28 Şubat’tan ne farkı var?

Darbe girişimi siyasi iradenin, halkın ve vatansever Emniyet ve TSK mensuplarının ortak operasyonuyla püskürtüldükten sonra önümüze yeni bir sayfa açıldı. 

Baksanıza, FETÖ’den boşalan yeri doldururcasına PKK terörü tırmandırıyor ama toplumdaki birlik beraberlik ruhu ve vatanımızı, devletimizi hedef alan taşeron örgütlerle mücadele azmimizden bir şey eksilmiyor.

Elhamdülillah!

Yenikapı Meydan’ında Türkiye, en dehşetli darbe girişimini engellemiş muzaffer bir halk ve ülke olarak muhalefeti ve iktidarıyla tüm dünyaya demokrasi dersi veriyor. Daha ne olsun!

Bir zamanlar yargı kurumunu vesayet aracı olarak gören ve seçilmiş Başbakan’a had bildirmeye kalkan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 15 Temmuz ruhunu idrak etmiş olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve cumhurun huzurunda birlik ve beraberliğimizi tahkim edici konuşma yapıyor.  Gayet güzel!

Fakat 2013’ten sonra Türkiye’nin içine sokulduğu türbülanstan bizi çıkaracak olan bu dayanışma ruhu çok daha önce keşfedilebilirdi. 17-25 Aralık’a darbe dediğimiz için bizleri yandaş ilan edenler bununla kalsalar iyiydi. Ama bununla yetinmediler, 17-25 Aralık darbesinin hizmetine girdiler. “Erdoğan’dan kurtulma” düşüncesiyle demokrasi ve siyaset dışı her yolu meşru ve mubah gördüler.

Açık konuşalım; siyasetçisinden medyasına, sanatçısından iş adamına pek çok kişi ve kurum kendi haşhaşilerinden çok daha fazla hizmet etti bu yapıya.

Özellikle Türkiye ile ilgili negatif algı oluşturma kampanyası, kendini FETÖ’nün kullanımına açan bu kişi ve kurumlar sayesinde mümkün oldu.

Bu süreçte PKK ve FETÖ ile mücadelede bir tek Aydınlık çevresi hükümete destek verdi.  

Verdi vermesine ama 15 Temmuz sonrasında kendi dar ideolojik ajandasını toplumun genel hissiyatının önüne çıkarmaya çalışan bir tutum içinde hareket ediyor. Hem 15 Temmuz ruhunu tanımıyor hem de FETÖ’yü yaratan iklimin tam da bu katı Kemalist laikçilik olduğu gerçeğiyle yüzleşmekten kaçınıyor.

Önceki Gün Aydınlık gazetesinin attığı “İrticacı general başdanışman” manşetinin 28 Şubat manşetlerinden bir farkı yoktu.

28 Şubat darbesini öpüp başına koyan hatta asker ve Demirel arasında ulaklık yaparak darbenin hazırlayıcısı olan FETÖ, asıl kadrolaşmaya 28 Şubat’tan sonra başladı. Kemalist komuta kademesi, dindar askerleri temizleyerek FETÖ’cüler için dikensiz TSK yarattı.

Güvenlik ile ilgili konularda Cumhurbaşkanı Başdanışmanı görevine getirilen Adnan Tanrıverdi gibi vatanını milletini seven pek çok asker 28 Şubat sürecinde ordudan ihraç edildi. Onlar kendilerini gizlemiyordu. Tespit edilip atılmaları zor olmadı. Ama Allah’ın değil Gülen’in koyduğu kurallarla hareket eden FETÖ’cüler kendilerini gizleyerek ve kendilerinden olmayan dindar askerleri fişleyerek TSK’daki yerlerini sağlamlaştırdılar.

“İrtica” başlıkları o gün de FETÖ’cüleri sevindiriyordu bugün de.

Can Dündar’ın kaçış planına katkı verenler

Can Dündar bir FETÖ operasyonu olarak Cumhuriyet’in başına getirildi. Cumhuriyet o tarihten sonra Zaman gazetesinden daha büyük hizmet verdi FETÖ’ye. MİT tırları haberini “Türkiye DAEŞ’e yardım ediyor” şeklinde yayınlayan ve tüm dünyada dolaşıma sokulmasına yardımcı olan Can Dündar ve ekibi oldu.

Kaçtığı delikte hala Türkiye aleyhine çalışmaya devam ediyor.

Dündar tutuklandığında ortalığı ayağa kaldıranlar, yanak yanağa selfie çektiren dış misyonlar kadar Dündar avukatlığı yapanlar, AYM’nin “Dündar’ın tutuksuz yargılanmalı” kararını “hukukun üstünlüğü ve demokrasi” gibi Batının oyuncağı olmuş kavramlarla savunanlar....

 

Dündar’ın kaçış planında sizin de katkınız var, unutmayın.