Camilerde kadın ayrımcılığı

Efendim, izninizle bugün çok önemli bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Mevzu: Kadınların camilerde maruz kaldığı ayrımcılık ve aşağılama...

Camileri kendi mülkü zanneden erkek cemaat başta olmak üzere kimse hemen “yok öyle bir şey” falan demesin, önce bir dinlesin.

Bir namaz vakti İstanbul’daki herhangi bir caminin kadınlar bölümüne giderseniz karşılaşacağınız manzara ve kuşanacağınız duygu-düşünce büyük ihtimalle şöyle olacaktır:

- Kadınlar bölümü muhtemelen caminin en kuytu, en havasız, en dar ve karanlık yeridir.

- Bazı yerlerde cami bütününün bir parçası değil, ana gövdeye yapıştırılmış izbe bir odacıktır.

- Bakımsızdır. Rutubetli olma ihtimali her zaman vardır. Pis olma ihtimali dahi vardır.  

- Kadınlara ayrılan bölüm caminin balkonuysa eğer oraya varabilmek için bazen minare merdiveni kadar dik ve dar bir merdivenden tırmanmanız gerekir. Balkonun alanı caminin ölçüsüne göre büyür ya da küçülür ama kilolu, yaşlı, engelli bir kadının oraya ulaşma ihtimali, takdir edersiniz ki sıfıra yakındır.

- Ayrılan yer dar olduğundan özellikle kandillerde ve Ramazan’da metrekareye 10 mümine düşer.

- Bazen caminin içinde en arka tarafta, kapıya yakın bir alanda yer ayrılır kadınlara. Orası da çok yüksek ve kalın tahtalı ahşap kafeslerle ayrılmıştır erkeklerin ferah feza namaz kıldığı alandan.

- O dar, karanlık, kuytu yahut etrafı çevrili alana tıkılan kadınlar, kutsal mekânın gönül genişleten ferahlığını, aydınlığını göremez, hissedemezler.

- Bunun yerine Allah’ın evinde eski ve yanlış bir uygulamanın sonucu olarak itilmişliği, istenmemişliği hissederler.

- Salihane niyetlerle, bin bir gayretle ulaştıkları ama göremedikleri o güzel mekânda, tam da O’nun yüceliği karşısında alınlarını secdeye koyacakken hissederler bunu. 

- Rab’lerinin, Peygamber’in ne dediğine, ne yaptığına bakmak yerine Ortaçağ İslam dünyasının kadın algısıyla, kültür verileriyle oluşmuş geleneği takip eden, bunun Kuran’ın ruhuna aykırı olduğuna kulak asmayan cinsiyetçi erkeklerin belirlediği bir hiyerarşide en geriye itilmenin öfkesini duyarlar.

- Haksızlığa uğramış olmanın yüklediği karmaşık duygularla dopdolu olarak dururlar namaza. Namazlarının ifsat edilmiş olması da başlı başına bir haksızlıktır.

- Rableri ile kurdukları birebir ilişkinin ‘cem’ olmak için geldikleri ‘cami’de zedelenmesinden duydukları üzüntü de cabası.

- Ağızlarını açıp “camiler erkekler kadar kadınlarındır” dedikleri anda fitne çıkarmakla, camide eylem koymakla, cami adabına aykırı davranmakla itham edilirler.

Hissiyat kişiden kişiye değişse de cins olarak kadınların camilerde karşılaştığı durum ne yazık ki aynıdır.

Ama sorun elbette sadece mekânla ilgili değil. Zihniyetin de değişmesi gerekiyor. Çünkü İslam dini, bu anlamda hiç kimseye, hiçbir cinse üstünlük/imtiyaz tanımış değil. Hazreti Peygamberin sağlığında da, dört halife döneminde de kadınlar Mescid-i Nebevi’de hem vakit hem de cuma ve bayram namazı kılmışlar. Asla cinsiyet temelli bir ayrımcılığa maruz kalmamışlar, bilakis ibadete, derslere ve vaazlara erkeklerle birlikte katılmışlar.

O yüzden camiler tüm Müslümanlara adil şekilde açılmalı. Kadınlar tıkıldıkları kuytulardan ışıklı geniş alanlara çıkarılmalı. Bir yandan da yanlış alışkanlıklar kırılmalı, zihniyet değiştirilmeli. Kadınların camide müstesna bir yeri bulunduğu, caminin uhreviyatından, cemaatin bereketinden faydalanmaya erkekler kadar hakkı olduğu, oradaki yerleştirmenin cinsler arasındaki bir üstünlükten dolayı değil namazın sıhhati için yapıldığı anlatılmalı. Ama tabi önce mekânlar Efendimiz’in sünnetine uygun şekilde yeniden düzenlenmeli.

Söylemezsem çatlarım

Hayli zamandır kadınlara “haydi camiye” diyen Diyanet’in bu konuda ne kadar hassas olduğunu, iyi niyetle çalıştığını biliyorum. Ama zihniyetler iki günde değişmiyor maalesef. Süreci hızlandıracak olan Başbakan Erdoğan’ın bu konuda iki çift kelam etmesidir belki de.