369 yeni vekil kendisini mi milleti mi düşünür

Sorunlu bir parlamenter sistemimizin olduğu bahsini açmadan şunu söylemeliyim: 

369 vekilin ilk kez parlamentoya girdiği 25’nci dönem yıllar sonra nasıl hatırlanacak?

Yeni milletvekillerinin “özlük haklarını” kazanamadıkları için parlamentonun seçim kararı alamadığı bahsiyle mi?

Yoksa “Biz kişisel beklentilerimizi bir kenara bırakıyoruz, memleket ve millet için gerekeni yapıyoruz” diyen sorumlu milletvekillerinin asil duruşlarıyla mı?

İki seçeneğin netleşmesine saatler kaldı!

Darbeye çanak tutmak ya da kulağına üflenene inanmak

Bugün saat 24.00’da süre doluyor. Yarından itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tıkanan sistemi açmak için yapacağı hamleleri göreceğiz. Gerçi ipuçlarını biliyoruz.

Bu hamlelerin başında elbette memleketin hükümetsiz kalmaması için yapacağı hamle...

Ve seçim kararı!

MHP ve CHP’nin seçim hükümetinde olmama amacını artık daha net biliyoruz. Hele ki MHP lideri Devlet Bahçeli’nin daha önce söylediklerine bile“karşı”yken “Sıkıyönetim çağrısı”yapması ara rejim arzularını faş etmiştir.

Bir siyasetçi için “varlığını inkar” anlamı taşıyan “ara rejim”beklentisi kimilerinin ironiyle karışık alay etmeye çalıştığı “Üst akıl”ın varlığına delildir!

(Güney’deki sevdiğim ülke diye başlayan ve Türkiye’de şiddet artacak, Erdoğan tasfiye olacak diye devam eden Süleyman abi tapelerine bir kez daha bakın)

Bir delil de yine dün “Saraya gitmem” diyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendini inkar ederek “Görev bekliyorum. Saray’a giderim” demesidir. “Dün dündür, bugün bugündür” yani!

Anlaşılan o ki Kılıçdaroğlu ve Bahçeli kulaklarına üflenene kendilerinden daha çok inanmışlar.

Tıpkı 27 Nisan 2007 e-muhtırasından sonra kulaklarına “darbe olacak” diye fısıldandığı için Meclis’e girmeyerek 367 krizine çanak tutan Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar gibi!   

Türkiye’nin onca demokratik müktesebatını bir çırpıda unutup bir ara rejim arzusuna kapılanlara millet elbet hesap soracaktır...

Yakın geçmişte sormuştur da!

Zana ve Sancar neden olmasın

 Seçim hükümetinde görünen o ki Ak Parti, HDP ve bağımsızlar yer alacak. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Partiye değil, kişiye teklif yapılır” açıklamasına HDP yönetimi rest çekmişti.

Şimdi HDP kontenjanında kimlerin bakan olacağı tartışılıyor. Öne çıkan iki ismi ben de zikretmek isterim.

Leyla Zana ve Mithat Sancar!

Leyla Zana’nın en nihayetinde Kürt siyasetinin makuliyet çizgisini temsil ettiğine inanıyorum. Onca badirelere rağmen Türkiye’ye olan aidiyet duygusu Leyla Zana’nın HDP listesinden bakan olması için yeter de artar diye düşünüyorum.

Mithat Sancar’ın “hoca” kimliği, eleştiride hakkaniyeti gözetmesi ve tıkanıklıkların aşılmasında yöntem geliştiriciliği biliniyor. Hoca’nın muhatabına duyduğu saygı, kendisine de saygı duyulmasına neden oluyor. 

Mithat Sancar’ın 2013 Nisan’ında görev alan Akıl İnsanlar Heyeti’nin Marmara grubunda yer alması da seçim hükümetinde bakanlık koltuğuna oturması için yeterli diye düşünüyorum.

Zırva tevil götürmez ama...

Utanmasalar “Bombayı siz kendiniz koymuştunuz. Murat Sancak’a da siz kendiniz yirmi küsur mermi sıktınız diyecekler” demiyorum, çünkü onu da söylediler.

Temmuz ayında Star gazetesi ve 24 televizyonunun bulunduğu binanın yemek hane girişine bomba konulduğunda, bir takım “kötü niyetliler”“Kendi kendinize böyle bir şey yapmışsınızdır” türü tezviratlar yaymışlardı.

Zırva tevil götürmez ama, “Haketmiştiniz” anlamı taşıyan mesajlarla kınıyormuş gibi yapan sureti haktan görünenleri de hatırlıyoruz.

Önceki gün Yönetim Kurulu Başkanımız Murat Sancak beye yönelik suikast girişimi sonrasında da aynı taktikle olaya yaklaştılar. Teröre destek veren ve hatta doğrudan terör faaliyeti nedeniyle içeride bulunan gazetecileri ölümüne savunanların Murat Sancak’a yönelik suikast teşebbüsünü birinci sayfalarından görmemesi ve dahası televizyonlarında “İşadamı”, “Havuz medyası patronu” gibi ifadelerle haberi geçiştirmesi en hafifinden “çifte standart”tırParalel yapıyayın organlarının kavramları ve değerleri nasıl erezyona uğrattığını biliyoruz. Doğrudan cana kast eden suikast girişimini sulandırmaya yönelik, hafife almaya yönelik, hatta bir “tertip” gibi göstermeye çalışmaları kayıtlara geçmiştir!

Murat Sancak’a yönelik suikast girişimi onun şahsında hepimize yapılmıştır.

Allah’a hamdolsun atlatılmıştır.

Suikast girişimine yaklaşımlar, medyadaki çifte standartın ortaya çıkmasında turnusol kağıdı olarak tarihe geçmiştir.

Bu vesile ile Murat Sancak beyefendiye, Ethem Sancakbeyefendiye ve tüm camiamıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Allah yar!