Demokrasinin bilek güreşi

Mısır tarihinin serbest seçimler ile işbaşına gelmiş ilk cumhurbaşkanı ünvanını taşıyan Muhammed Mursi,“uysal koyun olmadığını” gösterdi. Cumhurbaşkanı, ülkede yönetimi elinde tutmakta kararlılık gösteren Yüksek Askeri Konsey’in, hakimleri eski diktatör Mübarek döneminde atanmış Anayasa Mahkemesi’ne dayanarak aldığı “meclisi feshetme” kararına iyi bir yanıt verdi...

Mursi, Müslüman Kardeşler’in içinden gelen bir siyaset adamı, fiilen çalışmaları durdurulmuş Mısır Meclisi ise aynı örgütün çoğunluk sağladığı yapıya sahip. Askerler ve yargıçlar bu gelişmelerden pek memnun değiller. İşi, Mursi’nin yetkilerini tırpanlama, meclisi de yok saymaya kadar vardırıyorlar.

Cumhurbaşkanı’nın “feshedilen Meclisi yeniden toplantıya çağırması” ve Meclis’teki çoğunluk milletvekillerinin, Kahire’nin Tahrir Meydanı’nı dolduran halkın desteğinde bu çağrıya uyması önemlidir.

Böylece “siviller”, eski sistemin oldu-bittileri karşısında “Tahrir ruhu” ile direneceklerinin önemli işaretini verdiler.

Mısır Meclisi Başkanı Muhammed Saad el-Katatni’nin, “Biz meclis olarak gücümüzü, haklarımızı ve sorumluluklarımızı çok iyi biliyoruz. Bunları göstermek için bugün toplandık, ama toplantıyı, Temyiz Mahkemesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin uygulaması hakkında alacağı son karara kadar tatil ediyorum” demesi, Mısır’da “olgun devlet anlayışının” hakim olduğunu da gösteriyor.

Bu yolla Meclis, geleceğiyle ilgili kararı yine yargı sistemine aktardı ama yargıçlar ile askerlerin ittifakı karşısında gerektiğinde arkasına halkı alarak direnebileceğini de gösterdi.

Bir demokraside hiçbir kurum Meclis’in üzerinde değildir.

Obama’nın anlamlı daveti

ABD Başkanı Barack Obama’nın, “İslamcı gelenekten geldiği” gerekçesiyle İsrail ve Washington’daki güçlü Yahudi lobisi tarafından endişeyle karşılanan Mursi’yi önümüzdeki eylül ayında Beyazsaray’a davet etmesi anlamlıdır.

Bu davet, Amerikan yönetiminin Mursi ile çalışma arzusunu ortaya koyuyor ve Mısır’ın geleneksel güçleri açısından da tam anlamıyla köşeye sıkışma anlamına geliyor. Her yıl Pentagon’dan 3.1 milyar dolarlık yardım alarak ayakta duran Mısır ordusunun generalleri açısından bu davet, ülkenin yakın geleceğinde artık kendilerinin olmadığını gösteren çok önemli bir işaret. Clinton’un son parlamento krizi sırasında ortaya çıkıp, “Mısır’da tarafların sorunların çözümü için görüşme kapılarını açık tutmaları gerekiyor” demesi, Mursi’yi değil, “bildikleri yöntemler ile mesele çözmeye alışmış” Mısırlı generalleri hedef alıyor.

ABD’nin yeni stratejik dönemi

Üzerinde fazla yazılıp çizilmiyor, hatırlatmakta yarar var: Türkiye’nin Mavi Marmara katliamı sonrasında İsrail ile yaşadığı ağır kriz ortamı, küresel dengeler açısından bir “şehir efsanesi”nin de sonlanmasına neden oldu. “Şehir efsanesi”,İsrail ile kriz yaşayan devletlerin aynı zamanda Amerika’nın hedef tahtasına oturacağını söylüyordu. Aksine, Amerikan yönetimi, özellikle Arap Baharı’nın yaşandığı bugünlerde, Türkiye ile stratejik ittifakını daha da güçlendirerek İsrail’e “Türkiye ile ilişkilerim, senin ipoteğin altında olamaz” mesajını çok net verdi. Kuşkusuz, İsrail ve Yahudi lobisi açısından ciddi bir düş kırıklığı. Obama’nın Mursi ile kurduğu temas, Amerika’nın bu politikasının diğer bölge ülkelerine dönük olarak da süreceğini gösteriyor. Obama-Mursi görüşmesi, Amerikan-Mısır ilişkisinin de tıpkı Türkiye’de olduğu gibi İsrail gölgesinden uzaktagelişeceğini gösteriyor.

Libya örnek olsun

Arap milletinin kendi kaderini tayin hakkının önüne konulan her engelin nelere mal olduğunu en iyi Suriye’de görüyoruz. Günümüz Arap gençliği, büyük kayıplar vererek elde ettiği demokrasi şansını, “Araplar demokrasiyi beceremez” görüşüne saplanmış ırkçı-faşistlerin görüşlerini boşa çıkartacak ölçüde iyi sahipleniyorlar. En önemlisi her Arap ülkesi kendi koşullarında sonuçlar veriyor. Bakın, Libya seçimi Müslüman Kardeşler’in iddia edilen zaferini değil Liberallerin üstünlüğünü getirdi. Cibril, ülkenin geçiş dönemi başbakanıydı, şimdi de belki geleceğinin mimarı olacak.

Demek, “Ortadoğu’da diktatörler giderse yerini radikal İslam alır” düşüncesi yanlışmış... Büyük bir iç savaş sonrasında Libya’da yaşanılan gelişme, aslında Suriye üzerindeki tartışmaların haksızlığını göstermesi bakımından önemli. Suriye’de yapılacak bir seçimin sonucunu bugünden bilmek mümkün değil, o halde, nedir bu kadar komplo teorisi?..