28 Şubat'ın düşündürdükleri!

28 Şubat süreci bu ülkede dindarların yaşadığı en karanlık dönemin ikincisidir.

Birincisi tek parti dönemidir. O dönem yeni bir ulus yaratma projesinin gereği, yerli olan her şeye yasak getirilmiş, hayat hakkı tanınmamıştı. O dönem Allah demenin bile yasak olduğu dönemdir. Müslüman Türk tarihinin en karanlık dönemidir.

28 Şubat süreci ise tek parti dönemindeki zihniyetin çağdaş versiyonudur. Onun için post modern darbe ifadesi, isabetli bir tariftir.

1997'de başlayan bu süreç yaklaşık on yıl sürmüştür. AK Parti'nin ilk yedi yılında da bu zihniyet etkili olmuş hatta sekizinci yılında AK Parti'ye kapatma davası bile açılmıştır! O davada siyasi yasağı istenen 71 kişiden biriydim sonra bu sayı 11'e düşürüldü ben yine o 11 kişinin içindeydim!

Bu süreçte kısaca 600 bin başörtülü öğrenci, okullara ve üniversiteye gidemedi. Katsayı engeli nedeniyle 14 milyon meslek lisesi öğrencisi, istediği üniversitede eğitim göremedi.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 1990-2011 arasında "irtica" suçlamasıyla YAŞ kararları sonucu 1635 personel atıldı. 2.500 subay ast subay ihraç edildi. İstifa eden öğretmen sayısı 1997-2001'de yaklaşık 11 bin oldu. Aynı dönemde 3 bin 527 öğretmenin görevine son verildi. Kılık kıyafet ya da fişlemeler nedeniyle 33 bin 271 öğretmen hakkında disiplin soruşturması yürütüldü, 11 bin 890 öğretmen de memurluktan çıkarılmadan disiplin cezası aldı. 4 bin 625 MEB personeli fişlendi. 2 bin 639 kamu personeli irticayla ilişkili görüldü. 418 öğretim görevlisi, 949 öğretmen irticacı olarak fişlendi. İrtica gerekçesiyle 210 vali ya da kaymakam hakkında rapor tanzim edildi. 71 kaymakam görevinden el çektirildi. 331 emniyet mensubu hakkında inceleme başlatıldı. 53 emniyet görevlisine idari ceza verildi. 1.732 Kur'an Kursu kapatıldı. İrtica gerekçesiyle 396 Diyanet personeli disiplin cezası alırken 128 görevli meslekten atıldı. 139 yükseköğretim kurumları personeli, kılık kıyafet yasağı nedeniyle kamu görevinden çıkarıldı. İrticai faaliyette bulunduğu gerekçesiyle kapatılan 21 vakfın 187 taşınmazına el konuldu. RP ve FP'nin kapatıldığını söylemeye bile gerek yok. 7 bin 355 yayın toplatıldı. Yeşil sermaye diyerek 400 milyarlık ekonomik değer engellendi. Bu sürecin sebep olduğu toplam ekonomik zarar ise 381 milyar dolar olarak hesaplandı.

Bu bilanço özetin özetidir.

Bu süreci yöneten Batı Çalışma Grubu(BÇG) adından da anlaşılacağı gibi batıya bağlılık İslam'a kuşatmanın sembolleşmiş halidir.

Bu süreç ülke içindeki kimilerinin tek başına aldıkları kararların uygulandığı bir süreç değildir. Post modern darbe kararı NATO karargâhında alınmış, batıcı subaylar görevlendirilmiş, BÇG süreci takip etmiştir.

Başka bir ifadeyle sürecin yönetimini genelkurmay takip etmiş, yargı cezalandırma görevini üstlenmiş, beşli çete ve FETÖ sivil toplum ayağını organize etmiş, piarını kartel medyası yapmış, CHP ve DSP de siyasi ayağını oluşturmuştur.

Bu süreç dindar kesimde büyük bir travmaya, bugünkü deyimle 9 şiddetinde bir sarsıntıya sebep olmuştur.

Bu sarsıntı İslami hassasiyeti zayıflatmış, başörtüsü bile dindarlık simgesi olmaktan çıkmış, iktidarın getirdiği rehavet ile dünyevileşme had safhaya yükselmiştir.

17/25 Aralık 2013 yargı, 15 Temmuz 2016 silahlı kalkışmalarıyla ülkeyi teslim almak isteyenlere karşı, millet devletiyle birlikte karşı koyarak emperyalizme karşı güçlü bir direniş göstermiştir.

Ancak tehlike geçmiş değildir.

Altılı maşanın emperyalizmin uzantılarıyla uyumlu siyaseti bu ülkeyi tekrar 28 Şubat sürecinin hamisi batının güdümüne sokmayı hedeflediği görülmektedir.

TEDBİRLER

Alınması gereken tedbirlerin başında milletin değerleriyle barışık yeni bir anayasa yapmak gelmelidir.

Milli Eğitim ve kültür alanlarında nesilleri kendi öz kültürleriyle donatacak müfredat ve etkinliklere öncelik verilmelidir.

Cumhuriyet tarihinin seçimle gelmiş en dindar başkanının en uzun sürede gerçekleştirdiği devrim niteliğindeki icraatlar her kuşağın anlayacağı dilde anlatılmalıdır,

Halktan kopan siyasi teşkilatlar halkla kaynaşmalı, Başkan Erdoğan'ın ifadesiyle 'Ömerlerle buluşmalıdır!'

Nepotizm algısı silinmeli, görevini suiistimal eden bürokratlar cezalandırılmalı yargıya güven artırılmalıdır.

Yeni kuşaklara tek parti dönemi, 28 Şubat dâhil darbeler dönemi ve zihniyeti iyi anlatılmalıdır.

O dönemleri bilmeyenler Başkan Erdoğan farkını anlayamazlar.

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI(STK)!

Muhafazakârların oluşturduğu STK'lar 'iktidarda bizimkiler var' diye hatalara yanlışlara göz yummamalı, doğru olanı kırıp dökmenden gündeme getirmeli; iktidarın işini kolaylaştıracak teklifler projeler geliştirerek iktidara yardımcı olmalıdırlar.

Burs, kurs, kamp, seyahat ve benzeri projeler üretip uygulayarak yeni kuşakları kazanmalıdırlar.

STK'lar çevrecilik, engellilere destek, insan hakları savunuculuğu gibi etkinliklere yoğunlaşarak muhalif düşüncede olanları etkilemeli ve ikna etmelidirler.

MEDYAMIZ

Dindar muhafazakâr kesim Twitter, Instagam, Facebook, Whatsapp, Bip gibi alanlarda kendisini geliştirmeli, sosyal medyaya ağırlık vermelidirler.

Haber, spor, yemek siteleri gibi izlenen dijital medya alanı etkin olarak kullanılmalıdır.

TV yayınlarında dizi, film, yarışma gibi kültürümüze yönlendirici ve öğretici programlara hazırlanmalıdır.

Tartışma programları için temsil kabiliyeti yüksek katılımcılar hazırlanmalı ciddi bir dayanışma ile tartışma programlarında doğruların anlatılması sağlanmalıdır.

İnancımıza kültürümüze ve moral değerlerimize aykırı fikir ve yaklaşımlar konusunda toplum uyarılmalıdır.

Ve tabii ki dinimizin emrettiği üzere güzel ahlaklı Müslümanlar olmamız gerekir.

En güzel ve en etkili tebliğ iyi Müslüman olmaktan geçer!

İslam bu toplumun ruhudur, o ruha sahip çıkmak gerekir.

Kimseye küfretmeyi, hakareti tavsiye etmiyoruz.

Müslüman olduğumuzu ve gerçekleri açıklamaktan çekinmememiz gerektiğini söylüyoruz.

Ezici çoğunluğu Müslüman olan bu ülkede birileri dinsizliklerini, ateist olduklarını hatta eşcinsel olduklarını açıklamaktan utanmıyorlar, bazılarımız Müslüman olduğumuzu açıklamaktan ilkelerimize bağlılığımızı haykırmaktan utanıyoruz!

Ağır bir sosyal siyasal sarsıntıya sebep olan 28 Şubat süreçlerini tarihe gömecek adımlar atıldı, sorumlular yargılandı, kimileri değişik cezalar aldı.

Ama söylediğim gibi tehlike geçmiş değil!

Altılı Maşa ellerini ovuşturup duruyor!