64 sene de hukuku beklemeyelim lütfen

Geçen yaz bir Ramazan akþamý Bahçeþehir Üniversitesi’nin teras katýnda, bir iftar yemeðinde, iznini almadýðým için ismini veremeyeceðim, AK Parti’nin önde gelen bir ismiyle sohbet ediyoruz, ben reform sürecinin neden sayýsýz paketlere bölündüðünü, bir çýrpýda, mesela tek bir paketle çözümlenemediðini soruyorum, AK Parti’li meslektaþýmýz da (öðretim üyeliðinden geliyor) bana “Siz liberallerin en büyük hatasý zamanýn ruhunu kavrayamamanýz, oysa siyasette demir tavýnda dövülür” mealinde bir cevap veriyor. 

Ben hala, þahsi görüþüm olarak, ülkemizin ihtiyaç duyduðu reformlarýn tek bir pakette ve hemen çözümlenmesinden yanayým, bazý konularda reformlarýn gecikmesinin maliyetinin “zamanýn ruhuna” uygun davranmamaktan çok daha yüksek olacaðýný düþünüyorum.

Ancak, benim kiþisel kanaatimden ayrý olarak, yaþanan geliþmelerin AK Parti’li dostumuzu haklý çýkarmak yönünde olduðu izlenimini de edinmiyor deðilim doðrusu.

Gelmek istediðim nokta ülkemizde son günlerde TBMM’den güvenoyu alarak siyasal iktidarý almýþ bir siyasal hareket ile yargýnýn, Anayasa Mahkemesi’nin üslup ve içerik olarak gerçekten üzücü tartýþmalarý, atýþmalarý.

Çaðdaþ, geliþmiþ bir siyasal sisteme, bir devlete sahip olmanýn özeti þudur muhtemelen: Seçimle, adil, demokratik bir seçimle TBMM çoðunluðunu elde eden siyasi hareketin ülkenin temel kamu hizmetleri üretimini belirlemesi yani iktidar olmasý demokratik bir sistemin vazgeçilmezidir, geliþmiþ, olgun bir siyasal sistemin gerekli koþulu tartýþmasýz bir biçimde bu yetkidir, bizde buna aðýrlýklý olarak milli iradenin siyasal üstünlüðü deniyor, bu tabire bir itirazým yok.

Hükümet etme yetki ve gücünü çoðunluk oylarýnýn, sandalyelerinin almasý bir demokratik sistemin gerekli ve vazgeçilmez koþulu.

Ancak, sistemin, devletin gerçekten demokratik bir hukuk sistemi, devleti olarak tanýmlanabilmesi için milli iradenin bu yetkiyi evrensel hukuk kural ve ilkeleri çerçevesinde kullanmasý da bu sistemin demokratik bir hukuk sistemi olmasýnýn yeterli koþulu.

Milli irade gerekli, evrensel hukuk ise yeterli koþul, konu bu kadar yalýn, bu kadar basit.

Türkiye’nin 1950 sonrasý siyasi serencamýna baktýðýnýzda ise durumun benim varsaydýðým ölçüde yalýn ve kolay olamadýðý anlaþýlýyor.

14 Mayýs1950’den 22 Temmuz 2007 seçimlerine kadar geliþmiþ, olgun, demokratik bir siyasal sistemin olmaz ise olmazý, yeterli deðil ama tartýþmasýz bir biçimde gerekli koþulu olan milli irade yani çoðunluk tercihlerinin kamu hizmeti üretimi olarak tanýmlanan siyasete egemenliði konusunda çok ciddi sorunlar vardý.

27 Mayýs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Þubat 1997 darbeleri, 27 Nisan 2007 muhtýrasý, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararý, Genelkurmay’ýn zýrt pýrt sitesine koyduðu o býktýrýcý, saçma sapan açýklamalar (!), sayamayacaðým kadar vesayetçi yüksek yargý kararlarý 22 Temmuz 2007 seçimlerine kadar geliþmiþ bir siyasal sistemin vazgeçilmesi mümkün olamayacak gerekli koþulu olan milli iradenin egemenliðini çok büyük ölçüde örseledi.

Olgun, geliþmiþ bir siyasal sistemde milli iradeyi taçlandýracak olan yeterli koþul evrensel hukuktan bahsetmiyorum bile çünkü askeri ve yargýsal vesayetin olduðu bir yerde zaten evrensel hukuktan söz etmek bile abesle iþtigal olabilir.

Kanýmca, 22 Temmuz 2007 seçimleri, 2010 referandumu, 2011 seçimleri, 2014 yerel seçimleri/referandumu artýk geri dönüþü kolay olmayacak bir biçimde milli iradenin zaferi anlamýna geliyorlar.

Bundan sonra, olaðanüstü hatalar yapýlmaz ise, milli iradenin egemenliði artýk tartýþma dýþý gibi ve iyi ki de öyle.

Buraya da 64 senede ancak gelebildik.

Ama, bu kez de, sistemi taçlandýracak evrensel hukukun tartýþma dýþý olmasý gereken ilkeleri konusunda kafalarda haklý sorular, istifham var.

Ülkem Türkiye için en büyük temennim milli iradenin egemenliðini taçlandýracak evrensel hukuk için de 64 sene beklemek zorunda kalmamamýz.

AB süreci muhtemelen bu süreci çabuklaþtýracak, garanti altýna alacak en etkin yol.