4. Türk-Kürt ittifakı Ankara-Erbil arasında

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKYB) Başkanı Barzani’nin geçen hafta Ankara’ya yaptığı ziyaret, iki ülke arasındaki siyasi-ekonomik ilişkiyi stratejik anlamda yeni bir boyuta taşıdı. Sykes Picot’un yüzüncü yılına girerken Ortadoğu’da haritalar ve nüfuz alanları yeniden şekilleniyor ve küresel-bölgesel aktörler arasında ihtilaflar gibi ittifaklar da hayati önem taşıyor.

İşte böyle bir aralıkta gerçekleşti Barzani ziyareti. 2007’den sonra pekişen işbirliğinin, bölgede Türkler ve Kürtler aleyhine kurulan asırlık oyunu bozacak güçte; dördüncü büyük Türk-Kürt ittifakı hükmünde olduğunu ilan etti “dosta düşmana”.

Barzani Ankara’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Dışişleri Müsteşarı ile görüştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu tarafından üst düzey protokolle kabul edildi. Milli Savunma Bakanı ile bir araya geldi, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı ziyaret etti. Daha sonra da Türkiyeli Kürt siyasilerle görüştü. HDP heyetinde Demirtaş yoktu. HDP dışındaki Kürt siyasi oluşumlarla yapılan toplantıda ise yok yoktu.

Gayet net konuştu Barzani. Kürtlerin geleceği için Türkiye çok önemli, dedi. Erdoğan da, Davutoğlu da Kürt sorununun çözümünden yana. Arabulucu olabilirim, dedi. HDP’ye dediği daha da netti: Bir an önce kapatın o hendekleri.

Kıymetli misafir Türkiye’den ayrılırken iki taraf da emin ve memnundu birbirinden. Bir ilk olmak üzere IKYB bayrağının protokolde yer alması ayrıca memnun etti Kürtleri. Erbil ve Irak Kürtleriyle de sınırlı değil bu memnuniyet. Türkiye Kürtlerinin tamamı mutlu oldu bu kabulden.

Ziyaretin en mühim özelliği, Barzani’nin devlette hükümette olduğu kadar, Kürt siyasi hareketinin tamamında karşılığının olmasıdır. Örgütlü örgütsüz, Türkiye’deki tüm Kürtleri kucaklayabilen bir siyasi Barzani. Sözü etkili. Hepsi için “abi”.

Barzani ailesi siyasi mülahazaların, ihtilafların ötesinde değerli çünkü Kürtler için. Ailenin, Irak Kürtlerinin var olma ve var kalma mücadelesinin başını çekmesi, Nakşibendi gelenekten geliyor olması, aşiretler konfederasyonu sayılabilecek bir büyük aileye sahip olması gibi nedenlerle Türkiye Kürtlerince de itibarlı.

Barzani’nin Türkiye olan stratejik işbirliği ve Türkiyeli Kürtler üzerindeki etkisi nedeniyle, PKK-HDP siyasi hattının yüzyıllık döngüde Türkiye’nin yanında değil karşısında olmayı tercih etmesi anlam ve önem yitimine uğruyor. Tercihin yanlışlığını ortaya çıkarması hakeza.

PKK da zaten tabandaki karşılığını yok sayamadığı için, aradaki siyasi rekabete rağmen arkasını dönemiyor Barzani’ye. Barzani, Şivan Perver’le birlikte 2013’te Erdoğan’ın davetlisi olarak Diyarbakır’a geldiğinde, Barzani’ye posta koymaya kalkan, tabanına mitinge gitme yasağı koyan PKK-HDP hattı, Kürtlerdeki heyecanın büyüklüğü altında ezilmiş ve telafi çabasına girmişti. Son görüşmeyi mümkün kılan etkenlerden biri de bu olmalı.

Bu yan yana gelişler, kıyaslama imkânı sunduğu için de rahatsız PKK. Nitekim Barzani, Ankara’ya geldiğinde YDGH Diyarbakır’da 500 yıllık Kurşunlu Camii’ni içindeki Kuran’larla birlikte yakmıştı ve HDP’ye oy, PKK’ya can veren Kürtler bile ikrah getirmişti bundan. O günlerde sosyal medyada en fazla dolaşan Barzani fotoğrafı ise protokol fotoğrafı değil, bir kayaya serdiği ceketi üzerinde yerel kıyafetleriyle namaz kılarkenki fotoğrafı oldu Barzani’nin. Yorumların ağırlık noktası, Türkiye’de kendilerini Kürtlerin temsilcileri olarak sunan siyasilerin Kürtlerin değerlerine, inançlarına saygısızlığı idi.

KDP ve PKK’nın insan haklarına ve demokrasiye saygı karneleri arasındaki uçurum da rahatsız ediyor PKK-HDP’yi. KDP çoğulcu, PKK tekçi siyasi anlayışa ve pratiğe sahip ve HDP’nin ülke genelinde yüzde 13 almasını bölgedeki “ötekiler”e zulmetme hakkı olarak gördü çünkü PKKKendinden başkasına hayat hakkı tanımadı. İtiraz edeni tehdit etti, kovdu, infaz etti. IKYB ise kaos içinde bile farklı etnisite, din, dil ve mezhepten insanların yönetimde pay sahibi olduğu bir demokrasi vahası yaratabildi Kuzey Irak’ta.