Bir fırça, bir özür!

İyi de birader, başkanınızın “insan hakları işine” gireceğini; polisi, savcıyı, mahkemeleri ve cezaevi şartlarını hedefe koyacağını; adeta “tek kişilik sivil toplum örgütü gibi” çalışacağını söyleyen ben değilim ki...

İtirazlarınızı Ertuğrul Özkök’e yollayın...

Fenerbahçelidir o da...

Küfürlerinizi yollamayın ama... Ayıptır!

Kamil adamlarsınız... Küfretmek yakışmıyor...

Düşüncelerinizi (varsa), edebi dairesinde, normal bir insana yakışır nezahette, mümkünse “özssşşşff” filan gibi sadece kendinizin anlayacağı sözcüklerle değil düzgün Türkçeyle ve açık ifadelerle yazın... Anlarım.

Ertuğrul Özkök de anlayacaktır.

Şu sözler de takımdaşınız Ertuğrul Özkök’e aittir: “Anladığım kadarıyla, Aziz Yıldırım önümüzdeki dönemde sadece sporun değil, aynı zamanda siyasetin de önemli figürlerinden biri olacak...”

 

Demek ki, başkanınızın gıyabında, başkanınızın rağmına, ona siyasi misyon biçen, hükümetin, cemaatin, şunun bunun üzerine salan ben değilmişim...

Zaten başkanınız dün bir açıklama yaptı... “Ben ilan etmediğim sürece, bana atfedilen hiçbir habere inanmayın” dedi ve kendisine siyasi misyon biçenleri yalanladı.

Bitti...

Hayır, bitmemiş. Fenerbahçe düşmanlığı yapıyormuşum... Amacım ünlü olmakmış... Merak etmemeliymişim, “aslan yürekli Fenerbahçeliler” beni ünlü yaparmış.

Bir yazıyı nasıl okuyorsunuz? Anlayarak mı okuyorsunuz, bilmiyorum... Anlayarak okusaydınız Fenerbahçe düşmanlığı yapmadığımı, büyük başkanınızla bir meselem olmadığını görecektiniz.

 

Görün diye bir kez daha gözünüze sokuyorum...

Buyrun:

Bana, “Fenerbahçe şike yapmış mıdır yapmamış mıdır, Aziz Yıldırım suçlu mudur suçsuz mudur?” diye sorsanız, verecek cevap bulamam.

Beşiktaş bu işin neresindedir?

Bir şey söyleyemem.

Hissiyata dayalı yorumlarda bulunabilirim ki, konuyu dağıtmaktan öte bir işlev görmez...

Hissiyatım, Trabzonspor’un resmen ve hukuken şampiyon ilan edilmesi gerektiğini, Aziz Yıldırım’a (ve elbette diğer sanıklara) verilen cezaların “insaf sınırlarının ötesinde” olduğunu, samimiyetle durumu toparlamaya çalışan Mehmet Ali Aydınlar’a haksızlık edildiğini söylüyor.

Şike olgusu konusundaki görüşüm ise, fanatik Fenerbahçelilerin yahut kahvehane müdavimlerinin “kim yapmıyor ki” şeklinde özetlenebilecek afakî değerlendirmeleriyle sınırlıdır. Budur...

Kesmedi mi?

O zaman beni ünlü yapmaya devam edebilirsiniz...

Fakat, başkanınızı dolduruşa getirenlere, onu kendi siyasi hesaplarının figüranı yapmaya çalışanlara da söyleyecek bir çift sözünüz olmalıdır.

Umur Talu meselesi

Umur Talu’nun bende ifade ettiği değeri yazmıştım... Düşüncem bakidir... Gerçekten de değerli bir kalem olan Umur Talu’nun, kendisine atfedilen “değere” bir itirazı yok... Niçin olsun? Alınganlık gösterdiği hususu anlıyorum. Bir tür “orantısız güç” kullandığımı ima ediyor ve başlıktaki afişe ediş biçimini, vaki değerle bağdaştıramıyor.

Doğrudur...

Üzülmüş bir insana, “Niçin üzüldün?” diyecek değilim.

Gerçekten de üzülmüştür ve kendince haklı nedenleri vardır.

Bana da, üzdüğüm için gönlünü almak düşer.

Bu satırları o niyetle okusun ve kapansın bu iş.

Evet, o başlık olmadı.

Evet, o afişe ediş biçimi yanlıştı.