas rejimiyle dost, Türkiye ile düþman olduðu oranda küresel anlamda ‘makbul’ tescili alabilecekleri dayatýlmakta. PKK aklý, devrimci halk savaþý ütopyasýný hayata geçirmek üzere, kendi halinde yaþayan yüzbinlerce insaný da hedefine koyarak ‘savaþýnýn’ bir parçasý olmaya zorluyor veya mahkûm ediyor. Bunu da, ‘kimin ne kadar ve nasýl Kürt olacaðýna’ 28 Þubat’tan farksýz bir jakoben ‘makul’ referans noktasý göstererek hayata geçiriyor. 28 Þubat’ýn ‘topyekûn savaþýný’ hatýrlatan
PKK stratejisi, ‘ilkel bir iç savaþ çýkarmaktan’ baþka bir þey de hedeflemiyor. Bu akýlsýzlýðýn tartýþmasýz ilk kurbanýnýn Kürtler olmasý ise PKK’nýn endiþe duyduðu baþlýklar listesine bile girmekte zorlanýyor.
28 Þubat’ýn yerli bir sömürgeciliðe denk gelen aklýnýn ete kemiðe bürünmüþ hâli, bugün PKK aklý olarak arz-ý endam ediyor. Tam da bundan dolayý, geç kalmýþ bir ulusçuluðu aþamayan anakronik bir aklýn Kürtleri ve sebep olacaðý yýkýmý düþünmesi için ahlaki bir zemininin olmasý mümkün deðil.
28 Þubat zihniyetinin, 19 yýl önce askeri gücüne yaslanarak makbul vatandaþ icat etme giriþimi büyük bir felâketle sonuçlanmýþtý. 19 yýl sonra ise PKK eliyle sadece Türkiye’ye deðil, bölgemize yabancý bir aklýn kodladýðý yeni yabancýlaþma sürecinin sancýlarýný yaþýyoruz.
28 Þubat, ‘devletin sahibi olmasý’ iddiasýyla, vesayet rejiminin toplumu tasallut altýna alma giriþimiydi. PKK ise bugün bölgesel düzene nöbetçi olma giriþimiyle Kürtlere ipotek koymaya çalýþmaktadýr. Kuvvetle muhtemel, 28 Þubat paþalarý gibi tarihin sonunun geldiðine ve oluþan durumun bin yýl süreceðine de inanýyorlardýr. Nasýl inanmasýnlar; yabancý yayýn organlarý bile yazýyorlar!