330 mümkün!

Anayasa Uzlaşma Komisyonu CHP’nin çektiği “kırmızı çizgili rest”le fiilen işlev yitimine uğradı. 

AK Parti kurmayları diğer iki partiyle aynı anda, olmazsa MHP ile birlikte çalışılabilecek bir uzlaşma zemini ararken, aranan kan MHP lideri Devlet Bahçeli’den geldi.

Bahçeli hafta sonu partisinin “liderlik ve siyaset okulu” açılışında kendisinden pek de beklenmeyen bir açılım yaptı.

CHP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan çekilmesini kastederek “Ana muhalefet partisinin dışarıda kalması, uzlaşma anlayışına da ters düşer. Gelen olursa masada otururlar, gelmezlerse iktidar artık B planını ortaya koymalıdır. Anayasa’da ne gibi bir değişiklik düşünüyorlarsa bunu ağızlarına sakız edip her tarafta konuşacakları yerde, TBMM’ye getirmelidirler. Referandum yoluyla bu ancak mümkün olabilir. Onun için de 317 milletvekilinin 330’a tamamlanması lazım. Orada tamamlandığı takdirde belirledikleri anayasa veya özledikleri anayasa değişikliğini yapmak için millet huzuruna çıkmış olurlar” dedi ve ekledi: “İktidar dahi kalksa en son masada oturacak olanlar yine o MHP’nin 3 değerli milletvekilleri olacaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti kurmaylarının ifade ettiği yol haritasını tarif ve tasdik ediyor aslında Bahçeli.

Bu atılım-açılım belli ki önceki gün Oral Çalışlar’ın da yazdığı gibi, Bahçeli’nin hem parti içi muhalefeti, hem de olası bir erken seçimde baraj altında kalma tehlikesini bertaraf etme zaruretinden.

Bir maliyeti de olacaktır illa ki Bahçeli’ye. İlk eleştiriler hemen geldi zaten.

Yeni Çağ gazetesinden Arslan Bulut “Türk Milliyetçiliğini parti programı ve felsefesi haline getiren MHP’nin, bu rejim değişikliği hevesine çok net bir şekilde karşı çıkması beklenir ama uygulamada, bu iş için kurulan masayı MHP savunuyor! MHP yönetimi hangi akla hizmet ediyor!” diyerek tepkisini belli etti.

B Planı = 317 + 14

AK Parti’nin kendi anayasa teklifini Meclis Başkanlığı’na sunma ve referanduma götürme şeklindeki B Planı’nın işlemesi için bilindiği gibi Meclis’te 330 evet oyuna ihtiyacı var.  

AK Parti’nin 317 sandalyesi olduğuna, TBMM başkanı AK Parti’den olduğu ve oy kullanamayacağı için fazladan +14 oyun gelmesi gerekiyor. Tabi AK Parti’den hiç fire olmaz, milletvekilleri blok halinde evet der ise olabilecek bir şey bu.

Malum partiler anayasa değişikliği oylamalarında grup kararı alamıyor ve milletvekilleri bağlı bulundukları partilerin görüşüyle değil vekalet ettikleri milleti temsilen özgür iradeleriyle oy kullanıyorlar.

Bu nedenle bu Mecliste 330’u bulmak mümkün.  

Şöyle ki: MHP tabanı iktidar olamama yılgınlığının üzerine bir de Fethullah Gülen’in partiye bir kez daha musallat olmasından hayli rahatsız.

Tuğrul Türkeş’i babasının partisinden ayırıp AK Parti’ye götüren sebepler, kaygılar diğer MHP milletvekilleri için de geçerli aslında. Tabandan aynı tazyiki alıyorlar çünkü.

Benzer bir tazyik HDP altında da var.

Dindar, mutedil ve geleceğini Türkiye’de gören Kürtlerin çözüm umudu artsın diye desteklediği HDP’nin marjinal sol örgütlerle, Allahsız ahlaksız Gülen yapılanmasıylaDiyarbakır’da şurada burada birkaç sümüklü çocuk fotoğrafı çekince duyar kasmaya başlayan Cihangir tayfasıyla ittifak kurup Kürdün gerçek dertlerini unutmasından dolayı öfke büyük.

Çukur terörünü çözüm sürecine değişmesi, TBMM oylarını Kandil’e peşkeş çekmesi HDP’nin günahını büyütüyor.

Parti içinde de var Kürtlere kötülük edildiğini gören lakin susan.

Demirtaş’ın “içimizdeki Erdoğancılar” diyerek kendince lekelemek istediği aklıselim sahipleri bunlar. Azlar ama yok değiller. 

Taban-tavan uyumsuzluğu zirve yapmış bir diğer parti CHP. Deniz Baykal’ın geçenlerde ifade ettiği “CHP’yi HDP çizgisine çektiler” tespiti bundan.

Üfürükle fırtına efekti kopartılan Kılıçdaroğlu başkanlığında CHP ulusalcı parti olma özelliğini çoktan kaybetti ama parti içinde Baykal gibi düşünenlerin de elbet bir yekûnu var.