Türkiye’nin yakýn geleceðini, 7 Haziran seçimlerinde ortaya çýkacak olan tabloya göre okumak, özellikle de parlamentodaki aritmetiðe göre tahminlerde bulunmak, bir yere kadar bizi aydýnlatabilir. Seçmenin sandýða yansýyan iradesi, yakýn geleceðin yol haritasýdýr ayný zamanda.
Ancak bu konudaki öngörülerin basit bir matematik hesaptan çok, þu anda ufukta görünmeyen bazý ittifaklar üzerine yoðunlaþmasý daha farklý kapýlar açabilir önümüze.
Günlerdir þöyle bir algý operasyonu þekillendiriliyor. AK Parti, yüzde 40’ýn üzerinde oy alsa bile; sözgelimi HDP’nin barajý geçmesi durumunda, anayasa deðiþikliði þöyle dursun, tek baþýna iktidar olacak sayýyý bile zor bulabilir.
Seçimde sandýktan çýkacak sonuçlarý, anketler, siyasi analizler ve benzeri araçlarla okuyanlarýn, birbirinden farklý sonuçlara ulaþmasýnda þaþýlacak bir durum yok. Hangi araçlarla sahaya bakarsanýz bakýn, bir parça kendinizi yansýtýr elde ettiðiniz sonuçlar.
Ancak daha þimdiden bu tür sonuçlar ilan ederek, algý oluþturmak isteyenler bir baþka açýdan bize þunu söylüyorlar. AK Parti anayasayý deðiþtirecek bir güç elde edemeyecek. Baþkanlýk sistemiyle ilgili tartýþmalar sona erecek. Hatta ilk defa tek baþýna iktidar olmakta zorlanarak, ciddi bir erime sürecinin içine girecek.
Kiþisel olarak benim seçimlerle ilgili tahminlerim bunlardan bir hayli farklý. Ancak bugün dikkat çekmek istediðim nokta, hangi partinin ne alacaðý üzerinden bir tartýþma deðil. Çünkü böyle bir bakýþ açýsý bizi çözümsüz bir alana sýkýþtýrýyor ve kesinlikle operasyonel bir dil bizi bu noktaya itmeye çalýþýyor.
Oysa þu soru üzerinden yolumuza devam edebiliriz. Neden AK Parti dýþýndaki siyasi aktörlerin, yakýn geleceðin siyasi mimarisinde mutlaka olumsuz ve karþý rol üstleneceðini öngürüyoruz? Bugün ortaya çýkan siyasi atmosfer, muhalefetin herþeye itiraz eden ve çözüm önermeyen dil ve üslubuna bakarak bunu söylüyorsak, bir yere kadar haklý olabiliriz.
Peki, ya yeni dönemde ortaya çýkmasý muhtemel deðiþimler, bizim düþündüðümüzün aksine bir ‘devlet aklý’nýn planladýðý hamlelerse? En önemli örnek, paralel yapýyla mücadele. Türkiye’de birileri hala bu mücadeleyi Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan’ýn kiþisel sorunu olduðunu düþünüyor. Ne yazýk ki AK Parti’nin içinde bile bu durumda olanlar var. Oysa tam aksine, bu mücadelenin geleceði, tüm ülkeyi ve etkileri bakýmýndan Türkiye’nin dýþ politikasýný ilgilendiriyor.
Baþkanlýk sistemi, bir siyasi partinin ya da yine iddia edildiði gibi Tayyip Erdoðan’ýn kiþisel arayýþý olarak görülüyorsa, burada da ciddi bir sorun var demektir. Gerçekten herkes bürokratik vesayetin ve ona eþlik eden paralel yapýlarýn kýskacý altýnda, siyasetin köþeye sýkýþtýðý bir Türkiye mi istiyor? Muhalefet bunu mu savunuyor? Yoksa ülkenin önünü açacak hýzlý ve güçlü kararlar almasýný saðlayacak bir sistem arayýþý kimsenin sorunu deðil mi?
Eðer bu iki örnek ve benzeri baþlýklar üzerinden geleceðe bakarsak, mevcut tartýþmalarýn dýþýna çýkabilen, yeni bir Türkiye’nin inþasýna katkýda bulunacak yeni siyasi aktörler üzerinden konuþabiliriz. Partiye yönelik tüm sýzma çabalarýna raðmen, MHP’nin paralel yapý ve benzeri örgütleri devlet anlayýþýnda bir yere koyabileceðini söylemek mümkün deðil. Öte yandan baþkanlýk sistemi tartýþmalarýný kendi siyasi pozisyonu ile okumak isteyen HDP’nin, bu sistemi Türkiye’yi daha güçsüz kýlacak bir operasyona dönüþtürmesi de, en baþta kendi aleyhine dönecek bir hamle olur.
Bugünden yarýna herkesin her konuda ikna olmasýndan deðil, ama belli baþlý sorunlarýn ortak bir akýlla çözümünden söz ediyorum. 7 Haziran’da þekillenecek parlamentoyu böyle okumak, herkes için daha makul bir yaklaþým olabilir.