94 ruhunu bekleyen İstanbul

2024 Mart ayında yerel seçimler yapılacak. Türkiye'de yerel yönetimlerin nereden nereye geldiğini görmek zorundayız. Refah seviyesi ve gelişmişlik düzeyi belediyelerden beklentileri de değiştirmekte. Belki bazı şehirlerimizde altyapı sorunları mevcut ama birçok şehirde artık sosyal hizmetler ve kültürel talepler öne çıkıyor.

Hafta sonu son yıllarda kültür etkinlikleriyle öne çıkan Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan'ın davetlisi olarak Yerel Yönetimlerde Kültür-Sanat Çalıştayı'na katıldım. Suriçi'nde yeni tamamlanan Neslişah Kültür Merkezi'ni de görme fırsatı buldum. Kültür ve sanat alanında birçok kıymetli isimle gün boyu ülkemizin kültür politikalarını ve belediyelerimizin uygulama süreçlerini değerlendirdik. Açılış konuşmasını eski bakanlarımızdan Nabi Avcı yaptı.

Kültür politikaları uzun yıllar ulusal kimliğin inşası için bir araç olarak kullanıldı. Milli eğitim ve milli kültür, hem erken Cumhuriyet döneminde hem de 1960 sonrası toplumsal kimliğin inşası için önemli bir rol üstlendi.

Cumhuriyet, Osmanlı Modernleşmesinin bir devamıydı. İstanbul ve bazı şehirlerdeki bürokrat-aydın çevrelerin Batılılaşma serüveninin Anadolu'ya yayılması ise Cumhuriyet'in kültür devrimiyle gerçekleşti. Ulus-Devlet formu bizde kurucu elitler üzerinden yukarıdan aşağıya Devlet-Ulus şeklinde tezahür etmişti. Modern Cumhuriyet'in kimlik inşasında devrimler belirleyici olsa da halkevleri, köy enstitüleri ve üniversiteler gibi kurumlar, sistemli bir çalışmayla kültürel kimliği inşa etmiştir. Homojen toplum, 20. yüzyıl ulus devletlerinin arzusuydu.

Kırsalda bir direnç görülse de 1950 sonrası çok partili hayatla birlikte kalkınma ve şehirleşme süreçleri bu direnci kırarak çevrenin merkeze doğru yolculuğunu başlattı.

1970'lerde artan şehirleşme süreci ise çevreden merkeze göçen kitlenin merkezdeki elitlerle kültürel çatışmasını ortaya çıkardı. 1989 ve 1994 yerel seçimleri çevrenin merkeze yolculuğunda dönüm noktasıydı. Hizmet belediyeciliğinden kültürel belediyeciliğe giden sürecin mimarı Erdoğan oldu.

Erdoğan'ın merkez siyasete yerleşmesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki kültür stratejileri hep göz ardı edilmiştir. O yıllarda belediye mevzuatı elverişli değildi. Engelli hizmetleri, sosyal hizmetler, kültür etkinlikleri ve eğitim faaliyetleri yasal engellerle karşı karşıyaydı. 28 Şubat'ın Valisi Erol Çakır, İSMEK'teki eğitim faaliyetlerini kapatmak için epeyce uğraşmıştı.

Özellikle 54. Hükümet ve AB uyum süreçleri yerel yönetimlerin önünü açtı.

Altyapı belediyeciliğinden insan merkezli belediyeciliğe geçiş kolay değildi. Belediyelerin eğitim-kültür sahasında hizmet vermesi hem yasal düzenleme hem de yerel siyasetin buna alışmasını gerektiriyordu.

1994 seçimleri İstanbul'un kültür hayatında bir dönüm noktası oldu. İBB Kültür İşleri enteresan programlar yapıyordu. Kemal Tahir, İdris Küçükömer, Cemil Meriç gibi düşünce hayatımızın önemli isimleri için ciddi programlar düzenleniyor ve toplumun farklı kesimleri ilgi gösteriyordu. İstanbul Külliyatı yayınlanıyor ve şehrin arşiv belgeleri araştırmacılara ulaşıyordu. Tiyatro, sinema, opera festivalleri ile şehrin kültür atmosferi İBB tarafından çok boyutlu bir hale geliyordu. Hemen herkese hitap eden bu vizyoner çalışmalarda Şenol Demiröz, İrfan Çiftçi, Beşir Ayvazoğlu, Cengiz Özdemir gibi yönetici ve danışmanlarla birlikte Lütfü Şen, Osman Özsoy, Ali Çalışır, İhsan Kabil gibi geleceğin kültür sanat üreticileri vardı.

Erdoğan'ın belediye başkanlığı dönemindeki heyecan "94 Ruhu" ve "Altın Yıllar" olarak adlandırılır. Bir siyasi hareketin merkeze yolculuğunda yerel yönetimlere yüklediği anlam temel etkendir. 94 Ruhu şehrin bütün alt kimliklerini sisteme katan bir anlayışla çalıştı. Erdoğan'ın siyasi hayatında bir dönüm noktası olan "Altın Yıllar" çok sesli kültür hayatımıza önemli bir katkıydı.

Erdoğan'ın talimatıyla 1996 yılında İBB bünyesinde İSMEK markasıyla meslek edindirme kursları açıldı. İSMEK'te sanat branşlarının açılmasına vesile oldum. O yıllarda sanat eğitimine erişmek pahalıydı. Dönemin kıymetli sanatçıları sanat atölyelerinde ders vererek birçok gencin ücretsiz eğitim almasını destekledi. Gençlerin klasik sanatlara, müzik eğitimine, sahne sanatlarına erişiminde İSMEK adeta bir okula dönüştü. Bu kursların mezunları bir müddet sonra konservatuar ve güzel sanatlar fakültesi yetenek sınavlarını kazandılar. Kadınların iş gücüne katılmasında rol oynayan, onları evden çıkararak sosyal hayata katan İSMEK şubeleri 39 ilçede her mahallede, yüzbinlerce insana ulaşan dev bir kuruma dönüştü. Bu devasa yapıyı Ekrem İmamoğlu gelir gelmez küçültse de şehrin sakinleri bu anlamlı kurumun hangi koşullarda başladığını hiç unutmadı.

İstanbul'un 94 Ruhu, kültür-sanat alıcısı bir zümre ortaya çıkardı. Şehrin çeperleri konser ve tiyatroya gitmeyi, müzeleri ve sergi salonlarını gezmeyi bu dönemde alışkanlık haline getirdi. Bugün şehrin kültür-sanat üretiminde yerel yönetimlerin katkısı çok büyük. Kültür ve sanatın insanımızı bir arada tutacağını, hoşgörülü bir toplum inşa edeceğini unutmayalım.

İstanbul, yerel seçimlere hazırlanırken deprem, ulaşım, alt yapı tartışmaları öne çıkacaktır. Ancak önemli bir nüfusun kültür-sanat politikalarına dair beklentileri olduğu unutulmamalı. İstanbul'u yönetmeye talip olanların 94 Ruhu'nu hatırlaması ve şehrin kültür hayatına katkı verecek, paydaşları da içine katacak esnek, kuşatıcı politikalar üretmesi gerekiyor.