Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart seçimlerini "Bir bitiş değil dönüm noktası" olarak tanımladı. Seçimin rengi belli olduktan sonra Ankara'ya, AK Parti Genel merkezine geçti ve her zaman olduğu gibi kalabalıklarca karşılandı. Bu sefer bir zafer konuşması yapmadı, son derece soğuk kanlı ve yerli yerinde tespitlerle 31 Mart seçimlerinin en iyi ilk analizini milletiyle paylaştı.
"Millet uyarısını da takdirini de sandıkta gösterir" dedi.
2002'den bu yana girdiği her seçimi galibiyetle geçmiş bir partinin yenilmemiş genel başkanı olarak milletin mesajını aldı başının üstüne koydu.
"Umduğumuz neticeyi alamadık, seçimin galimi milli iradedir, demokrasidir, herkes kazanmıştır, milletle inatlaşılmaz, hatamız neyse düzeltiriz, eksiğimiz neyse tamamlanır, doğrumuz neyse artırırız" dedi.
Ve farkını ortaya koyan o yüklü cümleyle milletin bağrındaki yerini sağlamlaştırdı; "Olanda hayır vardır".
31 Mart akşamı insanların birbirine en çok söylediği cümle bu olabilir. "Olanda hayır vardır!"
Sol geleneğin anlayamadığı, anlayamadığı gibi aşağıladığı bir cümle. Her fırsatta milleti sokağa çağıranların, kurtarılmış bölgeler hayali kuranların, ülkeyi kantonlara bölmeye yeltenenlerin anlamayacağı bir cümle.
Milletin iradesine saygı duyamayanların, provokasyon ve manipülasyonla siyaseti karıştıranların ve milletin derin irfanındaki tefekkür, tevekkül ayarını kavrayamayanların bilemeyeceği şeyler...
Kuşkusuz olanda hayır vardır. Bu, olanda kendi namına bir ders çıkarmak gerektiğini düşünenlerin erişebileceği bir olgunluk seviyesidir. Bu, daha iyiye, güzele meyletmiş insanların hüsnü niyetinin ifadesidir.
Seçim sonuçlarını daha çok konuşacağız. İttifak siyasetinin aldığı biçimi, "kent uzlaşısı" denilen DEM-CHP birlikteliğinin İstanbul'a etkisini, İYİ Parti'ye oy verenlerin neden bu seçimde neredeyse komple CHP'ye gittiğini, Yeniden Refah Partisi'nin aldığı oyun AK Parti'ye etkisini, Kemal Kılıçdaroğlu'nun vekillik dağıttığı küçük partilerin mikroskopla bile görülemez hale gelmelerinin sebebini, hayat pahalılığının, kira fiyatlarının ve emeklilerin hoşnutsuzluğunun seçim sonucuna etkisini...
Sonuca tesir eden çok fazla etken madde olduğuna şüphe yok ve bunları yerli yerinde tespit edebilmek siyasetin görevi; eğer ki uzun vadeli bir başarı hedefleniyorsa...
AK Parti'nin başarısının sırrı tam da burada. Kendini kandırmaması, rasyonel verileri ve tabii ki en rasyonel olan sandık sonuçlarını mutlaka çok iyi analiz etmesi.
31 Mart seçimlerinin en iyi tarafı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da söylemiş olduğu gibi yapılmış ve bitmiş olması. Türkiye'nin önünde seçimsiz bir 4,5 yıl var. Cumhurbaşkanı ve hükümeti, seçim dönemlerinin popülist baskısı olmaksızın, tüm dikkatini hayat pahalılığının azalması ve ekonomik verilerin iyileşmesi konusuna teksif edecektir.
Düşmanları azaltmak, dostları artırmak noktasındaki dış politikada açılımlarının olumlu etkisinin artacağını bunun da hükümetin öncelikleri arasında olduğunu söyleyebiliriz.
31 Mart mahalli seçimlerinde seçmen ne demek istedi? Bu sorunun cevabını her parti kendi namına cevaplayacaktır.
Bir de büyük resim var, asıl o resmi okuyabilmek lazım.
O da "şu ilde oyumuzu artırdık, şu ilçede düştü, seçmenimiz a partisine gitti, b partisi c partisiyle ittifak yaptı" gibi tahlillerin ötesine geçebilmeyi gerektiriyor.
Bunların sebeplerine de bakabilmeyi, seçmendeki bezginliğin, tepkiselliğin, sandığa gitmeme eğiliminin nedenlerini soruşturabilmeyi ve gerçek cevapları bulabilmeyi gerektiriyor.
Böylece sosyolojik dönüşümü, değişen seçmen davranışlarını, partilerin kendini değiştirebilme kapasitelerindeki artışı görebiliriz.
31 Mart'ı bu yünüyle bir yerel seçimden fazlasını ifade ediyor.