90. yılda 9 başlık

1) Atatürk: Kurtuluş Savaşı’nın başkumandanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Atatürk, kuruluşun 90. yılında hala yeterince ve doğru anlaşılabilmiş değil. Ya kendisinin kendinde vehmetmediği bir kutsallık atfedilerek yalnızlaştırılıyor, ya yine ona rağmen oluşturulmuş bir ideolojinin (Kemalizm) temelsiz ve soğuk çarpıklığına hapsediliyor. Bu izm’in izinde olanlar canlarını sıkan her olayda hala toplu olarak Anıtkabir’e şikayete gitmekte ve bir Fatiha okumadan dönmekte. Tek referansları (kendi elleriyle sansürledikleri) Atatürk olsa da pratikte onların gözünde Atatürk ancak bir büst kadar yaşıyor. Mustafa Kemal’i hatasıyla sevabıyla, kederi ve neşesiyle, fikirleri ve tercihleriyle, yaptıkları ve yapamadıklarıyla gerçekten anlamak isteyenlerse bu çabanın bir yerinde Allah’tan rahmet diliyor ve birer Fatiha gönderiyor.

2) Devlet: Beka kaygısı atlatılabilmiş değil. Lakin devlet değişiyor. Kısa sürede parçalanıp dağılmış bir imparatorluktan geriye kalan son toprak parçasını vatan kılmak için verilen mücadelenin meşruiyeti, yaşanan travmayı atlatmaya yetmediği gibi yanlış siyasetlerin yol açtığı sorunları çözmeye de yetmedi. Ama zamanla bu yanlışlar görüldü, devlet paradigma değiştirdi. Toplumun üstünde değil hizmetinde (en azından şimdilik hizasında) ve halka rağmen değil halkla beraber deniyor artık ve çözüm için ortaklaşılıyor.

3) Cumhuriyet-Demokrasi: Çocuklara belletilen “padişah gitti sorunlar bitti” anolojisi yaygın görüş olmayı uzun zaman sürdürdü. Buna inanan koca koca adamlar hala olsa da demokrasi içermeyen cumhuriyetin totaliter bir rejim olacağı gerçeğine uyanıldı nihayet. Vesayet düzeni tasfiye edildi, sivil siyaset hakim kılındı. Hala sorunluyuz ama doğru yoldayız.

4) Anayasa: Ama hala sivil bir anayasamız bile yok. Darbe anayasalarıyla yönetildik bunca zaman. İlk kez sivil anayasa gündemde lakin yapılabilmiş değil. Toplumu tanımlayan değil tanıyan bir anayasa halen Türkiye’nin en acil ihtiyacı ve ödevi.

5) CHP: 90 yaşında ama hala ergen. Kuruluşta çağın gereklerine göre şekillendikten sonra kendine içtihada kapalı bir kutsallık atfeden ve bugüne uyarlanamayan, ama zamana da direnemeyen, değişmek isteyen ama değişemeyen, en birinci ikinci partimiz. Cumhuriyetle yaşıt bir partinin hala ergenlik sivilcesi döküyor olması ise Türkiye’nin baş etmek zorunda olduğu bir gerçeği.

6) Kürtler: Cumhuriyet ve Kürtler parantezi acı, kan ve gözyaşıyla dolu. Kürtlerle Türklerin tarihi bir ittifakı ve ortak mücadelesiyle kurulan Cumhuriyet’in 90. yılında yeniden kader birliği etmenin, affetmenin, yeni bir hukukla yola beraber devam etmenin arefesinde Türkiye. Devlet en baştaki hatasını tashih etti, Kürtleri yok saymadığı gibi sorun olarak da görmüyor. Nihayet. Türkiye Kürtlerle bölünmeyecek Kürtlerle büyüyecek diyor.

7) Kadın: Kuruluşta iki şey çağdaşlaşmanın sembolüydü. Traktör ve tayyör giymiş başı açık kadın. Kadının adı varsa da temsili eksik. Oranlar dışında da. Türkiye’de kadınların yüzde 70’inin başının kapalı olduğu gerçeğini kabullenemeyen faşizan sistem nihayet ülke sosyolojisini kabullenmek zorunda kaldı, kamu ve Meclis ilk kez normalleşti.

8) Alfabe: Ülkenin okur-yazar sayısı harflerin değiştiği gün sıfıra inmişti. Kendi literatürünü değerlendiremeyen, dedesinin mezar taşını okuyamayan bir toplum daha yeni yeni toparlanıyor. Geçen ay alfabeye üç harfin daha eklenmesiyle kendi sesimizi bulacağımız gün biraz daha yaklaştı.

9) Demiryolları: Raylara yatırım yapan ilk siyasi Sultan Abdülhamit’ti. Cumhuriyet de asıldı buna, yurdu demir ağlarla örmek marşlara geçen bir idealdi. Lakin o marş inançla burun delikleri şişirilerek okunsa da sonuç değişmedi, ray raya eklenmedi. Şükür ki son 10 yılda döşenen rayların hülasası 80 yılı katladı. 150 yıllık bir başka hayalin bugün gerçekleşmesiyle de Cumhuriyetin ideali taçlanmış oluyor. Hayırlı olsun.

Cumhuriyet herkese kutlu olsun.