21 Ekim 1991... Doðru Yol Partisi’nin o günkü Genel Merkezi’nde, Süleyman Demirel’in mütevazi baþkanlýk odasý... Demirel 20 Ekim günü sandýk baþýna gitmiþ vatandaþýn oy daðýlýmýný dakika dakika takip ediyor... Odada yalnýzýz ve Türk siyasi yaþamýnýn efsane isminin gelen her sonuçtan sonra sýkýntýsýnýn arttýðýný izliyorum... Sonuçlar, aslýnda, son bir haftada þekillenmiþ kamuoyu araþtýrmalarýný doðrular nitelikte. Bu nedenle, ortaya çýkan tablo, GÜNAYDIN Gazetesi’nin Ankara temsilcisi olarak seçimden 3 gün önce imzamla yazdýðým “Seçim sonucu: DYP-SHP koalisyonu” manþetini doðruluyor...
Demirel sabah ezaný duyulurken gelen son bilgiye bakýp büyük bir sýkýntýyla bana dönüyor, “O koalisyon manþetlerini attýnýz, aferin, sonuç da bu oldu...” diyor. Vatandaþtan yüzde 27 alabilmesi üzüyor... Yüzde 20 oy almýþ Erdal Ýnönü’nün SHP’si ile siyasi tarihimizin en anlamlý koalisyonlarýndan birini kurmak zorunda olduðunun farkýnda... Beyninin arkasýnda ise bizim manþetlerimizin vatandaþý yönlendirdiðine iliþkin önyargý var.
Oysa, medya, her zaman, var olanýn üzerinden yürür... Atýlan manþetler, yapýlan TV programlarý ülke siyaseti açýsýndan belirleyici rol oynasaydý, 2002 seçiminde R. Tayyip Erdoðan deðil, merkez medyanýn tüm desteðini arkasýnda bulan Mesut Yýlmaz baþbakan çýkardý, barajý bile aþamadý...
Tüm zamanlarýn en kötü dönemi
Koalisyon hükümetleri ile yaþanan, bu arada, terörün vesayet rejiminin asker zeminini çok güçlendirdiði 90’lý yýllar, siyaset-medya-büyük iþ çevreleri-ordu dörtgeninde þekillenen cumhuriyet tarihimizin en berbat yýllarý olarak tarihe geçti.
Özellikle 1993 sonrasý “merkez sað” kesimin ANAP-DYP hattýnda ikiye bölünmesi, Tansu Çiller ve Mesut Yýlmaz’ýn siyasi meþruiyeti sandýk gücünden çok, medya-büyük iþ çevreleri ve ordu ile kurulacak iliþkilerde aramasý bu dönemin giderek “kaosa” dönüþmesine neden oldu...
Bugün bazý meslektaþlarýn o dönemde attýklarý manþetlerin hesabýný vermekte zorlanmalarý bu nedendendir.
“Merkez sað” siyasette Turgut Özal’ýn ölümü, Süleyman Demirel’in de Çankaya’ya çýkmasýyla baþlayan “halk desteði sorgulanan zayýf lider kadrosu” travmasý, kendiliðinden “medya oligarþisi”doðmasýna neden oldu.
Aydýn Doðan, Dinç Bilgin, Cem Uzan, merhum Enver Ören ve Erol Aksoy, o çok özel dönemin aktörleridir.
Siyaset, iktidara oynayan partilerin sandýk desteðinden mahrum olmalarý sonucunda þu rotaya yöneldi.
1- Siyaset boþluk kabul etmez, ordu, sivil siyasetçilerin yarattýðý boþluðu bir “güvenlik ve istikrar gücü” olarak doldurdu, 1993 “Örtülü Darbesi”, 1997’de gerçek yüzünü 28 Þubat Süreci’ni baþlatarak gösterdi.
2- Büyük sermaye (Ýstanbul Dükalýðý) bir yanda ordunun üst kademesi ile kurduðu perde arkasý iliþkiler, diðer yanda elindeki medya gücüyle siyasete doðrudan yön verme þansý yakaladý. Bazý koalisyon hükümetlerinin kurulma pazarlýklarýnýn medyanýn Ankara temsilcilik binalarýnda yapýlmasý, kurulacak hükümetlerde ekonomiden sorumlu iki bakanlýðýn büyük sermaye gruplarýnýn tercihleri doðrultusunda isimlendirilmeleri, özellikle 28 Þubat sürecinde atýlan manþetler asla tesadüf deðildir.
Rahatsýzlýk nereden kaynaklanýyor?
90’lý yýllarda yukarýda sözünü ettiðim ve Türk demokrasisi açýsýndan büyük bir “kara delik” oluþturan “dörtgen” açýsýndan þok, 2002 seçiminde vatandaþýn “tek parti” iktidarýna karar vermesidir. Bu sonuçta, 90’lý yýllar boyunca Ýstanbul Dükalýðý tarafýndan “denklem dýþý” tutulan Cem Uzan’ýn Genç Partisi’nin aldýðý yüzde 7.5’luk oyun önemini ýskalayamayýz.
Aslýnda, sonuç, AK Parti kadrolarý açýsýndan da ürkütücüydü...
3 Kasým 2002 akþamý STAR, Kanal 6 ve STARHABER 24 kanallarýnýn ortak yayýnýnda Ankara stüdyoda konuðum AK Parti’nin kurucu isimlerinden Abdüllatif Þener’di... Yayýn öncesinde Tansu Çillerhakkýndaki þu sözlerini önemle not etmiþim: Beceriksiz, bir barajý geçemedi, bizi bütün bir sistemle baþ baþa býraktý...
Sözünü ettiði, 90’lý yýllar boyunca oluþturulmuþ kara bir “oligarþik ittifak”tý ve Türkiye o ittifaký 2007 Cumhurbaþkanlýðý Seçimi ile AK Parti’nin kapatýlmasý davalarýnda yaþadý...
Sözüm gençlere: Türkiye’ye bugün yaþatýlmaya çalýþýlan rahatsýzlýðýn ana nedeni, birilerinin 90’lý yýllarýn “kontrollü kaos” dönemine duyduðu özlemdir. 7 Haziran sonrasýnda kurulabilecek “koalisyon hayallerinin” temelinde bu özlem var. O sistem, “oligarþi” açýsýndan “doðru yerde yanlýþ adamýn” bulunmasýna dayanýyordu, seçmen sandýkta yýktý...
Kriter þudur: Bugün “sandýk meþruiyetine” dayanan siyasete karþý kampanya sürdürenler 90’lý yýllarda hangi anti-demokratik gücün yanýnda yer alýyor, þaibeli politik manevralarýn perde arkasý aktörü olarak görev yapýyorlardý...
Manþetler gösteriyor...