Başbakan Erdoğan’ı biraz tanıdıysam

Cümleyi bitireyim; Başbakan Erdoğan’ı biraz hatta bir “hücre” büyüklüğünde tanıdıysam; ASLA AMA ASLA POLİSİNİ VEKİLİNE ezdirmez!

Sevgili dostlar, Hatay’da yaşanan görüntüler kabul edilemez ve merak etmeyin “Devleti yönetmek için halkın vekaletini” alan gerçek OTORİTE tarafından da kabul edilmeyecek ve gereken yapılacaktır...

Polislerin aşırıya giden hareketleri olabilir zaman zaman olmuştur, olacaktır da. Ama ne olursa olsun bunun sonucunda “çoluk-çocuk” önünde sorguya çekilmek, aşağılanmak, Türk Devletini temsil eden üniformayı çocuk kaprisine ezdirmek sindirilemez. Bu hareketi yapanlar “kraldan çok kralcı” olanlardır ve hiç merak buyurmayın adı geçenlerin siyasi geleceği”, olayın geçtiği vilayetin valisinin “pasifliği” dahil her detay Başbakan tarafından dikkate alınacak ve gereken yapılacaktır.

Sonuç: Başbakan Erdoğan’a her zaman bu tip “kraldan çok kralcı” olanlar ve sokakta karşılığı olmamasına rağmen onun sırtında bir makama oturanlar zarar verdi, veriyor. Başta o vekil arkadaş olmak üzere bu konumda olanlar şunu unutmasınlar; Erdoğan için esas olan millettir, devlettir ve gücünü aldığı “sokağın insanlarıdır”, bu tip olaylara, oluşumlara asla izin vermez ve göreceksiniz vermeyecektir...

Son söz: Olayın geçtiği ilin valisine de bir çift sözüm var; sana emanet edilen polisin haysiyetini, şerefini korumak ilk etapta Devleti temsil eden Vali’ye aittir! VEKİL BASKISIYLA, danışman lafıyla, siyasi nüfuzla bunu yapamıyorsan, O KOLTUKTA OTURMA! SANA YAKIŞMAZ!

Belçikalı buyurmuş: Kürt devleti kuruluyor

Şöyle devam etmiş; Kürt Devleti kuruluyor, Türkiye eli kolu bağlı, politikalarımız çöküyor...

Amacı “devlet” falan değil. Kendisi yıllarca Türk Devleti tarafından “Kürtçü” diye algılanmış, patronu tarafından “müdür olabilir” ama “Kürtçülük yapamaz” diye uyarılmış, kefil olunmuş bir isim... Aslında “Kürtçü, Türkçü” falan olmak gibi bir derdi de yok bu arkadaşın, tek dostu-derdi var; BENJAMİN!

Görevi “var olan hükümetleri” yıpratmak, kafa karıştırmak, Alman-Belçika çizgisinde ve amaçları doğrultusunda “içeriyi bulandırıp, siyasi otoriteyi güçsüz kılarak” dışarıdan gelecek telkinlere açık hale getirmek.

Sevgili dostlar, bu adamlardan Türk Basını içine “yerleştirilmiş” o kadar çok var ki! İşin daha da kötüsü “adamlar” haricinde bir de sermaye sorunu var. Türk medyasının bir kısmı daha doğrusu Başbakan Erdoğan’ın tabiriyle “malum medyanın” sermaye çoğunluğu Almanların elinde. İş böyle olunca Türkiye-Almanya çıkarları çakışmaya görsün, başlıyorlar başta Davutoğlu olmak üzere dış politikamıza saldırmaya...

Sonuç: Davutoğlu’nu sistematik şekilde yıpratmaya çalışanlara ve “yurtdışı” bağlantılarına çok dikkatli bakın. Orada Almanya-İsrail hattında çok önemli detaylar göreceksiniz. Ben bakanı “akil adam” olmamakla suçlayan, “Türkiye’nin dış politikası patladı” yaygarası yapan bu arkadaşlara bir soru sorarak bitireceğim; Kai Diekmann’ı tanıyor musunuz! Ben tanıyorum ve yakında herkes TANIYACAK!

Not: “Türkiye genleşecek” dediğimizde bana saldıran “bunlardan biri” durup dururken “Türkiye genleşebilir” diye yazı yazmış... Korku dağları bekliyor, haydi hayırlısı!

‘Kürt Devleti kurulmasın’

Türkiye 2004 yılına kadar politikasını “kurulmasın” üstüne kurdu, ne oldu?

Başarısız bir strateji ve arkada kalan gözyaşları...

Sevgili dostlar, yeni bir dünya düzeni-yeni bir dünya denklemi kuruluyor ve bu süreçte “sınırların” değişmesi kaçınılmaz hale geldi. Son 10 yıldır hep aynı tezi ortaya atıyorum; “Türkiye, bu düzen içinde üç büyük güç merkezinden biri olacak” ve bu yolda genleşmesi kaçınılmaz hale gelecek...

Bu noktada “Türkiye nereye gidiyor, Kürt Devleti geliyor” yaygarası yapanların aksine size şunu söylemek istiyorum; Türkiye “olması gereken” yere doğru hızla ilerliyor, DİRİLİŞ öncesi dönemi yaşıyor... Bu yolda bize düşen çalışmak, kara propagandaya kapılmamak, sabretmek ve bu değişim sürecinde sağlam durmak...

Son söz:Hak şerleri hayr eyler Zannetme ki gayr eyler Ârif anı seyreyler Mevlâ görelim neyler Neylerse güzel eyler...