Bir bölen olarak Trabzonspor

Binlerce yıllık kültür harmanı olan bu ülkeyi Türk-Kürt, Sünni-Alevi, Doğu-Batı veya sınıfsal olarak bölmek isteyenler bölemediler. Ne Modern Haçlı Seferleri, ne emperyalist Avrupa ve ABD, ne de bu topraklarda çöreklenmiş dış kaynaklı terör örgütleri kimse ama kimse bölemedi bizi...

Ta ki 3 Temmuz’a kadar... Gürcan Bayrak adlı bir arkadaşımın tabiri ile hiçbir gücün bölemediği Türkiye’yi Trabzonspor böldü. 3 Temmuz sabahı Türkiye tam da bölünmesi gereken yerden yani ‘Vicdan’ından bölündü. ‘Vicdanlılar’ ve ‘vicdansızlar’ arasındaki yer kapma savaşında elimizde fotoğraf makinesi ile tarihe not düşmek adına fotoğraf çekmek bizim boynumuzun borcudur.

Bir yanda Babahanlar, Çandarlar, Özkökler, Koçlar ve  Doğan, Demirören, Doğuş medyası

Diğer yanda sadece “Vicdan”

Türkiye tarihî günler yaşıyor. Vicdanından bölünen Türkiye’de kimin hangi saflarda yer aldığını insanlık 100 yıl boyunca unutmayacak. Unutturmayacağız...

Vicdanından bölünen ülkemde savaşı kimin kazanacağını göreceğiz...

Ergenekon veya Hastaneye Kaldırılma Hastalığı

Şike davasında çapraz sorgu aşamasına gelindi. Aziz Yıldırım çapraz sorguda ne duruma düşeceğini bildiği için hemen hastalanıp hastaneye kaldırılmış. Amaç belli. Herkesin ifadelerini 3-4 gün boyunca okuyup zaman kazanarak. Kendi ifadesini onların verdiği cevaplara göre verecek. Biz bu ucuz dümenden “Hastaneye kaldırılma hastalığı” taktikleri Ergenekon, Balyoz vs. gibi davalarda tutuklananlardan biliyoruz. Güç ve iktidar ellerindeyken aslan kesilip zulüm yağdıranlar, bunun hesabı sorulduğunda kaçacak delik arıyorlar.

Şike sürecinde yaşanan akıl tutulmaları ve hukuksal garabetler beni delirttiğinden gelene gidene çatıyorum şu sıralar. Kuzenlerimden bir kaçı doktor. Tıbbi olaylar olduğunda hemen telefona sarılır onları ararım. Aziz Yıldırım emeklerini çaldığı iddia edilen insanlarla yüz yüze geleceğinden korktuğu için bu yüzleşmeden kaçınca kuzenim Dr. Hüseyin ile gergin bir görüşme yaptık. “Hastaneye Kaldırılma Hastalığı” hakkında yaptığımız görüşmeyi aynen aktarıyorum:

Abi günaydın.

Günaydın Yavuz.

Sabah sabah arayıp rahatsız ettim ama acil sormam gereken bir şey var.

Hayrolsun. Teyzeme bir şey mi oldu?

Yok yok başka bir şey var.

Ne oldu?

İzin verirsen anlatacağım.

Tamam anlat.

Abi, tıp biliminde “Hastaneye Kaldırılma Hastalığı” diye bir hastalık var mı?

??

Aloo, “Hastaneye Kaldırılma” Hastalığı dedim?

Nasıl yani?

Abi duymuyor musun Allasen?

Duydum da sen iyi misin?

İyi değilim. Soruma cevap ver.

??

Soruma cevap ver dedim. Sinirlendirme beni.

Yürü git sabah sabah deli misin oğlum sen?

Bak vallahi Anneme (onun teyzesine) söylerim.

Yavuz, bak git oğlum.

Abi sen nasıl profesörsün?

Oğlum, bak git.

Senden doktor olmazdı kuzen zaten?

?

Oğlum sen kötü bir doktorsun. Yıllardır bütün kuzenler ile toplanıp senin hakkında mavra yaparız biz. Saatlerce seni konuşuruz. Ne kadar kötü bir doktor olduğunu anlatıyorum diğer kuzenlere. Beni dinleyince şaşırıp kalıyorlar. Sen var ya gerçekten de çok komik durumdasın oğlum.

Yavuz, sana şimdiye kadar söylemedik oğlum sen var ya sen. Biz hep senin deli olduğunu düşündük yıllardır oğlum. Bütün kuzenler arasında manyak olan tek kişi sensin. Yıllardır sana diyemiyorduk ama artık söyleyebilirim. Şimdi diğer kuzenleri de arıyorum. Para toplayıp seni tımarhaneye kapattıracağız oğlum.

Hüseyin oğlum, bak git.

?

Yavuz. Sen nasıl bir gazetecisin oğlum. Okumuyor musun gazeteleri ?

Ne diyor gazeteler bu hastalığa?

Dümenden hastaneye kaldırıldığında Mehmet Haberal bu hastalığın adını koymuştu ya

Öyle mi? Ne demişti?

Hastalığınız nedir,  Mehmet Bey? Diye sorduklarında gülerek ‘Ergenekon Hastalığı’na tutuldum demişti.

Abi çok özür dilerim.

Rica ederim Yavuz.

Abi az önceki konuşmayı unutalım.

Hangi konuşmayı.

- O