Annenin dili yasaktý babanýn sesi yoktu

Ýstanbul Film Festivali’nde bu yýl yarýþan, hepsi de özyaþamöyküsel nitelik taþýyan üç filmde birden, üç genç Kürt babalarýnýn ses kayýtlarýna yer veriyor! Kürtçe þarkýlar yasak olduðu için Ciwan Haco’nun, Þivan Perwer’in kasetlerinin sokaklarda kaçak satýldýðý, pek çok kiþinin bu kasetler yüzünden hapse düþtüðünü anýmsadým...

Kendi kendime þakayla karýþýk “Kürtler ve kasetler” baþlýklý bir yazý yazmam lazým dedim, ama her þakanýn ardýnda bir gerçek yatar, bilirsiniz. Bu “ses”e, “dil”e, “baba”ya, “kimlik”e özlemin, yasaklar ve baskýlar yüzünden çekilen acýlarýn þaka kaldýrýr bir yaný yok aslýnda... Her ne kadar üç yönetmen de bizzat yaþadýklarý ve / veya paylaþtýklarý trajedilere mizah çerçevesinden bakabilmeyi baþarsa da bizim onlara “gülecek” cüretimiz olmamalý... Annenin dili yasaktý, babanýn sesi yoktu, çocuðun isyaný büyüktü çünkü!

***

Önce “Babamýn Sesi” filmini izledim Þubat ayýnda... Zeynel Doðan’ýn yazýp Orhan Eskiköy ile birlikte yönettiði film Rotterdam Film Festivali’nde Kaplan Ödülleri için yarýþtý. Baba olmaya hazýrlanan delikanlý, bir türlü kente, yanlarýna taþýnmayan annesini ziyaret ediyor, onun evindeki ufak tefek iþlere yardým ediyor ve bir yandan da o daha küçücükken Almanya’ya giden babasýnýn gönderdiði kasetleri arýyordu. O, kasetlerde babasýnýn sesini duymayý istiyordu annesi ise geçmiþe gömmek istediði aile sýrlarýnýn ortaya çýkmasýndan kaygýlanýyordu... Ki bu ülkede mezhep ayrýmcýlýðýnýn kanlý bir sayfasý da açýlýyor o sýrlarla birlikte...

Sonra Müjde Arslan’ýn “Ben Uçtum, Sen Kaldýn” belgeselini izledim. 12 Eylül ertesinde ülkeyi terk eden ebeveynleri tarafýndan babaannesi ve büyükbabasýnýn yanýna býrakýlan Müjde, birkaç yýl önce Ermenistan’da babasýný tanýmýþ ve kendi babasý bellemiþ olan yaþýtý bir kadýnla karþýlaþýnca Kuzey Irak’taki bir kampta onun izlerini sürmeye karar verdi. “Ben Uçtum, Sen Kaldýn” Arslan Ailesi özelinde, Türkiye’nin tamamlayamadýðý bir siyasi mücadelenin üç Kürt kuþaðýný nasýl maðdur ettiðini anlatýyor. Müjde için çok kiþisel olan ve bütün samimiyetiyle belgesele dönüþtürdüðü öykünün sonunda babasýyla tek bir kez iletiþim kurabildiðine, bunun da onun doldurduðu bir kasedi dinleyerek gerçekleþtiðine tanýk oluyoruz.

Veli Kahraman ise babasýnýn sesini ve dilini bizzat kaydetti “Ana Dilim Nerede?” adlý belgeseli için... Mustafa Kahraman, ana dili Zazacayý konuþmaya konuþmaya unuttuðu, çocuklarýna öðretmediði için dertleniyor... Geçmiþe dönüp bir iki kelimeden öte Türkçe bilmeden baþladýðý ilkokulda Türkçe Konuþma Kolu Baþkaný seçilip arkadaþlarýna 25 kuruþ ceza kesme yetkisiyle donanmasýný hatýrlýyor. Bir deftere bildiklerini yazarak, torununun video kamerasýna resimler eþliðinde sözcükler okuyarak kendi sözlüklerini oluþturuyor. Yýllar önce memleketindeki akrabalarýnýn doldurup gönderdiði kasetteki konuþmalarý ve türküleri dinleyerek anýmsýyor unuttuðu sözcükleri...

Bugün Kürtler diye yazarak etnik kökenlerini vurgulayabildiðim; bu filmleri gerçekleþtirebilen; bu filmlerde Kýrmançi, Zazaki konuþabilen; konuþmalarýnýn yasak olduðu, kimliklerinin bastýrýldýðý, kültürlerinin inkar edildiði, ülkenin önce bir askeri darbeye sürüklendiði þiddet olaylarýndan sonra darbecilerden maðdur olduklarý bir geçmiþi deþebilen yönetmenler birer kasette buluþtu! 

Birer kaset onlarý geçmiþlerine ve kültürlerine baðlayan... Bir ses babalarýna ve akrabalarýna ulaþtýran... Bir dili konuþma mücadelesi kimliklerine iþleyen... Ve birer film bizi salt seyirci olmaktan çýkarýp tanýða dönüþtüren...