Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?

Kimi sevinmiş, kimi ise üzülmüş veya yerinmiştir... Bazılarının aklına “Neden şimdi?” sorusunun geldiğine de eminim... İki yıl sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdullah Gül’ün de aday olabileceğinin tartışma gündemine girmesi, tartışmayı bütünüyle gündemden çıkarabilir.

Çok dikkatli bir dil kullandığı ve Cumhurbaşkanı Gül’ün bu konuyu kimselerle konuşmadığını, görüşlerinin sadece kendisini bağlayacağını ifade ettiği halde, gündeme getiren Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Ahmet Sever olduğu için konunun bugün tartışılması mukadderdir.

Vatan’dan Ruşen Çakır’a söylediği özetle şu Ahmet Sever’in: Abdullah Gül bulunduğu makamlara“Ben olayım”diye ortaya atılarak gelmedi; tam tersine başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı düşüncesi aklından bile geçmiyordu. Bugün de“İllâ olayım”demeyecektir. Ancak Anayasa Mahkemesi kararıyla yeniden seçilme hakkı doğduğuna göre neden yeniden aday olmasın?

Önümüzde içinden çıkılamayacak bir sorun yok aslında. Zamanı geldiğinde Çankaya’ya kimin çıkacağını o günün şartları belirleyecektir. Halk seçeceği için cumhurbaşkanını ve birden fazla aday yarışacağı için, toplumun yarıdan fazlasının desteğini alacağına güvenilen bir isim etrafında birleşilecektir. Ak Parti’nin Çankaya seçimini zora düşürecek birini aday göstermesi beklenemez.

Uyarımı buraya kaydedeyim: Abdullah Gül’ün “İllâ beni aday gösterin” tavrına bürüneceğini sananlar yanılıyor. Aynı durum hiç kuşkusuz Tayyip Erdoğan için de söz konusu. Bu iki siyasetçinin bugüne kadar izledikleri çizgi kendilerinin birer‘misyon adamı’olduğunu herkese gösterdi.

Ne olacağını bugünden konuşup tartışmak boşuna.

Ahmet Sever’in açıklamalarının esas üzerinde durulması gereken bölümü Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresinin belirsizliğe bırakılmasına, sorunun bir yasayla çözülmesine ve çıkartılan yasaya yeniden aday olmayacağına dair madde eklenmesine duyduğu üzüntüdür. Belirsizliğin imzalaması için önüne gelmeyecek bir formülle çözülmesini istiyordu Cumhurbaşkanı ve yasayla çözüm yoluna gidilmesine de üzüldü.

Yasayı hazırlayanların aklının ucundan geçmemiş de olsa, ek maddeyle kendisine özel bir kısıtlama getirildiği yolundaki yorumlar üzerine kırılmış olmaması da imkânsız. Kim olsa kırılır çünkü. Ancak bu hissini kamuoyu önüne taşımak şöyle dursun, yakınlarıyla da paylaşmadığı biliniyor. Hislerinin günlük programını ve ülke sorunlarıyla ilgilenmesini olumsuz etkilememesi için de özel çaba gösterdi. Konu Anayasa Mahkemesi önündeyken yanlış anlaşılabilecek hiçbir açıklaması ve özel bir talebi de olmadı.

Cumhurbaşkanı Gül’ün bu dikkatinin önümüzdeki iki yıl boyunca siyasiler tarafından da gözetilmesinde yarar var.

Zamanlaması açıklamanın böyle bir fırsat sağlıyor. Dönemin şartlarının belirleyeceği adaylık sürecini alenen veya perde gerisinden yürütülecek yönlendirmelerle bulandırmak çok yönlü gâilelerle boğuşulan günümüzde ülke açısından yararlı olmadığı gibi, otomatiğe bağlanmış bir görüntüyle gidilecek heyecansız bir seçimde Ak Parti zorlanabilir de...

İktidar partisinin oylarını artırmasında, belli alanlarda elle tutulur başarıları yanında, makamlarda gözü bulunmayan ve gerektiğinde fedakârlıktan kaçınmayan bir‘hizmet erleri kadrosu’ olduğu algısının büyük rolü var.

Bu gerçeği bazen siyasiler bile unutuyor da, hatırlatayım dedim...