35’inci buluþma Bir Tayyip Erdoðan klasiði

Cumhurbaþkaný Erdoðan, Muhtarlarla 35’inci buluþmayý gerçekleþtirdi.

Bu, Türkiye siyasetinde nev’i þahsýna münhasýr bir yöntem.

Hatýrlýyorum, 12 Mart Muhtýrasýndan sonra, muhtýranýn düþürdüðü hükümetin Baþkaný, Süleyman Demirel, meydanlara çýkmýþ ve halkla buluþarak muhtýranýn oluþturduðu iklimi tersine çevirmiþti.

Demirel, evet seçilmiþ bir Cumhurbaþkaný idi ama anayasal çerçevede, hala eski Cumhurbaþkanlýðý statüsünde bulunmaktaydý. Daha protokoler bir görevdi o. Anayasada 12 Eylül ürünü -Evren için tasarlanmýþ- yetkiler vardý ama onlar, ihtilalin saðladýðý zeminde kullanýlabilirdi. Onun dýþýnda sorumluluk bulunmadýðý için yetkilerin kullanýmý da, sembolik kalmak durumundaydý.

Erdoðan ise sembolik kalmak için Cumhurbaþkaný seçilmemiþti. Bunu Cumhurbaþkanlýðý seçimi için meydanlara çýktýðýnda halka da “Terleyen bir cumhurbaþkaný olmak için adayým” diyerek ifade etmiþti.

Peki ama bu irade nasýl hayata geçecekti?

Erdoðan, muhtarlarý Beþtepe’ye davet ederek, halkla buluþmaya baþladý. Bu, hem kendi adýna halkla irtibatý tazeleme ve artýrma imkanýný saðlýyor hem de “Saray” diye toplumdan dýþlanmak istenen Beþtepe’yi, millet nezdinde meþrulaþtýrmaya zemin hazýrlýyordu.

Beþtepe’de muhtar buluþmasýnda verdiði mesajlarýn naklen yayýnlanmasýyla da “Yeni Cumhurbaþkanlýðý Sistemi”ni topluma taþýma imkanýný buldu. 

Þu an Meclis’te ikinci tur görüþmeleri tamamlanmakta olan Anayasa deðiþikliði, bu sürecin ürünüdür. Ve Tayyip Erdoðan’ý sistem içinde çok daha belirleyici hale getiren bir mahiyet taþýmaktadýr.

Dün Tayyip Bey’in 35’inci buluþmadaki konuþmasýný sonuna kadar dinledim.

Bu, evet, 35’inci buluþma.

Yani aþaðý yukarý ayný kategorideki insanlarýn huzuruna 35’inci kez çýkýyorsunuz.

Ben de zaman zaman Anadolu’da seri konferanslara çýkarým. Diyelim, Sakarya Pamukova’dan baþlar, Bilecik, Kütahya, Afyon, Akþehir, Konya devam edersiniz.

Biliyorum ki, her kürsüye çýkýþta ayrý bir heyecan yüklenmezseniz, ikinci üçüncü konuþmada hitap ettiðiniz kitle ile iletiþiminiz büyük zaafa uðrar.

Onun için her konuþmada baþka bir vurgu bulmaya çalýþýrsýnýz.

Tayyip Bey’e bakýyorum, heyecan bitmiyor. Öfkeyse öfke, ümitse ümit, sevgi ise sevgi, coþku ise coþku bitmiyor. Patlýyor, patlýyor, patlýyor.

Hep demiþimdir “Türkiye bu imaný, coþkuyu, sevgiyi, hatta öfkeyi deðerlendirmeli.”

“Ayaðýna taþ deðmesin”derken de onu kastettim. 

Diyelim þu an Cumhurbaþkanlýðý sistemine karþý olanlar... Onlar da bu coþkunun Türkiye için deðerlendirilmesinin yollarýný týkamamaya itina etmeliler. “Þöyle daha saðlýklý olur, þu olmamalý” demek mümkün. Ama yolunu kesmek, Türkiye’ye iyilik olmaz.

Dün þunu söyledi Tayyip Erdoðan:

“Türkiye yýkýlýrsa, sadece bir millet yýkýlmýþ olmaz, bir tarih, bir inanç ve bir kültür kalesi yýkýlýr.”

15 Temmuz gecesi, Medine’de 92 yaþýnda Türki Cumhuriyetlerden yaþlý bir zatýn, darbenin püskürtüldüðü görülünce, oðlunu çaðýrdýðýný, ne kadar para varsa getir” dediðini, para gelince de “Götür bunu Mescid-i Nebi’nin, Kabe’nin etrafýndaki fakir fukaraya daðýt” dediðini nakletti.

Dünyada Türkiye ile kendilerinin ayaða kalkýþýný bütünleþtiren insanlar, toplumlar olduðunu söyledi.

Yürütülen mücadelenin dünyada birilerinin ayaðýna basmak anlamýna geldiðinin farkýnda.

Düþmanlýklarý görüyor.

Dün söyledi yine, mücadelenin güç ile yürütüleceðinin de farkýnda.

Ama ümitsizlik yanýna yaklaþmýyor. Terörün, darbe giriþiminin, ekonomik saldýrýlarýn Türkiye’yi yolundan çeviremeyeceðini söylüyor:

“Artýk atacak kurþunlarý kalmadý” diyor.

“Türkiye savunma konumunu býrakýp hücum pozisyonuna geçmiþtir” diyor.

“Türkiye’nin yanýnda olmayan karþýsýndadýr” diyor.

Ve“Türkiye yeterli güce, azme, kararlýlýða sahiptir” diyor.

Yarým saat, 45 dakika, ayakta, düþmeyen bir ses tonuyla konuþuyor.

Sonra bir baþka yerde, sonra bir baþka yerde.

Sevda bu olsa gerek.

Ne denir?

Ferhat yolunu açýyor.

Dileyelim bu tutku, Türkiye’nin de daðlarý delmesinin yolunu açsýn.