‘Allah, ekmek, özgürlük’

Bir Dakika!Sadece bir dakikalığına düşünün, üç güzel kelime yanyana duruyor işte.

Bildiriyi “Anti-Kapitalist Müslümanlar” yazmış. Her gün binlerce cümlenin söylenip yazıldığı bu ülkede, bırakalım da “içimizden bazıları”: “Anti-kapitalist” olsun.

Hem sadece gençlerin kanını kıpırdatmıyor ki bu üçlü. Sizin de gözünüz gönlünüz bir yerlerden aşina değil mi Allah’a, Ekmeğe, Özgürlüğe... Size de Hz. Muhammed’i (sav) size de Hz. Musa’yı (as) hatırlatmıyor mu bu yankı?

Bugün bu gençleri eleştirenlerimizin büyük bir kısmının defterlerinde kimbilir kaç kez kurşun kalemle yazılıp da yanına yıldız atılmamış mıydı bu kelimelerin? Ne çabuk unuttuk eski defterlerimizi, titreyen kalplerimizi, çocukluk safiyetiyle göklere açılan avuçlarımızı... Bırakalım da “içimizden bazıları”: Allah, Ekmek ve Özgürlük demeye devam etsin...

Korkulacak, kaçınılacak, ürperecek ne var allahaşkına? “Anti-Kapitalizm inşallah” demiş birisi, “Kapitalizm inşallah” içerikli belki bin yazı, bin nutuk seli arasında, birisi de bunu demiş... Tuttuğu takımın şampiyon olması için bile inşallah demenin normal karşılandığı bir zeminde, “izm”lere kadar sirayet etmiş bu toplumsal alışkanlığımız niçin bizi kızdırıyor ki? Adnan Hoca, Fadıl Hoca, Erman Hoca söyleyince kıyamet kopmuyor... Bırakalım anti-kapitalistler de “inşallah” desin. Çok şükür ki kimsenin temellükünde değil...

Bir günlüğüne, bir saatliğine, bir dakikalığına da olsabıraksak tüm nizaları da, tuttuğumuz partileri, üyesi olduğumuz dernekleri, etnik kimliklerimizi, oturduğumuz mahalleleri, kılık kıyafetlerimizi... Sanki yeni doğmuş bir bebek kadar mülksüz ve duru bir halle... Bir anlığına “ALLAH”I düşünsek. O ki; bütün lisanların Allah’ıdır. Günahlarımızla, kusur ve eksikliklerimizle her şeye rağmen bağışlayan, ikram eden, “Rahmeti, Gazabını Aşmış” Allah’tır. Ve dikkatinizi çekerim, bu gençler; “Allah”tan bahsediyor. Üsluplarını beğenmeyebilirsiniz, farklı görüşte olabilirsiniz, belki hayatta asla karşılaşmayacaksınız birisiyle bile... Ama işte, “Allah” diyorlar...

***

Hayatta hiç oruç tuttunuz mu? Ya da açlığın cidden pençesinde buruldunuz mu? Fukaralık tüten bir yoksul evine kucağınızda az evvel fırından çıkmış taze ekmekle girdiniz mi hiç? Dünyanın en güzel kokusudur helal bir dilim ekmek kokusu. Bu huzurun, bu kalp ferahlığının, bu yükten arınmışlığın, bu ilkbaharın kokusudur. İşte bu yüzden fukaralığın acısının ne olduğunu cidden bilen bu milletin yeminidir ki; “ ekmek çarpsın ki...” diye başlatır en çaresiz, en masum tanıklığını. Ekmek Hakkı, Kul Hakkıdır çünkü. Kul Hakkıyla varılmaz Hak Kapısı’na. Bu gençler, “ekmek”ten söz ediyorlar. Üsluplarını beğenmeyebilirsiniz, farklı görüşte olabilirsiniz, belki hayatta asla karşılaşmayacaksınız birisiyle bile... Ama işte, “Ekmek” diyorlar...

Hayatta hiç kelepçe takıldı mı bileklerinize Allah korusun? Ya da önünüz kesilip, kapılar suratınıza kapandı mı hiç? Birisi sizi otobüsten indirdi mi, okuldan attı mı, geçemezsin yasak, giremezsin yasak deyip, göğsünüzden itti mi hiç? Ben söyleyeyim; insan sanki dünyadan düşmüş gibi oluyor.... Örtülüdür diye diyalize alınmayan Medine Bircan Teyzenin hangi hastane kapısında son nefesini verdiğini göstereyim mi size? Böyle üzgün olduğum günlerde, çocuklarımla cennetten konuşurduk, “inşallah cennette kuşlar gibi uçabiliriz anne” derlerdi de, sarılırdım onlara. İnsanlara da tıpkı kuşlar gibi özgürlük yakışır çünkü. Bu gençler, “özgürlük”ten söz ediyorlar. Üsluplarını beğenmeyebilirsiniz, farklı görüşte olabilirsiniz, belki hayatta asla karşılaşmayacaksınız birisiyle bile... Ama işte, “Özgürlük” diyorlar...

Gece herkes uyuduktan sonra, sessizce perdeyi kaldırıp bakın: Allah’ı, Ekmeği, Özgürlüğü düşünün bir dakikalığına. Sizinle hiç karşılaşmamış olabiliriz, ama Allah, sizi bu üç kelimeden hiç ayrı kılmasın.