4’ncü Yargý Paketi nihai çözüm olamaz

AK Parti’nin sorunlarý çözerken bir yandan bu günkü cari siyasal sistemin Türkiye’nin baþýna bela ettiði meselelerle uðraþtýðýný görmek gerekir. Bunun görülmesi, yargýnýn yapýsýný ve bürokratik teþkilatlanmasýný deðiþtirmeden yargý paketleriyle sonuç alýnamayacaðýný gözler önüne seriyor.  

DÖRDÜNCÜ yargý paketi diye bilinen yeni yasa tasarýsý Meclis Baþkanlýðý’na sunuldu ve bu ana kadar çeþitli saiklerle üretilmiþ beklentiler karþýlýk bulmayýnca, paketin boþ olduðu iddialarý medyanýn ve siyasetin manþetlerini süslemeye baþladý. Beklentiler ile pakete yöneltilmiþ eleþtiriler konusunda Tarhan Erdem’in (Radikal, 11.3.2013) yazýsýna eklenecek bir þey yok. Bu paketin ifade özgürlüðü ve diðer bazý alanlarda özgürlük alanýný geniþletmeyi amaçladýðý ortada.

Ancak þu soruyu sormakta yarar var: Özgürlük alaný neden dar ve neden uyum yasalarý veya yargý paketleriyle geniþletilmeye çalýþýlýyor? Bu yöntem, sorunu nihai bir þekilde çözebilir mi?

Amaç deðil yöntem ayrýntýsý

Konuya TMK 6. ve 7. maddeleriyle TCK 220. maddesindeki deðiþiklikler yönünden baktýðýmýzda üç sorun görmek mümkündür.

TMK 6. Maddenin 2. fýkrasý daha önce “Terör örgütlerinin bildiri veya açýklamalarýný basanlara veya yayýnlayanlara bir yýldan üç yýla kadar hapis cezasý verilir” deniyordu. Deðiþiklik gerçekleþirse fýkra, “Terör örgütlerinin cebir, þiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meþru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere baþvurmayý teþvik eden bildiri veya açýklamalarýný basanlara veya yayýnlayanlara bir yýldan üç yýla kadar hapis cezasý verilir” halini alacak. TMK 7. Madde ile TCK 220 maddesi de ayný doðrultuda deðiþtiriliyor.

Deðiþikliðin mantýðýný sadece deðiþiklik metnine bakarak anlamak zor olabilir. Zira terör örgütü deyince, zaten akla cebir, þiddet veya tehdit yönteminden baþka bir þeyin gelmemesi gerekiyor. Yani bir örgütü terör örgütü yapan, onun amacý deðil, kullandýðý yöntem, yani þiddet, cebir veya tehdit yöntemidir. Bu baðlamda örneðin El Kaide, Ýslam’ý yaymak istediði veya ABD’nin Ýslam ülkelerini sömürmesine karþý çýktýðý için deðil, bu amaçlarýný gerçekleþtirmek için terör yöntemlerine baþvurduðundan dolayý terör örgütü olarak kabul ediliyor. Ayný þekilde PKK da, teknik olarak Kürtlerin haklarýný savunduðu, dil yasaðýna yahut iþkencelere karþý çýktýðý için deðil, siyasal hedeflerine ulaþmak için terör yöntemini kullandýðýndan terör örgütü olarak kabul ediliyor.

Pratik hala ayný

Demokratik bir sistemde terörün propagandasýndan anlaþýlan þey doðal olarak yöntemin propagandasý. O halde bu deðiþiklik neden yapýlýyor?

Bu soru, temel sorunlardan birine iþaret ediyor.

Türkiye’nin yüz yýllýk siyasal tarihi, toplumunun neredeyse %80’inin etnik milliyetçilik veya antidemokratik bir laiklik anlayýþa dayalý olarak dýþarýda býrakýldýðý bir sisteme iþaret ediyor. Dýþarýda tutulan kesitlerin doðal olarak göstereceði siyasal ve örgütlü tepkilerin kriminalize edilmesi bu sistemin tipik göstergelerinden biri. Ýkinci gösterge sistem sahiplerinin kendi uygulamalarýnýn meþrulaþtýrýlmasýna yarayacak karþýt þiddet hareketlerinin ortaya çýkmasýna bir þekilde katký sunmasýdýr. Þeyh Sait Ýsyaný, Dersim olaylarý ve ardýndan gerçekleþen katliam, Ýstiklal Mahkemeleri pratikleri, Yassýada yargýlamalarý ve 93 sonrasý geliþmeler bu konuda fikir verebilir. Rejimin bu niteliði, sadece anayasa ve yasal düzenlemelerde karþýlýðýný bulmaz. Uluslararasý konjonktürün deðiþmesiyle birlikte sistemi, demokratik bir maskenin ardýndan daha farklý yöntemlerle bu niteliðini devam ettiriyor. Doðrudan tedbirler yerine bu defa yargý, yasalarý özgürlükler aleyhine yorumlamak suretiyle icraatlarýna devam ediyor. Eski TCK 141., 142. ve 163. maddelerinin 1991 yýlýnda kaldýrýlmasýndan sonra yargýnýn TCK 312/2 maddesini devreye soktuðu, bu maddede yapýlan deðiþikliðe raðmen, ayný pratiðe devam ettiði gerçeði unutulmuþ deðil.

Dolayýsýyla yüz yýllýk sistem sayesinde sadece terörden ibaret olmayan bir “terör sorunu” ile yüz yüzeyiz ve bundan doðan sorunlar için sisteme dokunmayan deðiþiklikler yeterli deðil.

Böyle olduðu için, AK Parti iktidarý döneminde de direncini sürdürdü. AB sürecinde demokratikleþme adýmlarý atýlýp uyum yasalarý çýkarýldýðý halde, yargý bu deðiþiklikleri tanýmayarak özgürlükleri ihlal etmeye devam etti. Fatura siyasete kesilecek, etnik milliyetçi söylem ve uygulamalar devlete egemen olacak, süregiden kriz, demokratik aktörlerin devrilmesine hizmet edecekti.

2010 referandumuyla birlikte yargýda geleneksel ideolojik yapýda bir çözülme olsa da, yüz yýlýn yargý pratiðinin mantýk ve iþleyiþ olarak beklendiði ölçüde deðiþmediði görülüyor. Uygulamanýn hoyratlýðý, sistemin eski sahiplerini de etkiliyor, elbette ki, Kürt milliyetçiliðinin deðirmenine su taþýmaya devam ediyor.

Yeni Anayasa’nýn gerekliliði

AK Parti’nin bugünün sorunlarýný çözerken, bugünün sorunlarýnýn temelde cari siyasal sistemin neredeyse yüz yýldan beri Türkiye’nin baþýna bela ettiði sorunlarla uðraþtýðýný görmek gerekir. Bunun görülüyor olmasý, yargýnýn yapýsýný ve bürokratik teþkilatlanma biçimini köklü bir þekilde deðiþtirmeksizin, bu paketlerle sonuç alamayacaðýmýz gerçeðini de gözler önüne seriyor.

Ýþte ikinci önemli saptama da budur. Bu nedenle yargý paketinin beklentilerin gerisinde kaldýðýný söyleyenler, tutarlýlýk adýna, AK Parti kadar Türkiye’de paradigma ve sistem deðiþimine destek vermeli, yeni Anayasa konusunu savsamaktan vazgeçmelidir.

Bu tartýþmadaki üçüncü sorun alaný ise þudur: Paket ile özgürlükler lehine bir sonuç üretilirken, temelde bir kýsýr döngü içinde hareket ediyoruz. Zira Türkiye’de Meclisin enerjisinin çok önemli bir kýsmý, gerek yargýdan, gerekse sair bürokrasiden kaynaklanan uygulama sorunlarýnýn aþýlmasýna harcanýyor. Bir bütün olarak bürokrasi kendisinden kaynaklanan sorunlar nedeniyle meclisi çalýþtýrýyor, onu meþgul ediyor, sonuç itibariyle ise tüm sorunlarýn faturasýný yeniden meclise kesmek veya kesilmesini saðlamak suretiyle demokratik kurumlarýn meþruiyetini zedelemeye devam ediyor. Bunun olumsuz sonuçlarý sadece ekonomiyle sýnýrlý deðildir.

Ülkenin idari ve yargýsal teþkilatýný çözüm odaklý, etkin ve hýzlý karar verecek bir yapýsal dönüþüme tabi tutmaksýzýn, demokrasiyi hâkim kýlmak ve özgürlükleri hayata geçirmek zor olacaktýr. Bu yüzden 4. Yargý Paketi doðru bir adým, ama sorunu nihai olarak çözen bir adým deðildir.