28 Þubat’ta üniversitede ne oldu?

Gürüz’ün tutuklanmasý bana, genç bir akademisyen adayý olduðum günleri, 28 Þubat üniversitesinde yaþadýklarýmýzý hatýrlattý. O günlerde yaþanan acýlarý sözle ifade edebilmek mümkün deðil.

Boþ sanarak kapýsýný açtýðým bir sýnýfta yalnýz baþýna aðlayan baþörtülü bir genç kýzý görmenin ve ona yardýmcý olamamanýn çaresizliðini anlatmak da öyle.

Ama en azýndan baþlýklar halinde anlatmayý deneyeceðim.

***

Ne oldu 28 Þubat’ta?

Öncelikle ülkedeki genel siyasi atmosfer aðýrlaþtý. Bu hava önce kampusa ulaþtý.

Özal döneminde atanan birçok demokrat rektör görevden alýndý. Demirel ve Sezer’in atadýklarýnýn neredeyse tamamý ise emir-komuta zinciri içinde acýmasýz ve hukuksuz bir tasfiyeye giriþti.

Bu döneme damgasýný vuran söz, “irticayla mücadele için bilime ara verilmesi” idi. Yaþanan da bu oldu.

Batý Çalýþma Grubu’nun görevlendirdiði kiþilerce öðretim elemanlarý ve öðrenciler fiþlendi.

Baþörtülü öðrencilere üniversite kapýlarý kapandý.

Çok sayýda öðretim üyesi üniversiteden atýldý.

Yurt dýþýndaki çok sayýda mastýr ve doktora öðrencisi, öðrenimleri yarýda býraktýrýlarak, YÖK tarafýndan geri çaðrýldý.

Araþtýrma görevlileri, mastýr ve doktora yapmakta olduklarý üniversitelerden alýnýp, “taþra”dan gelen öðrencilere doktora vermemekle tanýnan üniversitelere gönderildi.

Kürt Sorunu, Kýbrýs veya Ermeni Sorunu veya din özgürlüðü gibi konularda resmi ideolojiye aykýrý fikirleri, çalýþmalarý nedeniyle pek çok akademisyen ceza aldý veya iþinden atýldý.

Bazen kütüphaneye aldýrýlan kitaplar bile ceza soruþturmasýnýn konusu yapýldý (Ýsminin çaðrýþýmý yüzünden “irticai kitap” sanýlan “Sofi’nin Dünyasý”ný aldýran öðretim üyesinin baþýna geldiði gibi.)

Üniversiteden atýlmakla hayatý zorlaþtýrýlanlar, yargýya gittiklerinde, kendilerine yaklaþýmýn üniversitelerindekinden daha insaflý olmadýðýný gördüler.

Ýmam Hatip Lisesi öðrencilerinin üniversiteye giriþlerini veya prestijli bölümleri kazanmalarýný engelleme amaçlý katsayý uygulamasý da bu tasfiye politikasýnýn bir parçasýydý.

Yurt dýþýnda, özellikle de Ýslam ülkelerinde doktorasýný tamamlayýp dönmüþ olan ve bir üniversitede ders veren hocalar, bir anda, kazanýlmýþ haklarý çiðnenerek denkliklerinin iptal edildiðini, uygulamanýn geriye yürütüldüðünü ve lise mezunu-asker kaçaðý durumuna düþtüklerini dehþetle öðrendiler.

***

Þimdi adaletin ve hukukun gereðini yapmanýn zamaný. 28 Þubat’ta maðdur edilenlerin hak kaybýný tazmin ve telafinin zamaný.

***

Siz Ali Bayramoðlu’nu yýpratamazsýnýz!

Akit ve ona yakýn bir site, Ali Bayramoðlu’nu hedef almýþ ve onun “kripto Ermeni” olduðunu yazmýþ.

Bunun onu kötülemek için yeterli olmadýðýný düþündüðünden olacak, DPI ile iliþkisini de þüphe uyandýrýcý biçimde eklemiþ “haber”ine.

Yapýlan elbette habercilik falan deðil.

Söz konusu “haber”in Hürriyet ve Oda Tv tarzý bir karakter suikastý olduðunu anlamak için alim olmak gerekmiyor.

Ali Bayramoðlu düzgün bir insandýr. Ahlaklý, vicdanlý, namuslu ve dürüsttür. Ermeni meselesinde durduðu yer de tam durulmasý gereken yerdir.

Ve aslýnda bizim þahitliðimize de ihtiyacý yoktur.

Ama ben yine de Alper Görmüþ’ün sözleriyle bitireyim:

“Akit þunu iyi bilmeli: Ali Bayramoðlu yalnýz deðildir... Biz, onu boðmak için yaratmak istediðiniz karanlýðýn hangi amaçlarla oluþturulduðunu gayet iyi biliyoruz ve siz bu yöndeki her karanlýk giriþiminizde bizi karþýnýzda bulacaksýnýz.”