BM’deki ‘Suriye akıl tutulması’ dağılacak mı?

Suriye’ye ilişkin uluslararası topluma hakim olan akıl tutulmasının bir nebze de olsa kırılabileceğine dair işaretler artmaya başladı.

Türkiye, diplomatik girişimlerine aralıksız devam ederken, Fransa da Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde Suriye konusunda daha aktif bir süreç için harekete geçti.

30 Ağustos tarihinde New York’ta BM, Dışişleri Bakanları düzeyinde Suriye konulu toplanacak. BM Güvenlik Konseyi’nin dönem başkanı olan Fransa, bu toplantı öncesi Lübnan, Ürdün ve Türkiye’de hazırlık niteliğinde temaslarda bulundu. Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, öncelikle bu üç ülkede bulunan Suriyeli mülteci kamplarını ziyaret etti. Fransız bakan, son durağı olan Ankara’da, Türkiye’nin insani krizi yönetme şekline de teşekkür etti.

Laurent Fabius, Ankara’ya gelmeden önceki duraklarında Şam rejiminin giderek sona yaklaşmakta olduğunu, aldığı duyumlara dayanarak kesin ifadelerle de dile getirdi.

Fransız bakan Fabius, Beşar Esed’in çok yakınındaki bir ismin daha Suriye liderini terk edeceğini ve bu adımın Şam yönetimini iyiden iyiye zayıflatacağını Fransız basınından meslektaşlarımıza aktardı. Suriye konusunda BM’de başlayan yeni dönemin iki ayrı sac ayağı daha var. Öncelikle “kerameti kendinden menkul” Kofi Annan’ın “barış elçiliğinden belki de son kez emekli olması” ve yerine Cezayirli Lakhdar Brahimi’nin gelmesi. Bir diğer unsur ise BM gözlemci gücünün görev süresinin sona ermesi. Gözlemcilerin ayrılmasını Rusya ve Çin ikilisi istemiyor.  Lakhdar Brahimi’nin görev tanımı ise,  Kofi Annan’ınkinden farklı olacak. Annan, görevinden istifa ederken, büyük güçlerden yeterli desteği bulamadığını sitem ederek dile getirmişti.

Brahimi’nin misyonunun başarısı ise şimdiden tartışmalı bir başlık. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ankara’da Fabius’u ağırladıktan sonra düzenlenen ortak basın toplantısında, bu atamayla ilgili soruyu yanıtlarken, son noktayı koydu aslında. Davutoğlu, Şam yönetiminin artık diplomasinin dilinden anlamadığını kaydetti.

Bu gerçeği sadece Ankara değil, izan sahibi bütün başkentler de görüyor. Bu nedenler Esed sonrası formülasyonlar da kamuoyuna yansıyandan daha fazla tartışılıyor. Bu formülasyona ilişkin Star’a Ankara’da değerlendirmelerde bulunan Batılı bir diplomat, “Suriye’deki demokratikleşme sürecinde her kesim olacak ve herkes diğerini kabul edecek,” ifadesini kullandı. “Peki Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine dair endişeleri?”

 Batılı diplomat, bu endişeleri anladıklarını “ancak” kendileri için önceliğin “insani dram” olduğuna dikkat çekiyor. Yani Türkçesiyle “Türkiye’nin endişeleri bizim için öncelik değil” mi demek istedi batılı diplomat? 

Kuşkusuz bu konu Fabius-Davutoğlu görüşmesinde de gündeme gelmiştir. Peki, bu soruyu Dışişleri Bakanlığı’ndaki toplantının ardından yönelttiğim Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu, neden net bir ifadeyle “Hayır, konuşmadık,” dedi?

Sorular, sorular, sorular...

Hemen asıl soruya ilişkin aldığımız bazı duyumları da paylaşalım. Rusya’nın direncinin kırılabileceğine dair işaretler de, batılı kaynaklardan gelmeye başladı...

Emin olmasa konuşmayacak olan bir kaynağım, “Rusya, kaybedeceği belli olan ata oynamaktan vazgeçecek,” dedi.

Tek gerçek ise, olan biten konusunda buzdağının görünen ucunu bile tam anlamıyla göremediğimiz... Önemli bir notu daha aktarayım. Suriye konusunda ivme artarken, önemli bir yan etkisi de oldu. Türkiye-Fransa ilişkilerindeki kritik süreç, Suriye konusundaki işbirliği nedeniyle birden dostluk formatına alındı.

Örneğin Ermeni soykırım iddiaları... Ermeni lobisi Kasım ayında gündeme alınması için bastırıyor ancak Fransız kaynaklar, 2013 yılı sonuna kadar bir gelişme olmayacağını işaretini verip ekliyorlar: “Ama Ankara da gerekli adımları atmalı”.

Avrupa cephesindeki yaz rehaveti biterken, Suriye’de beklenmedik gelişmeler olabilir.  Batı’nın akıl tutulmasının dağılmaya başlaması iyiye işaret...