50 yýl önce 50 yýl sonra KIBRIS...

Pazartesi günü Ýstanbul Üniversitesi Rektörlük Binasý'nda, Doktora Salonu'ndaydýk. Üniversitemizin belki de en görkemli salonudur. Ýhtiþamlý avizesi, muazzam tavaný, ahþap iþçiliðinin en ince detaylarý, duvar süslemeleri, sanki bir zaman tünelini andýran atmosferiyle, hepimiz gelecek misafir için heyecanlýydýk...

TBMM Baþkanlýðý himayesindeki bu mühim sempozyumun onur konuðu Kýbrýs Türk Devleti Cumhurbaþkaný sayýn Ersin Tatar'dý. Salona TBMM Baþkaný Prof. Numan Kurtulmuþ, Rektör Prof. Bülent Zülfikar ve Cihannüma Derneði Baþkaný Av. Rýza Yorulmaz beylerle girdiler... Kýbrýs'tan deðerli konuklar, akademisyenler vardý, Milli Mukavemet Teþkilatýnda yer almýþ büyüklerimiz vardý.

Bendeniz de çok heyecanlýydým, zira büyük dedem ve haminnem Kýbrýs ve Girit ricatlarý üzerinden Anadolu'ya gelebilmiþ kimselerdi... Babadan kalma soy ismim 'Mantin'dir, Kýbrýs mücahidlerinin boyunlarýna taktýklarý kadife kurdelenin ismidir mantin... Anadolu böylesi hazin göç hikayeleriyle doludur. Çünkü mihenk taþýdýr, kýtalar arasýnda, Asya, Afrika ve Avrupa'yý birbirine baðlayan Anadolu yaylasý, aslen kavimler için tarih boyunca bir köprü, kavþak, geçiþme, buluþma, karýþma ve ayrýþma noktasý olmuþtur... Bu dün böyleydi, öyle zannederim ki; kýyamete kadar da muhacirlerin sýðýnaðý olacaktýr Anadolu'muz.

Benim çocukluðum Kýbrýs þehit ve gazilerinin çocuklarýyla geçti. Babam da Kýbrýs Barýþ Harekatý çerçevesinde görev yapmýþ bir askerdir. Kýbrýs'ýn çocukluk kalbimizdeki yeri apayrýdýr. Ýlkokul 2.sýnýfta sýra arkadaþým olan Nilgün'ü, Yüzbaþý babasý ve Hemþire annesi ile birlikte Kýbrýs'ta þehit vermiþtik... Çocukluk kalbimde bedeli büyük dramlarla ödenmiþ bir kurtuluþ, özgürlük ve onur hamlesidir Barýþ Harekatý...

1571'de Venediklilerle verilen savaþta Osmanlý Devleti'nin karþýsýnda Rumlar yoktu. Venedikliler dinlerine çok sýký baðlý Katolikler olarak; deðil Rumlara, baþka herhangi Ortodoks kimliðe bile tahammül edemiyorlardý. Osmanlý'nýn Ada'yý fethiyle birlikte, Ada'da Ortodoks varlýðý yeþermeye baþlamýþtý tabii ki Osmanlý'nýn da teþvikiyle... 307 yýl aradan sonra, Osmanlý-Rus Harbi'nin götürülerinden birisi olarak, egemenliði Osmanlý'da kalmak þartýyla Kýbrýs idaresi Ýngilizlere býrakýlmýþtý. Lakin savaþ rüzgarlarýnýn çok kuvvetli estiði yýllardý o yýllar. 1914'te Çanakkale Savaþý baþladýðýnda, Ýngiltere tek taraflý olarak Ada'yý ilhak etmiþti.

Peki Rumlar Ada'ya nasýl gelmiþlerdi? Osmanlý'nýn müsamahasý, Katoliklerle Ortodokslarý dengeleyerek iç barýþý saðlayabilmek hedefi neticesinde Ada'daydýlar... Fakat sonralarý bu Ýngilizlerin ustalýklý yönlendirmeleriyle, Ada'daki Türk ve Müslüman unsurlarý hedef haline getireceklerdi... Rum Kilisesi'nin tabi olduðu 'enosis' ideali, Ada'da tek bir Müslümaný dahi istemiyordu...

Filistin'e çok benzeyen bir kaderle, Kýbrýs da týpký Filistin topraklarý gibi ilkin Ýngiltere'nin yönetimine girmiþ ardýndan da Müslümanlar burada fazla görülmeye baþlanmýþ... Bir zamanlar Osmanlý himayesindeki Ortodokslarýn (Rumlarýn) Türk ve Müslümanlara karþý takýndýðý vahim cinayetler boy göstermeye baþlamýþtýr ardýndan... Yavaþ yavaþ, kývamýnda, olgunlaþtýra olgunlaþtýra örülen bir soykýrým hadisesidir bu ve altýnda da Ýngiliz imzasýyla... Yöntem aynýdýr! Týpký Filistin'in Ýsrailleþmesinde rol oynayan terör çeteleri gibi iþ gören EOKA çýkar bu sefer de ortaya, gözü dönmüþ katiller baþlarlar soykýrýma...

Kýbrýs konusundaki ilk siyasi duyarlýlýk rahmetli Baþbakan Adnan Menderes'ten gelir. Uluslararasý toplantýlarda Kýbrýs'ta yaþanan insani dramlara bir son verilmesi için yoðun çaba sarf eder lakin bugün Gazze'de olduðu gibi, Kýbrýs'ta da insani bir sonuç gelmez. Ardýndan Kýbrýs ile ilgili en bariz siyasi aksiyon Bülent Ecevit- Necmettin Erbakan döneminde gelir. 'Ayþe tatile çýksýn' talimatýyla, Kýbrýs'ýn imdadýna koþar Türkiye...

Çünkü Türkiye anavatandýr. Kýbrýs, Türkiye'nin Doðu Akdeniz'deki Kale-Ada'sýdýr. Hem ticari güzergahlar, hem enerji hatlarý, hem Ortadoðu ve Afrika'yý rasat eden bir jeo-politik, Ada'yý ister istemez, Türkiye açýsýndan güvenlik kriteri haline getirir...

Küresel hukukta egemenlik hakký kapsamý yeniden tarif edilirken; Türkiye de 'mavi vatan' olarak denizlerimizdeki egemenlik hakkýný deklare ediyor sözgelimi, 'gök vatan' olarak hava hatlarýmýz üzerindeki egemenliðimizi de üzerine basa basa dile getiriyoruz... Kýbrýs iþte bu 'mavi vatan' üzerindeki egemenlik hakkýmýzýn ayrýlmaz bir parçasýdýr.

Kýbrýs, artýk yepyeni bir eþiktedir. Yepyeni bir sayfa açýlmýþtýr. Türki Cumhuriyetler tarafýndan tanýnmasý ve Aksakallýlar Þurasý'na gözlemci pozisyonunda kabul edilmesi önemli bir baþlangýçtý... Ýnþallah bu yürüyüþ devam edecektir.

Geçen günkü Kýbrýs Sempozyumunda önemli bir þey daha oldu: 'Kýbrýs Türk Devleti' ismi çarptý kulaklarýmýza... Kýbrýs Barýþ Harekatý sonrasý, ilkin Kuzey Kýbrýs Türk Federe Devleti isminin ardýndan, 1983'te Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti olmuþtur. Hem Cumhurbaþkaný Sayýn Tatar hem Meclis Baþkaný Sayýn Kurtulmuþ, konuþmalarýnda; bu kez 'Kýbrýs Türk Devleti' ifadesini kullandýlar ve anlamý üzerinde hepimizi iyice düþünmeye davet ettiler.