28 Þubat’ýn sivil ayaðý: Ne piþman oldular, ne hesap verdiler

Yarýn 28 Þubat’ýn yýldönümü. 21 yýl geçmiþ aradan ama darbecilerle hala hesaplaþabilmiþ deðiliz. 60 darbeci sanýk hakkýnda müebbet istenen 28 Þubat Darbe Davasý evet, karar aþamasýnda ama 28 Þubat sadece asker kiþilerin dahil olduðu bir darbe deðildi. 

Darbe atmosferinin oluþturulmasýnda ve darbenin hayata geçirilmesinde, çok sayýda sivilin bizzat ve gösteriþli emekleri var. Adlarýnýn anýlmasý ve toplumun-yargýnýn karþýsýna çýkarýlmasý gerekiyor o yüzden.  

Beþli Çete diye adlandýrýlan TÝSK, TESK, TOBB, TÜRK-ÝÞ ve DÝSK sahneye konulan son darbenin çok önemli aktörleriydi örneðin. Bu kuruluþlara o dönemde baþkanlýk eden isimlerden Bayram Meral ve Derviþ Günday CHP’den, Rýdvan Budak DSP’den milletvekili yapýldý daha sonra. 

Býrakýn hesap sorulmayý, bilakis ödüllendirildiler CHP ve DSP tarafýndan. Dokunulmazlýk zýrhýyla korundular.   

*** 

28 Þubat yargýsý ise “Yüce Türk milleti adýna” deðil darbeciler adýna hüküm verdi gerçekleþen son darbede. FETÖ’nün önü açýlýrken haksýz yere TSK’dan, memuriyetten ve okullarýndan atýlan insanlarýn haklarý iade edilmedi. Vural Savaþ, Nuh Mete Yüksel gibi isimler o dönem öne çýksa da korkunç kararlara imza atan darbe destekçisi yargý mensuplarý, vicdanlarýnýn deðil rezilce brifingçilerin sesine kulak verdi. 

Öyle ki 14 yaþýnda hakim karþýsýna çýkarýlan Yakup Köse’yi, 15 yaþýnda hapse atýlan 15 Temmuz þehidi Halil Kantarcý’yý, düðününden bir gün sonra aðýr iþkencelere tabi tutulan Tayyar Tercan’ý idamla yargýlayabildi mahkemeler. 

Utanç ise sürüyor. O dönemde 28 Þubat hukukuyla hüküm giyen 500’den fazla insan hala cezaevinde!    

*** 

YÖK marifetiyle üniversitelerde uygulanan baþörtüsü yasaðýnýn Ýstanbul Üniversitesi’nde sadistçe bir hal almasýnda rektör Kemal Alemdaroðlu ile yardýmcýsý Nur Serter’in adýný mutlaka anmalýyýz. 28 Þubat karanlýðýnda büyük pay sahibi ikisi de. 

Kayýt için gelen 17 yaþýndaki çocuklarý kamera gizlenmiþ bir odaya alýp, psikolog eþliðinde, okumak istiyorsa baþýný hemen açmasý gerektiðini, yoksa hangi ilden ilçeden geldi ise aynen geri dönmek zorunda kalacaðýný, buyurdu mesela Nur Serter. 

O buna “ikna etmek” diyor. Bu konuþmayý yaparken iþkence ettiði kýzlarýn gözlerine bakýp gülümsüyordu da muhtemelen, bilmiyoruz. Ýkna odasý kasetlerini evine götürdüðü ve YÖK’ün iade talebine raðmen teslim etmediði için bilemiyoruz. 

Daha sonra –yine- CHP tarafýndan milletvekili yapýlan Nur Serter’e kimse bunun hesabýný sormadý mesela. 

Ben 2010’da kendisine sorular sordum. Yaptýðýmýz röportaj 1 Kasým 2010 tarihinde Star gazetesinde yayýnlandý. Serter röportajda bu kasetlerden ilk kez bahsedip imha edeceðini açýklayýnca o dönem psikolojik iþkenceye maruz kalan Ýstanbul Üniversitesi öðrencileri toplu olarak suç duyurusunda bulundular. YÖK de “kayýtlarý iade edin” çaðrýsý yayýnladý. 

Sonra? Sonrasý yok. Ne Nur Serter insafa geldi, ne bir savcý harekete geçti.   

*** 

28 Þubat’ýn medya ayaðýnda da oldu ayný þey. 

O dönem tek sesli medya düzeni hala çok baskýndý. Çoðulcu medya düzenine daha yeni yeni geçilmesine raðmen Yeni Þafak ve Kanal 7 gibi kurumlar yine de hacimlerinin çok ötesinde ses çýkarabiliyordu. 

Merkez medya halka uzak, darbecilere yakýn; darbeciye itaatkar, halka buyurgan idi. 

Haliyle insanlarý andýçlamak, M. Gündüz-F. Þahin rezilliðini kurgulayýp sunmak, irtica geliyormuþ, Türkiye Ýran oluyormuþ gibi bir hava estirerek 28 Þubat darbesine meþruiyet atfetmek Ertuðrul Özkök, Uður Dündar, Reha Muhtar, Ali Kýrca, Ergun Babahan gibi gazetecilere düþüyordu. Fatih Altaylý mesela, baþörtülü kadýnlara en aðýr hakareti edebiliyordu. 

Bir kýsmý merkez medyadan kýyýlara, bir kýsmý etkili pozisyonlardan köþelerine sürgün edilmiþ olsa da hala yazýp çiziyorlar. Peki, bir gün olsun hata ettik, hakka girdik, üzgünüz, dediler mi? 

Hayýr. Diyecek gibi de görünmüyorlar. Bilakis ne zaman 28 Þubat’ýn sivil ayaðý da yargýya hesap versin dense “abartmayalým o kadar, unutalým gitsin” pozundalar. 

Yargý kýsmý mümkün olur mu bilmem ama halka mutlaka hesap vermeli sivil darbeciler.