Bir Beşiktaş varmış

Dün iki Beşiktaş vardı. Biri bu yıl bildiğimiz gibi olan. Öteki de yıl boyunca aradığımız gibi olan.

Prese karşı top çıkarama sıkıntısı dün ilk yarıda da devam etti. Yanı sıra rakibi çıkarken de karşı baskı uygulamayı başaramadı. Fenerbahçe’nin daha dinamik, alan daraltan ve adam kontrolünü iyi yapan bir yapısı vardı. Ayrıca oturmuş bir oyun işleyişine de sahipti. Futbol aklı zengin Alex’ine de kavuşmuştu.

İlk Beşiktaş’ta başka yetersizlikler de yaşanıyordu. Oturmuş bir planı olmadığı için hücuma kararsız çıkıyor bu nedenle yavaş kalıyor, baskın yapamıyordu. Çalışkandı ama cesareti kırıktı ve yaratıcılığı yoktu. Kendine güveninin zayıf olması doğaldı. Aylardır topu topu iki maç kazanmıştı! Yaratıcılığını ancak Fernandes ve Quaresma ile bireysel olarak ortaya koyabilirdi. Fernandes çalışıyor, didiniyordu, ama arkadaşlarının onu bütünleyecek yeterlikleri ve çabaları yoktu. Kime top atacaktı? Quaresma ilk yarının son saniyelerine değin bilinen değerlerini hiç göstermedi. Hatta top kayıpları ile adam kovalamayışıyla, sağ kanadı boş bırakarak Ziegler’e yol verişiyle zararlı bile oldu. Yalnızca arka direkteki Almeida’ya devrenin sonunda çıkardığı savunmayı devre dışı bırakan top golün doğumunda önemli rol oynadı.

Bu golle Beşiktaş da doğdu!

İkinci yarıya daha özgüvenli başladı. Bir yandan orta alan desteği ile daha iyi savunma yapmaya özen gösterdi bir yandan da mutlak gol isteyen Fenerbahçe’nin yüklenirken açtığı alanları değerlendirmenin peşinde koştu. İyi kontrataklar yaptı. Veli ve Almeida karşı karşıya topları Volkan’a çarptırdılar. Sonra Holosko aynı yaptı. İyi vursalar fark atacaklardı. Beşiktaş’ın ikinci yarıda maçın akışına göre kendini yeni bir yapı içine sokması, bunu korumanın çabasını harcaması ve başarması çok olumlu bir gelişmeydi. Savunmayı yalnızca birinci bölgede değil, iyi bir konsantrasyon ve çalışkanlıkla sahanın her yerinde yapması, önde basarak Fenerbahçe’yi çıkarmama çabası göstermesi Beşiktaş’tan yıl boyunca beklenen ancak görülemeyen güzelliklerdi.Beşiktaş hem lig üçüncülüğü umudunu hem aradığı moralini kazandı. Bir de şu Quaresma ve Simao’yu kazanabilse...