7 Haziran seçiminin varoluşsal anlamı

7 Haziran seçimleri Türkiye’deki sert ve varoluşsal iktidar mücadelesinin kritik bir aşaması haline geldi. Muhafazakar kesimlerin AK Parti üzerinden düzen kurmasına karşı mücadele edenler, ellerine altın fırsatın geçtiğini düşünüyorlar. AK Parti’yi hükümet olmaktan çıkarıp, kendileri siyasal düzen kurma peşindeler. Bu sebeple de bu seçim varoluşsal olarak adlandırılmayı hak ediyor. 

7 Haziran senaryoları

Eğer seçimi AK Parti tek başına hükümet  olur ve 330 üzeri milletvekili kazanırsa düzen kurma, Yeni Türkiye’yi inşa etme sürecini devam ettirebilir.  Hakim Parti konumuna geçer ve Türkiye’nin değişimine öncülük edebilir. AK Parti’nin 276 çoğunluğu bulup ama 330 milletvekili çıkaracak hale gelmediği durumda, hükümet olmaya devam edebilir, sistem değişimi yapamaz, yönetme süreci de sancılı olur. AK Parti’nin 276 milletvekili altına kaldığı seçenekte ise, AK Parti dışı koalisyon, daha büyük ihtimalle de yeniden seçime gitme zorunluluğu doğar. 

Sert ve varoluşsal iktidar mücadelesi

AK Parti karşıtı cephe yakın zamana kadar oy üzerinden iktidara gelmeyi, yeterli meşruiyet kaynağı olarak görmüyorlardı. Epeyce bir süre seçimleri ve oyu aşağıladılar. Bugünlerde AK Parti’yi oy ile aşağı çekme imkanını gördükleri için, bu söylemlerini askıya almış görünüyorlar. Bu söylemi sandıktan beklediklerini bulamazlarsa yeniden devreye sokacaklar. Bu hal meselenin temelde bir iktidar mücadelesi olduğunu gösteriyor. Gerçekten de Türkiye’de sert ve varoluşsal bir iktidar mücadelesi var.

Seçimle muktedir olmak artık mümkün

Osmanlı sonrası, Cumhuriyet’ten bugüne iktidar, esas olarak laikçi / Kemalist toplumsal kesimin elindeydi. Bu kesim otoriter yöntemlerle 90 yıl boyunca iktidarı kontrolünde tuttu. Son yıllarda Erdoğan ve Ak Parti etkisiyle muhafazakar / dindar kesim devleti yönetebilme kapasitesine ulaştı. Bu değişim taşları yerinden oynattı. İktidar mücadelesini alevlendirdi. 90 yıl boyunca iktidarda olmanın açık bir kuralı yoktu. Seçim kazanmak iktidar olmak anlamına gelmiyordu. Şimdilerde daha açık bir kural var: Seçimleri kazanan devleti yönetme hakkını kazanabilir. Oyunun kuralının bu kadar açık hale gelmesi yeni bir şey. Artık seçimle gerçekten iktidar olmak yani muktedir olmak mümkün.

Türkiye’nin bulunduğu koşullarda, iktidar mücadelesi her şeyin başı. En temel mücadele. İşin özü ve esası. Sanıldığı gibi dünya nimetlerinden pay alma meselesi değil. Varoluşsal bir mesele. Türkiye’nin kimliği, İslam dünyasının hali, dünyanın düzeni ile ilgili bir mesele.  Bu sebeplerle de, bu seçim Almanya’daki bir seçime benzemiyor. Mesele ülkeyi dört yıl hangi partinin yöneteceği meselesi değil. Bizdeki seçimlerin, özellikle de bu seçimin, sonucu daha büyük şeylere gebe. Bu seçimler Gezi Parkı etrafında dönen mücadelenin sandık üzerinden seyreden meşru ve demokratik versiyonu gibi. Yoksa Doğan Grubu ve benzerlerinin bu kadar açık mücadelesi nasıl izah edilebilir?

Seçim kazanmanın anlamı rant paylaştırmanın ötesinde

Türkiye’deki “iktidar mücadelesinin” üç beş kişiyi zengin eden rant paylaşımının ötesinde anlamı var. İktidarda olmak sadece paranın dağılımına etki etmek değil. Aynı zamanda insan gücünün gelişimine de etki etmek demek. İktidarda olmak demek; eğitimin, yönetim tecrübesinin, kültürün ifadesinin de imkanlarına etki etmek demek. İktidar mücadelesi; Türkiye’nin kimliğinin belirlenmesi, İslam Dünyası ve Batı ile ilişkinin nasıl olacağı ve dünya düzenine nasıl bir tepki verileceği meselesi demek. Yani, sanıldığı gibi dünya nimetlerinden pay alma meselesinden ibaret değil. Varoluşsal bir mesele.

Siyasi alanda olup biten çelişki ve sorunlara mercek tutarak, ahlaki bir söylem geliştirerek, sandıktan uzak durmak, olup bitenlerin siyasi doğasını anlamamak demek.