30 Mart ve çözüm süreci

Kürt siyasi hareketinin normalleþme barometrelerinden birisi de artýk uzun yýllardýr var olan günlük gazeteleridir. Türkiye’de en fazla gadre ve zulme uðramýþ olan bu gelenekteki gazetelerin, yaþadýklarýnýn yanýnda, bugünlerde basýnýn %70’ini aþan tirajýný ellerinde bulunduranlarýn ‘ifade özgürlüðü’ sýzlanmalarýný þýmarýklýktan baþka hiçbir þeyle telif etmek mümkün olmaz. Hal bu iken mezkur geleneðe ait gazetelerin, yaþadýðý acýlar ve zulümler içerisinde olgunlaþmasý ve normalleþmesini beklemek de hakkýmýz.

Kürt ulusalcý medyasý derin bir anakronizm içerisinde. Diyarbakýr’dan ziyade Kandil okuyucusuna hitap ediyor. 1992’de hayatta kalan çalýþanlarý ve yazarlarýyla çýkmaya gayret eden Özgür Gündem’in genel havasý, içeriði ve perspektifi büyük ölçüde bugün de devam ediyor. Bugün 1992’de hayal bile edilemeyen bir Türkiye var. ‘Bu Türkiye’nin elbette kat etmesi gereken daha çok yol var. Lakin 1992’nin çok uzaðýnda olduðu da apaçýk bir hakikat. Bu hakikatle yüzleþmenin aracý olmaya BDP talip olduðu oranda, kurucu siyasi bir aktöre dönüþme þansýna sahip olacak. Aksi takdirde, medyalarý gibi, 2014 senesinde, 1992’ye ait gazeteleri neredeyse týpký basým yapmaya devam edecekler.

TBMM’de grubu olan BDP, 2 büyükþehir, 8 il, 67 ilçe ve 24 belde de seçimleri kazanarak toplam 101 belediye baþkanlýðý elde etmiþ oldu. Bir önceki cümle BDP ve PKK dünyasý için nasýl bir anlama sahip? Eðer bu sorunun cevabý BDP medyasýnda aranýrsa, karþýmýza oldukça sorunlu bir tablo çýkýyor. Kemalistlerin mevzi kaybettikçe yaþadýklarý travmanýn neredeyse aynýsýný Kürt ulusalcýlýðý mevzi kazandýkça yaþýyor. Kemalistler tabelalardaki T.C’yi korumak için büyük AK Parti asimilasyonuna direnirken; Kürt ulusalcýlýðý da sol-liberal diskurun Erdoðan nefretini Kürt asimilasyonu olarak kodlamaya çalýþýyor!

Ama hayat devam ediyor. Kazanýlan belediyelerin, büyükþehir yasasýndan sonra, merkezi bütçeden finanse edildiði halde çok geniþ bir yetki alanýna kavuþan metropollerin yönetilmesi gerekiyor. Doðu ve Güneydoðu bölgesinde toplam 1,750,000 civarýnda oy alan BDP, iki bölge ortalamasýnda %25’e ulaþtý. Ortaya çýkan bu mütevazý ama ciddi siyasi sermayenin nasýl kullanýlacaðý hem çözüm sürecinin geleceðini hem de BDP’nin nasýl bir aktör olacaðýnda büyük rol oynayacak. BDP’nin elde ettiði meþruiyet de Kürt meselesinin geldiði nokta da büyük ölçüde PKK’ya  raðmen geliþti. Bunun PKK dünyasýnda böyle okunmadýðý muhakkak. Aksine Kemalistler gibi PKK da meselenin merkezinde sadece kendisi olduðunu düþünüyor. Bunda bir noktaya kadar gerçeklik payý var. Özellikle 80’ler ve 90’larda, vesayet rejimi Kürt Meselesini PKK’ya indirgemiþti. 2000’lerde ise aynýsýný PKK yapmaya çalýþýyor.

2013 Çözüm Süreci bir yýlý aþkýn zamandýr Türkiye’ye yeni bir platform saðladý. Silahlarýn sustuðu, kanýn akmadýðý bir ortamda sorunu ele alma imkaný verdi. Sürecin en aktif aktörü halk olurken, en pasif aktörü ise PKK oldu. Saha araþtýrmalarýna göre çözüm sürecine Kürtlerden destek zirveye doðru yükselirken, Türkiye’nin geriye kalanýn da %70’leri buldu. Muhtemelen ortaya çýkan bu güçlü destek, PKK’nýn çekilmeyi tamamladýðý bir senaryoda çok daha yüksek olacaktý. ‘Siyasallaþma ve silahsýzlanma’ korku ekseninden çýkamayan PKK, eylem yapmamasýnýn büyük bir adým olduðu kanaatine sarýlmýþ durumda.

Geldiðimiz nokta itibariyle PKK’nýn yeniden silahlara sarýlmasý durumunda, karþýsýna geniþ kitleleri de alacaðýnýn farkýnda olmasý gerekiyor. Kürtlerin PKK’ya vereceði negatif toplumsal tepki bir refleks deðil sürece yayýlan bir þekilde olacaktýr. Baþka bir deyiþle, PKK silaha sarýldý diye, Bask tarzý yüz binlerce kiþiyi sokakta görmeyeceðiz. Ama kitleler Çözüm Sürecinde mesajý çok iyi aldýklarý gibi böylesi bir geliþmenin de ne anlama geldiðini bileceklerdir. 100’ün üzerinde belediye kazanmýþ bir partinin olduðunu, meþru ve yasal siyaset kapýsýnýn açýk olduðu, IKBY liderlerinin düzenli ziyaretler yaptýðý bir dönemdeyiz. Ya bu hakikatler deðiþecek ya da PKK niçin silahlý bir örgüt olarak kalmaya devam ettiðini kitleleri inandýracak.