6-7 Eylül'ün hatýrlattýklarý

6-7 Eylül’ü son yirmi yýlda nasýl hatýrladýk acaba? Bugün artýk neredeyse pek harcýâlem olan anma törenleri, hatýrlamalar, aslýnda daha dün kadar yakýn bir tarihte sakýncalý alana giriyordu.

akalým, 2015’de, 60. yýldönümünde, “yeni Türkiye”nin bakýþ açýsýndan 6-7 Eylül nasýl hatýrlanacak? Acaba hükûmet kanadýndan da anma törenlerine katýlým olacak mý? Dahasý, 6-7 Eylül ile ilgili bütün devlet evraký, (emniyet ve MÝT dahil), sýkýyönetim yazýþmalarý ve Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn belgeleri, meselâ kapsayýcý bir dosya halinde kamuoyuna sunulacak mý?

“Yeni Türkiye”yi eskisinden ayýrt edecek olan þeyler iþte bunlar olacak!

Þimdi birazcýk geriye bakýyorum da, 6-7 Eylül’ü anmanýn ne zorlu engellerden geçtiðini ben bile zar zor hatýrlayabiliyorum. Ýnsan hafýzasý pek sýnýrlý. Toplumsal, siyasal hafýza da öyle. Belki pek çok genç çevresine baktýðýnda bugün artýk 6-7 Eylül’ün pek bilinir, hatýrlanýr, hatta daha ötesi kýnanýr bir tarih olduðunu düþünebilir. Oysa bütün bu gördüklerinin pek yeni þeyler olduðunu bilse, herhalde çok þaþar ve belki de “eski Türkiye” “yeni Türkiye” ayrýmýnýn farkýna varmakta bu kadar da zorlanmazdý. Benimle bir küçük zaman yolculuðuna çýkmaya ne dersiniz?

“Güz Sancýsý”

Yýlmaz Karakoyunlu 6-7 Eylül’ü anlatan “Güz Sancýsý” romanýný 1992 yýlýnda yayýnladýðýndan bu yana yaklaþýk yirmi yýldan biraz daha uzun bir zaman geçti. Bundan sadece birkaç sene önce bu kez de Ýkinci Dünya Savaþý yýllarýndaki varlýk vergisini konu alan “Salkým Hanýmýn Taneleri” romanýný yayýnlanmýþtý. Türkiye’de azýnlýk karþýtý bu iki önemli tarihsel dönüm noktasýný ard ardýna roman þeklinde kaleme alarak, yazar edebiyat alanýnda sosyal tarihin aktarýlabileceðini de göstermiþ oldu. Elbette bir roman, o alanda yapýlmýþ bir araþtýrmaya kýyasla kamuoyunu çok daha derinden etkileme imkânýna sahiptir; yazar bunu baþarmýþtý. Unutulmasýn ki, her iki roman da yýllar içinde yeni baskýlar yaptý.

Ardýndan tarihle edebiyat arasýnda kurulan bu baðlantý, çok daha popüler bir alana, sinemaya yöneldi. Her iki roman da etkili ve güçlü sinema diliyle çok daha geniþ yýðýnlarla buluþtu. Herhalde Türkiye’de gayrý müslim azýnlýklarýn dramý, ancak bu þekilde bu kadar geniþ bir kitleye aktarýlabilirdi. Edebiyat ve sinema, adeta kol kola bu ülkede bunu baþardý iþte.

Tomris Giritlioðlu, 1999 yýlýnda “Salkým Hanýmýn Taneleri”ni sinema filmi olarak geniþ kitlelerle buluþturmayý baþardý. Hayli etkili sinema dili, “eski Türkiye”nin siyah beyaz fotoðrafý olarak hafýzalarda yer etti bu sayede. Ardýndan 2009’da yine Giritlioðlu bu kez de “Güz Sancýsý”ný filme çekti ve film geniþ yankýlarla gösterimde kaldý. Herhalde Beren Saat’in de katkýsý önemliydi bunda.

Peki ya araþtýrmalar?

Gelelim araþtýrmalara… Uzun yýllar boyunca 6-7 Eylül suskunlukla karþýlanmýþtý. Belki de edebiyatýn ve sinemanýn gücüyle M. Hulusi Dosdoðru’nun “6-7 Eylül Olaylarý” kitabý 1993 yýlýnda yayýnlandý. Kitabýn baþýnda, ama kýsa bir bölümde, yazar bu sýrada nasýl gözetim altýna alýndýðýný ve yargýlandýðýný anlattýktan sonra (ki kiþisel gözlemlere yer verdiði için bir anlamda yazarýn anýlarýný da oluþturmaktadýr); kitabýn çok büyük kýsmý Yassýada’da Yüksek Adalet Divaný tutanaklarýnýn aktarýlmasýna ayrýlmýþtý. Mehmet Arif Demirer de yine ayný yayýnevinden 1995 senesinde yayýnlanan “6 Eylül 1955: Yassýada 6-7 Eylül Davasý” kitabýnda benzer bir yöntem izlemiþti. Yazarýn bütün iddiasý, DP iktidarýnýn olaylardan sorumlu olmadýðýný göstermek üzerine kurulmuþtu. Belki bazý okuyucular, geçen yýl bu zamanda Demirer ile tartýþmamýzý yine Star gazetesinin bu sayfasýndan hatýrlayacaklardýr.

O zaman için iktidarýn yargýlandýðý Yassýada mahkemesindeki tutanaklarý aksettirmek bile tek baþýna önemli bir bilgi kaynaðý sayýlabilirdi. Sayýlabilirdi diyorum, çünkü aradan geçen bunca yýldan sonra Emine Gürsoy Naskali’nin editörlüðünde yayýnlanan çok sayýda cilt içindeki “Yassýada Zabýtlarý”nýn ikinci kýsmý bu davanýn bütün mahkeme safahatýnýn tutanaklarýný içermektedir. “6-7 Eylül Olaylarý Davasý” adýný taþýyan ve 2007 yýlýnda yayýnlanan bu tek cilt, iktidara yönelik iddialarý ve savunmalarý bütünüyle ihtiva etmektedir.

TARÝH VAKFI’NIN 50. YILDÖNÜMÜ SERGÝSÝ

BÝR an için hatýrlamaya çalýþalým; 2005 yýlýnýn eylülünde Ergenekon’un saldýrganlýðý gündemdeydi. Bu sergi de saldýrýya maruz kaldý. Saldýrý, adeta 6-7 Eylül’ün bir benzeri, hatta devamýydý. Bütün mizansen bunun üzerine kurulmuþtu zaten. Ben de bu saldýrý sýrasýnda sergide bulunuyordum-ilk elden gözleme fýrsatý bulmuþtum. Saldýrý olacaðý o kadar belliydi ki, sergiye ancak bir polis barikatýnýn arasýndan girmek mümkündü. Güvenlik, serginin gerçekleþmesini saðlamak için elinden geleni yapýyordu. O zamanlar hayli ‘meþhur’ olan Ergenekon grubunun tanýnmýþ simalarýnýn da yer aldýðý saldýrý, her ne kadar fiziksel bir temas olmadan güvenlik güçlerince tecrit edildiyse de; saldýrganlar yanlarýnda getirdikleri araç ve gereçlerle fotoðraflarýn bazýlarýna zarar verdikleri gibi, fotoðraflarý ve duvarlarý da yumurta yaðmuruna tutmuþlardý. Konferanslarda ve mahkeme salonlarýnda yumurta saldýrýlarýnýn baþlamasýna kýsa süre kalmýþtý zaten. Ýçerideki baðýrýþ çaðýrýþ da uzun sürmemiþti. Bir anlamda ‘6-7 Eylül’de yaptýk, yine yaparýz, nitekim yapýyoruz iþte’nin sembolik bir eylemiydi bu. Serginin Ýstiklâl caddesinde açýlmýþ olmasý da buna karþý baþkaca bir semboldü aslýnda.

Sergide sunulan fotoðraflar, Çoker’in emanet ettiði ve ilk kez gün yüzüne çýkan karelerdi. Bu karelerde saldýrganlarýn ve saldýrýlarýn artýk inkâr edilemez yüzü ortaya çýkýyordu. Sergiye yönelik saldýrýlarýn nedeni de bu gerçekliðin inkâr edilemez ve üstü örtülemez þekilde ortaya çýkmýþ olmasýydý. Bu geçeklik ancak kaba kuvvetle ortadan kaldýrýlabilirdi, nitekim öyle yapýlmaya çalýþýldý. 6-7 Eylül’ün geniþ bir organizasyon iþi olduðu sadece fotoðraflara bakarak bile anlaþýlýyordu çünkü. Saldýrganlarýn rahatlýðý, yaptýklarýyla iftihar ettikleri, engelleneceklerine dair herhangi bir endiþe taþýmadýklarý yüzlerinin ifadesinden rahatça okunuyordu. Bu bakýmdan birkaç fotoðraf karesi, binlerce sayfa anlatýmýn önüne geçmiþti.

RESMÎ TARÝHE MEYDAN OKUYORUM!

Star gazetesinde yazdýðým ve baþkaca gazete ve dergilerde yayýnlanmýþ pek çok yazýmý ve söyleþimi yeni kitabýmda bulabilirsiniz. Timaþ yayýnlarýndan geçtiðimiz hafta çýkan kitabým “Resmi Tarihe Meydan Okuyorum” baþlýðýný taþýyor. Okuyucular, bu kitapta, akademik hayatta karþýma çýkarýlan engelleri; þahsýma yönelik saldýrýlarý ve yanýtlarýmý bulabileceklerdir. Tâ Cumhuriyetin kuruluþundan günümüze doðru bir seyahate çýkýyorum. Tek-parti döneminden Milli Þef Ýnönü’ye, darbelerden Ergenekon’a, ordu-siyaset iliþkisinden Cumhurbaþkanlýðý seçimlerine, Atatürk’ten Tayyip Erdoðan’a kadar pek çok alanda bir Türkiye okumasý imkâný sunmaya çalýþýyorum. Daha keskin, daha vurucu, daha köþeli, daha kýsa ve öz… Günümüzün politik iklimini anlamak ve analiz etmek için tarihin bize sunduðu ipuçlarýný masaya yatýrýyorum.

Tarih Vakfý’nýn atýlýmý
 
Tarih Vakfý’nýn yayýný “Toplumsal Tarih” dergisinin eylül 2003 tarihli sayýsýnda 6-7 Eylül’ün geniþ ölçüde ilk kez yayýnlanan özgün fotoðraflarý ve buna eþlik eden yazýlar önemli bir dönüm noktasýydý. 50. yýldönümünde ise ayný dergi özel bir dosya hazýrlamýþ ve eylül 2005 tarihli sayýsýný geniþ ölçüde buna ayýrmýþtý. Özellikle o sýrada vakfýn yönetiminde ve yayýn kurulunda bulunmam dolayýsýyla bu geliþmeleri yakýndan hatýrlýyorum. Doktora tezini Almanya’da tamamlamýþ olan Dilek Güven’in kitabýnýn Almancadan Türkçeye çevrilerek vakýf yayýnlarý arasýnda yayýnlanmasý için gayret göstermiþtim ve nihayet 2005 yýlýnda yazarýn tezi “6-7 Eylül Olaylarý” baþlýðý altýnda yayýnlandý. Güven’in bu kitabý o zamana kadar bu alanda yapýlmýþ olan en geniþ araþtýrmaydý. Tepkilerin yaný sýra büyük yanký yaptý. Yeni baskýlarý arka arkaya geldi. Ýletiþim yayýnlarý meselâ kitabýn geçen ay altýncý baskýsýný yaptý. 
 
Hemen hemen ayný anda yayýnlanan emekli amiral rahmetli Fahri Çoker’in “6-7 Eylül Olaylarý-Fotoðraflar-Belgeler” kitabý da en az onun kadar etkileyici olmuþtur. Çoker’in çok genç bir hukukçu olarak zamanýnda kurulan sýkýyönetim mahkemesinde görevli olmasýndan istifade eline geçmiþ olan orijinal fotoðraflara, bu kitapta ayný zamanda çok sayýda resmî belge de eþlik ediyordu. Aslýnda Çoker, bu dosyalarý çok daha uzun bir zaman önce vakfa bir gün yayýnlanmasý amacýyla teslim ve emanet etmiþti. Bundan haberim olduðundan bu belgelerin ve fotoðraflarýn da tam bu sýrada yayýnlanmasý için giriþimde bulunmuþ ve yayýna katkým olmuþtu. Bu kitabýn da etkisi büyük oldu. Bugün artýk harcýâlem hale gelmiþ olan 6-7 Eylül akþamý olan bitenleri yansýtan pek çok fotoðraf bu kitaptan alýnmýþtýr çünkü.