330’un üstü için

İki gün üç devir teslim. Ak Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlığın Tayyip Erdoğan’dan Ahmet Davutoğlu’na ve Cumhurbaşkanlığı’nın, Abdullah Gül’den Tayyip Edoğan’a... 

Herkese ve Türkiye’ye hayırlı olsun.

Abdullah’a Gül, çok önemli bir dönemde Çankaya’da bir dönüşümün ilk tohumlarını atan şahsiyet olduğu için teşekkürü hak ediyor.

Erdoğan 12 yıl Sezer ve Gül gibi iki ayrı dünyanın Cumhurbaşkanlığı döneminde, Ak Parti gibi, statükonun kapatma tehdidine maruz kalmış bir parti ile Başbakanlık yaptıktan sonra, devlet hiyerarşisinin en tepesinde, Cumhurbaşkanlığında, bu defa bir Başbakan’la, ama Ak Partili ve görevine kendi rengini vermesi beklenen bir Başbakan’la birlikte “Yeni Türkiye’nin inşası”nda rol üstlenecek.   

Yeni durum her yönüyle yepyenilik arz ediyor.

Erdoğan görevinde yeni, görevine “yeni”  içerik kazandıracak ve siyasi yürüyüşünün yeni safhasında bulunuyor.

Davutoğlu, danışmanlıktan bakanlığa, oradan Başbakanlığa, evet Erdoğan’ın dominant vasfıyla iç içe olarak dümenin başına geçiyor.

İlk hedef  9.5 ay sonra 2015 seçimlerinde en az referanduma götürebilecek bir Meclis çoğunluğu ile anayasayı değiştirecek sandalye sayısını elde etmek.

Ak Parti şu anda bunun kıyısında. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oy ile bu sağlanabilir. Ama onu, Ak Parti için de sandıktan çıkarabilmek önemli. Bunun için de, mevcut Ak Parti toplum zeminini genişletmek gerekiyor.

CHP’ye baktığımızda o da oy tabanını genişletmek için arayışta. Bunun için “dindar toplum alanları”na ulaşabilme arayışları sergiliyor, ancak bu arayışlar parti bünyesinde “Eksen kayması” ve “kimlik kaybı” gibi tepkiler oluşturuyor. Muhtemel ki bir yerden almak umulurken başka bir yerden kayıplar gerçekleşecek. CHP bu çabalarıyla “muhalefet bile olamama” krizini aşmaya çalışıyor.

Ak Parti’nin yeni oy alanlarına ulaşma çabası, evet, bir yandan anayasayı değiştirme iradesinin ürünü, ama asıl olarak Ak Parti, anayasayı değiştirme iradesi de dahil önce kendisini bir “misyon” ile bağlıyor, sonra da kendi misyonunu “Yeni Türkiye’yi inşa” eksenine oturtuyor. O zaman da 2015, 2019, 2023 gibi üç seçim dönemini muzaffer olarak göğüslemeyi hedefliyor.

Böyle bir hedef, toplumla çok sağlıklı iletişim kurmayı, bu çerçevede toplumsal tabanı korumayı ve geliştirmeyi gerektirir.

Ben, son iki günkü devir-teslimlerdeki Erdoğan ve Davutoğlu konuşmalarının böyle bir amaca yönelik muhteva taşıdığını gözlemledim.

Tayyip Erdoğan’ın “77 milyona musafaha için el uzatması”, “Yeni bir sayfa açma” çağrısı, muhtemelen yeterince anlaşılmadığını düşündüğü toplum kesimlerine “Biz gönlümüzü açtık sizler de açın” diye seslenmesi ve “Yeni Türkiye’nin doğum günü” olarak ilan ettiği günde “Türkiye ancak çoğulculukla, demokrasiyle yönetilir, yeni Türkiye’de makbul ve makbul olmayan vatandaş yoktur, bu ülkede reşid bir millet yaşamaktadır”  gibi çok seçilmiş cümleler kurması bence çok önemli bir yönelişin ifadesidir. 

Davutoğlu’nun konuşması ise belki de “Bu ülkede kimse ötekileştirilmeyecek” cümlesinin özetlediği heyecanla yüklü idi. Tarihdaşlık ve vatandaşlık, Etyen Mahçupyan’ın Akşam’daki “Bir Ermeni olarak...” başlıklı yazısında ifade ettiği “Türkiyelilik ve yerlilik” iç içeliğine denk düşmekteydi. “Alevi ve Sünni kardeşlerimiz bu toprağın asli unsurlarıdır” Davutoğlu’na göre. Bu bilinen gerçeğin bir Başbakan tarafından seslendirilmesi anlamsız değildir. Türkiye bir gün “Türkler ve kürtler bu ülkenin asli unsurudur”u da seslendirme gereği duydu. “Ermenisi, Rumu, Yahudisi de bu ülkenin asli unsurudur” cümlesini kurmak da abes değildir. “Başı örtülüsü açığı da bu ülkenin asli unsurudur” cümlesini kurmak da... Davutoğlu’nun “vatandaş”lığı “tarihdaşlık” ile takviye etmesi bu yüzdendir. 

Davutoğlu’nun sözlerinde “restorasyon” anlamında o kadar çok inşa ve ihya geçti ki, belki de onların tamamı, 9 madde içinde en başta altı çizilen “özgüven”in bir toplumsal bilinç haline gelmesi için, son zamanlarda “kamplaşma” temasıyla gündeme gelen toplumsal farklılaşmaların tahrip edici özellikten kurtulması ve zenginliğe dönüşmesi amacına yöneliktir.

Bence bu noktada Davutoğlu’ndan çok yoğun ve samimi bir emeğin sergilenmesi beklenecektir. Tayyip Erdoğan’dan belki öncelikle kendi tabanının tahkimi beklenirdi. Şimdi, bu dönemde, tüm toplumun “Yeni Türkiye’yi inşa” heyecanına katılmasının sağlanması hedeflenecektir.

Türkiye’nin buna ihtiyacı vardır. Ve tabii Ak Parti’nin de...   

Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını, Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığını tebrik ediyorum.