Dijital devrim ve dijital eğitim

19. yüzyılın en önemli gelişmesi Sanayi Devrimi’ydi. 21. yüzyılda ise yakalanması gereken devrim Dijital Devrim. Bilgisayar teknolojileri cep telefonlarından televizyonlara, otomobillerden aklınıza gelebilecek tüm araç-gereçlere doğru yayılıyor. Bilgisayarlar sayesinde uçaklar daha hızlı, silahlar daha güçlü, mutfak aletleri çok daha etkili olabiliyor. Ancak bilgisayar ürünleri sadece teknolojiyi etkilemiyor, sosyal hayatımız da bu yeni ürünlerin etkisi altında. Örneğin bilgisayarın ve internetin nispeten az kullanıldığı Ortadoğu’da bile Arap Baharı’nı sosyal medya olmaksızın analiz edebilmek çok zor. Aynı şekilde günümüz gençliğinin sorunlarını interneti anlamadan anlayabilmek mümkün mü?

Bugün gelişmiş görünen Google, Facebook ve Twitter gibi popüler ürünler yakın bir gelecekte belki de dijital teknolojinin en ilkel halleri olarak hafızalarımızda kalacak. Önümüzdeki 10-15 yıl bugünden kesinlikle çok farklı olacak... 19. yüzyılda Sanayi Devrimi’ni ıskalayan ülkeler sömürge veya yarı sömürge olmuşlardı. Dijital Devrimi yakalayamayanların sonunun da iç açıcı olmayacağı bugünden görülüyor. Dijital Devrim’i yakalayan ülkeler hem teknolojide, hem de sosyal hayatta diğerlerinden çok üstün olacaklar, burası kesin. Eski dünyada karayolları, demiryolları, elektrik direkleri, su boruları veya telefon hatları neyse Yeni Dünya’da internet hatları, bilgisayar terminalleri ve bunların uydu bağlantıları da aynı anlama geliyor.

Dünya nüfusu 7 milyarı aştı. Ancak insanlığın sadece 2 milyarı internete-bağlı (on-line) durumunda, yani internete bağlı insanların sayısı % 30’u bile bulmuyor. Üstelik bu 2 milyar insanın önemli bir çoğunluğu Dijital Devrim’in bir parçası olmaktan çok yüzeysel ve pasif kullanıcısı durumunda.

Diğer pek çok ülke gibi Türkiye olarak bizler de kritik bir eşikteyiz. Ya Sanayi Devrimi’ni kaçırdığımız gibi Dijital Devrim’i de kaçıracağız, ya da çağı yakalayıp bunun sosyal, ekonomik ve siyasal üstünlüklerinin keyfini süreceğiz. Bu noktada Türkiye’nin en büyük sorunu hala Sanayi Devrimi’nin nimetlerine kavuşma sürecini tamamlayamamış olması. Yani bir yandan duble yollar yapmaya devam edeceğiz, diğer taraftan dijital hatları döşeyeceğiz. Son 200 yılda yaşanmış tüm gelişmeyi bir yandan hızlandırılmış bir şekilde hayatımıza sokarken, diğer taraftan da günümüzü yakalamaya çalışacağız.

Dijital eğitim

Dijital Devrim’i yakalamanın en kestirme yolu, belki de tek yolu eğitimden geçiyor. İthal bilgisayar, telefon vs. ve ithal yazılımlar ile varılabilecek yer oldukça sınırlı. Eğer kendi yazılımlarımızı üretemezsek, kendi teknolojimizi geliştiremezsek dijital ürünler bir süre sonra gelişmiş oyuncaklar olarak kalıyor. Dahası dijital teknolojide gelişme hızı aylarla değil, günlerle ölçülüyor. Bu durumda kendi teknolojinizi geliştirmezseniz ithal ürünlerle birkaç ay, hatta birkaç gün içinde bu alanda dünyanın en geri ülkelerinden biri haline gelebiliyorsunuz.

Eğitim dendiğinde ise karşımıza iki temel alan çıkıyor: 1) Çocukların dijital ürünlere yatkın hale getirilmesi ve yazılım kullanma eğitimlerinin verilmesi, 2) Yazılım yazma ve anlama (bilgisayar bilimi) eğitimlerinin verilmesi. Bizde bu eğitimin ilk kısmı için büyük bir kampanya başladı. Ancak henüz yolun başındayız. İkincisi ise hala daha çok üniversite eğitiminde veriliyor. Oysa ki Google yazılım mühendislerinin sadece % 2’si yazılımla ortaokuldan sonra ilgilenmeye başlamış. Yani ortaokuldan sonrası sadece meslek okulları için değil, bilgisayar bilimi için de çok geç olabiliyor.

Bu çerçevede Fatih Projesi Türk öğrencilerin dijital dünyaya uyumu için dev bir adım niteliğinde. Milli Eğitim Bakanlığı’nı kutlamak gerekiyor. Ancak burada kalınmamalı ve yazılım eğitimlerine de ağırlık verilmeli. Böylece dijital geleceğimizi bizim gençlerimizin yazması sağlanmalı, başkalarının değil...