3X3 metre odada var olmak

Oscar adayı Room rakiplerine göre çok daha küçük bir film olmasına rağmen en şanslı gizli favori. Aman kaçırmayın, bu hafta salonlarda sizi bekliyor.

FİLMİN KÜNYESİ

Filmin orijinal adı: Room

Yönetmen: Lenny Abrahamson

Senarist: Emma Donoghue

Oyuncular: Brie Larson, Jacob Tremblay, Joan Allen, Sean Bridgers

Yapım: 2015, İrlanda, Kanada, 118 Dk.

Dört dalda Oscar adayı olan Room, bir roman uyarlaması. Yazarı Emma Donoghue aynı zamanda romanını senaryoya da dönüştürmüş. Filmin başarısının sebeplerinden biri de bu. Genel itibariyle aslında çok riskli bir proje. Çünkü roman ile sinema arasındaki anlatım farkının yarattığı avantaj ve dezavantajlar bu filmin kaderinde çok rol oynayabilirdi. Anlattığı konu bir roman olarak insanın zihninde çok daha değişik imgeler yaratabiliyor. Çünkü konunun temelinde fiziki şartlara meydan okuyan insan zihninin gücü var. Haliyle böyle bir mücadeleyi satırlarla doğrudan zihne seslenerek anlatmak çok daha elverişli.

Senaryoyu kim yazmalı?

Söz konusu sinema olunca, işin içine görüntü giriyor. Bu da imgeleri izleyicinin bilincinde görüntülemenin zorluğunu ortaya çıkarıyor. Bu noktada senaryoyu yazarın kendisinin yazması ilk doğru tercih. Tabii sonra da yönetmenin ismi önemli. Kesinlikle Hollywood şifrelerini kullanarak her türlü filmi kotaran ortalama yönetmenlerin başaramayacağı bir proje Room. Özel bir yönetmen gerekiyor bu film için, yapımcılar da işte bu ismi bulmuş. İrlanda sinemasının son dönem yetiştirdiği popüler kültürün çok da tanımadığı ama bağımsız sinemanın ilk işlerinden beri ödüllere boğduğu bir isim Lenny Abrahamson. Ülkemizde Frank filmiyle tanınan yönetmenin farklılığı, felsefeye düşkünlüğüyle ilgili. Yönetmen ve senaristten sonra ise oyuncu kadrosu geliyor.

Zihindeki karanlık efsaneler

Kadroya geçmeden önce kısaca konuyu anlatalım. Ma, Nick isimli bir adam tarafından kaçırılır ve bir odaya kapatılır. İki yıl sonra oğlu Jack dünyaya gelir ve yaşam çok daha zor bir hale gelir. Ma kendini Jack’in mutluluğuna adar ve bu küçücük odada ona büyük bir dünya yaratmaya çalışır. Sadece çatıda küçük bir penceresi olan 3 x 3 metre bir alanda, Jack’in iyi bir hayat yaşamasını sağlamak için elinden geleni yapar. Ama Jack’in, bitmeyen soruları ve artık bu dünyanın ona yetmemesi, kaçmak için bir plan yapmasına neden olacaktır. Üstelik Ma yedi yıldır bu odanın içindedir. Oğlu Jack beş yaşına basmış ve onun ve gizlendiği dolaptan izlediği Nick dışında başka bir insan görmemiştir. Nick iki günde bir odayı ziyaret edip Ma ile ilişki kurmaktadır. Bu korkunç seanslar Nick geleceği zaman küçücük bir dolapta saklanan Jack’in zihninde karanlık efsaneleri tetiklemektedir. Sonunda Ma hem kendi hayatını hem de oğlununkini tehlikeye atarak bir kaçış planı uygular. Normalde filmlerin en heyecanlı bölümleri finalleridir. Room ise başka bir tercih yapmış. Kaçış sahnesi izleyiciyi hop oturtup hop kaldırıyor ama filmin ikinci bölümü daha derinlerde dramlar yaratıyor. Bu ikilinin kurtuldukları odanın hikayesi dışında dünyaya nasıl bir tepki verecekleri izleyiciyi stres altında tutuyor. Filmi seyrettiğinizde üç metrelik odadaki Jack’in yarattığı sanal dünya ile bildiğimiz hayatın karşılaştırmasını elimizde olmadan yapıyoruz.

Tabii ki özgürlük ve doğal olan en doğrusu ama dünyanın gerçekleriyle insan zihninin yarattığı hayal dünyası arasındaki tezat bize bambaşka şeyler de düşündürüyor. Şimdi kim Jack’e o üç metrelik odada yaşadığı beş yılda yarattığı dünyanın yalan olduğunu söyleyebilir ki? Bu filmin Oscar adayı olan yönetmeni Lenny Abrahamson, kadın oyuncusu Brie Larson ve senaristi Emma Donoghue bence diğer adaylar arasında favori. Çocuk oyuncu Jacob Tremblay’i bambaşka bir yere koyuyorum.