35. madde çok iyi ama gerisi

Türk Silahları Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 35. Maddede yapılan değişiklik son derece olumlu, üstelik TBMM’den geçen yeni metin de çok iyi bir metin, formülasyon doğru, kelimeler iyi seçilmiş.

35. madde kadar önemli ve doğru bir adım da askerlik mesleğinin tanımının değiştirilmiş olması; yeni tanım da son derece doğru kelimelerle yapılmış bir tanım, zaten MHP’nin karşı çıkışından da yeni metnin doğru olduğu anlaşılıyor.

Ancak, bu adımın sadece bir başlangıç olması gerekiyor.  

Eski Türkiye’nin devlet yapılanması gerçekten son derece derin bir yapılanma, temel sorun anayasa maddelerinde değil, hatta yasalarda bile değil, yönetmeliklerde, tüzüklerde, vs.

Bir konuda olumlu bir adım atılıyor ama bir bakıyorsunuz, başka bir metinde, mesela bir yönetmelikte unutulmuş öyle bir düzenleme var ki, atılan olumlu adımı boşa çıkarıyor.

İfade özgürlüğünü genişleten çok iyi niyetli bir adım atılıyor ama sonra bir de bakıyorsunuz, başka yasa maddelerinde de ifade özgürlüğünü sınırlayan başka maddeler var, bizim yargıçlarımız da, Anayasanın 90. Maddesini bir türlü anlayamayan, uygulayamayan yargıçlarımız (çok büyük çoğunluğu), bu sağa sola serpilmiş maddeleri anında yürürlüğe sokuyorlar.  

AK Parti şayet gerçekten yeni Türkiye idealine bağlı ise, daha da önemlisi siyasi pozisyonunu daha güçlü bir hukuk devleti hedefi üzerinden daha da güçlendirmek, daha da meşrulaştırmak istiyorsa bence yapması gereken bir iş var.

Bazı arkadaşlara “siyasi pozisyonunu daha da meşrulaştırmak” ifadesi biraz sert ya da yersiz gelebilir, “bir meşruiyet sorunu mu var?” itirazı dillendirilebilir ama bir ülkenin tüm siyasi, hukuki sistemi bir darbe anayasasına ve bu anayasaya göre üretilmiş metinlere dayalı ise ortada meşruiyet sorunu olmaması şaşırtıcıdır.

AK Parti’nin yapması gereken ilk iş evrensel hukuk devleti ilkelerine dayalı bir anayasa metnini tek başına, uzlaşma sürecinin bir yere varmayacağı bellidir, TBMM’ye getirmesi, bu evrensel metin üzerinden de CHP ve BDP’den kurumsal ya da bireysel destek istemektir.

Ama, en azından bunun kadar önemli başka bir konu, yirmi-otuz kişilik çok iyi donanımlı bir kadro oluşturup tüm hukuk sisteminde bir tarama işlemi gerçekleştirmektir.

Mesele sadece sivil-asker ilişkileri, ifade özgürlüğü de değildir; tüm yasalar, yönetmelikler, tüzükler bir taransa, mesela, yabancı yatırımın, yatırımcının ülkemize gelmesi konusunda CAYDIRICI ne kadar hüküm bulunacaktır, gerçekten merak ediyorum.    

Tüm bu hükümler, derin devletin, köklü bürokrasinin egemenliklerini pekiştirmek için hukuk sistemimizin içine bir zamanlar, bir biçimde serpiştirdikleri bu yasalar, yönetmelikler, tüzükler ayıklanmadan yeni Türkiye ideali boşlukta kalmaya mahkumdur kanısındayım.

AK Parti’nin yapması gereken gerçekten “ama”sız, geniş ve eksiksiz bir tarama süreci başlatmak ve bu tarama süreci sonrasında hukuk devleti süzgecinden geçemeyecek kadar kaba tüm hükümlerin temizlenmesidir.

Bugünlerde çok moda değil ama aklıma yine AB süreci geliyor kaçınılmaz olarak.

AB sürecinin ve müzakere prosedürünün özü de öncelikle bu taramayı gerçekleştirmek ve 35 dosya bazında evrensel hukuk ilkeleri ile çelişen tüm hükümlerin sistemden atılmasının sağlanmasıdır.

Çok net bir biçimde ifade ediyorum, AB süreci olmadan bu tarama sürecinin etkin bir biçimde noktalanması adeta olanaksızdır; olanaklı olsa idi, bugüne kadar zaten yapılmış olurdu.