“Bazen istemediğimiz kararları alırız...”

Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Türkiye-Suriye sınırındaki gelişmelerin ülkenin güvenliğini doğrudan tehdit etmesi halinde gerekenin yapılacağını dünya devletlerine “net olarak” aktarıldığını söyledi.

Davutoğlu, “Meselenin bir Türkiye-Suriye meselesine dönüşmesini asla istemiyoruz, aksine, BM’nin zemininde çözümünü arzu ediyoruz ama, Türkiye gerekli hallerde devlet olmanın şartlarını yerine getirir” dedi...

Davutoğlu, Suriye’deki gelişmelerin, Türkiye’nin sınırlarını ve ulusal güvenliğini tehdit etmesi halinde, Ankara’nın “istemediği” bazı kararları uygulamaya koyacağını söyledi.

Bir grup yazar ve genel yayın yönetmeniyle bir araya gelen Davutoğlu, şunları söyledi:

Dünyayı net uyardık...

“Gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisine sahip beş ülkesinin dışişleri bakanlarıyla, gerek gelişmiş ekonomileri temsil eden G-8 dışişleri bakanlarına yaptığım açıklamalarda, Türkiye’nin geçtiğimiz günlerde sınırında yaşanılan ve ölümler ile sonuçlanan türden olayların tekrarı halinde tek taraflı kararlar alabileceğini net olarak aktardım. Hiçbir devlet, ulusal güvenliği tehdit altına girdiğinde başkalarının kararlarını veya uluslar arası camianın diplomatik müzakere sonuçlarını bekleyemez, beklemek zorunda da değildir. Bunun gerekli mekanizmaları vardır ve Türkiye, ulusal güvenliğini en iyi şekilde koruyabilecek güce sahiptir.”

Türkiye-Suriye meselesi değil...

“Biz, Suriye’deki gelişmelerin Türkiye-Suriye meselesi haline dönüşmesini asla istemiyoruz. Bu nedenle, önce Arap Birliği ile birlikte çalışarak konunun bölgesel bir sorun hali ne dönüşmesini sağladık, devamında Annan’ın devreye girip BM adına altı maddelik bir plan geliştirmesini memnuniyetle karşıladık. Annan’ın devreye girmesi, Suriye sorununun artık bölgesel olmaktan küresel noktaya taşınmasına neden olması nedeniyle önemlidir. “

Türkiye’nin şartları...

“Annan’ın planını bir sonuç olarak değil, bir başlangıç olarak görüyoruz. 6 maddelik planın uygulandığında emin olmamız lazım. Dünya başkentlerine de söyledik. Öncelikli olarak Suriye ordusunun ağır silahlarının tank ve toplarının derhal barakalarına çekilmesi gerekiyor. Kentlerin merkezlerinden çekilip etrafında konuşlanmaları tehditin devamı anlamına gelmektedir, bunu kabul edemeyiz. Bizim aldığımız istihbaratlar durumun böyle olduğunu göstermektedir, bu nedenle Kofi Annan Planı’nın gereklerinin yerine getirildiğine inanmıyoruz. “

“Suriye’de silahların susması yeterli değildir. İstikrarın sağlanabilmesi için halkın barışçı gösterilerini ifade özgürlüğü içinde ve güvenlik içinde sürdürmesi gerekir. Bu şimdiki durumda gerçekleşmemektedir. Ayrıca Birleşmiş Milletler gözlemcilerinin belirli kentlere değil, bütün Suriye’ye yayılarak görev yapması, insan hakları ihlallerini dakika dakika izlemesini arzu ediyoruz. Bunlar gerçek anlamıyla sağlanmadıkça biz, Annan Planı’nın başlangıç noktasında başarıya ulaştığına inanmayacağız.”

Türkiye’nin müdahale kriterleri...

“Sınırımıza yakın, çatışmaların ve ordu müdahalesinin sürdüğü bölgede yaklaşık 4 milyon insan yaşamaktadır. Şu veya bu nedenle bu insanların harekete geçip toplu göçe kalkışması Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından ciddi tehdittir ve biz bu göçü yerinde kontrol altına almak zorunda olabiliriz. Dünyaya bu riskleri aktardık. Ayrıca, Suriye’nin sınırımıza yakın bölgelerinde bölücü terör örgütünün mevcut istikrarsızlık ortamında kendine zemin hazırlamaya kalkması da bizim açımızdan ulusal güvenlik tehditi oluşturabilir. Bugün nasıl Kuzey Irak’taki tehdite gerekiğini yapıyorsak, benzer bir gelişme Suriye sınırında yaşandığında da bu konuda tereddüt göstermeyeceğimiz açıktır.”