Doğu komşulara açılan kapıyı aralamak için geldi Türkiye’yi üs seçti



“ALMANYA’YA giden gurbetçi bir ailenin çocuğu olan ben ‘en alttakiler’ olarak büyüdüm. Ancak bugün kariyerimdeki en iyi yerde ‘en üstekiler’ olarak hayata devam ediyorum”... Bu sözler, yaklaşık iki ay önce Türkiye distribütörü 40 yıllık Transteknik’i satın alan Konica Minolta’nın yeni şirketi Turkey İş Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Ak’a ait. 40 yaşında uluslararası bir devin Türkiye operasyonlarının başına getirilen Ak, Japonlar’ın Türkiye’nin büyüme hızı karşısında satın almayı gerçekleştirdiğini söyledi. Aslında Almanca öğretmeni olan ancak iş tercihini teknolojiden yana kullanan Gürsel Ak, merkezin Türkiye üzerinden Azerbaycan, Gürcistan ve Türkmenistan başta olmak üzere doğu ve kuzey coğrafyaya yayılacağını anlattı.

- Türkiye’yi fotokopi makinesiyle tanıştıran Türk şirketi Transteknik, Konica Minolta tarafından alındı ve oluşumun başına da siz getirildiniz. Almanya’ya çalışmak için giden bir ailenin çocuğuyum. Orada doğduğum. Annem ve babam işçi olarak çalıştığından ben 0-6 yaş arasında Alman bakıcı bir aile tarafından büyütüldüm. Sadece pazar günlerinde ailemi görüyordum. Dolayısıyla çift ebeveynli bir kültürle yetiştim. Alman okullarında okudum ‘en alttakiler olarak’. Biraz Alman kültürü de aldığımdan çok bunu hissetmeyen ama yine anne ve babası para kazanmak için orada bulunan bir çocuktum. Ailem istediği parayı biriktirdiğinde Türkiye’ye döndük. Ben ise 13 yaşımdayken eğitim hayatıma İzmir’de devam ediyordum. Sonra üniversite imtihanlarına girdim Gazi Üniversitesi’ni kazandım Ankara’ya gittim. Avantajımı kullandım ve Alman dili okudum.

- İş hayatına adım atmanız nasıl oldu?

Üniversitede okurken o arada Esenboğa Havaalanı’nda taksicilik yapıyordum. Bir süre Almanca öğretmenliği yaptım, Ankara Üniversitesi’nde okutmanlık dönemim oldu. Subay olarak askerlik yapmak istiyordum, asteğmen oldum. Adımın bunda etkisi oldu sanıyorum. Çünkü ismimi Cemal Gürsel’den almıştım. Askerlik dönüşü özel sektörde şansımı denemeye karar verdim. Alman Telekom, bir Türk firmayla ortak çağrı merkezi kurmuştu. Orada yöneticilik sürecim oldu. 2006 yılına geldiğimizde Transteknik’le tanıştım. Şirketin sonradan sahibi olan ve 1984’te şirkette teknisyen olarak çalışmaya başlayan Metin İşler’le tanıştım.

- Transteknik 40 yıldır ofis makine ve ekipmanları alanında çalışan köklü bir marka...

Türkiye’ye ilk fotokopi makinesini getiren bir markadan söz ediyoruz. Yine ilk müzik seti kültürü firma tarafından yerleştirilmişti. 40 yıllık bir marka... Ofis makineleri konusunda işler gayet iyi giderken Körfez Krizi patladı. Bu tarihten sonra Transteknik küçülmeye başladı ve şirketten ayrılan Metin İşler de aldığı tazminatla kendi işini kurmuştu... Bir süre sonra Transteknik’i satın aldı. Ben de kendisiyle o zaman tanıştım. Beraber çalışmaya başladık. Distribütörü olduğumuz Konica Minolta ürünlerini satmaya başladık, şirketi büyütük, pazar lideri yaptık. Sonra terfi ederek çeşitli kademelerde çalıştım şirkette. Konica Minolta tarafından Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri’nden sorumlu danışmanlık görevine getirildim. O dönemde satın alma görüşmeleri başladı ardından satın alma gerçekleşti ve ben de şirketin başına atandım.

- Japonlar’ın satın almadan beklenti ve planları ne oldu?

Doğu komşularımız Azerbaycan, Gürcistan ve Türkmenistan gibi bir açılım politikası var. Bununla ilgili çalışmalar tamamlandı, artık start veriyoruz. Eylülde pilot bölge olarak seçtiğimiz Azerbaycan’la ticarete başlıyoruz. Ortadoğu’yla siyasi sorunlar nedeniyle ticaret yapamıyoruz. O neden orasıyla ilgili planlar yok şimdilik. Konica Minolta’nın BT dalında bir şirketiz ve Türkiye’de bizle varlar. Ama onun dışında merkezde rasathane cihazları, medikal alanda görüntüleme sistemleri, ölçümleme cihazları üreten şirketler var. Şirket hepsinde de pazar lideri. Piyasadaki mevcut cep telefonlarının kameralarını yine bu marka üretiyor. ABD, Almanya ve Japonya’da merkezleri var. Türkiye ise Almanya’daki Avrupa merkezine bağlı.

- Sektörü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sektör bir tıkanıklığa doğru girdiyor. Bu da yeni bir açılım gerektiriyor. Fiyata hassas bir pazarımız var bizim. Yıllardır izlenen hatalı ticari politikalar nedeniyle son kullanıcılara artı değer katamaz hale geldik. Artık yazılım Ar-Ge’lerimizle danışmanlık konumuna bürünen bir şirket halini aldık. Müşterilerimizin maliyetlerini azaltıyoruz. İş akışlarını, döküman, ofis ve IT yönetimlerini de optimize edecek şirket olarak bakıyoruz kendimize. Tüm ofis ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Yük alıyor ve maliyet avantajı sağlıyoruz.

- Türkiye’nin ekonomik gidişatı ile ilgili bir değerlendirme yapar mısınız?

Türkiye’ye ilişkin büyük kaygılar taşımıyorum. Sadece bir yerlerde biri nezle olursa biz de hapşırır mıyız endişesi var. Komşularda yaşanan ekonomik sıkıntıların bize yansıması endişesini taşıyoruz. Rakamlara bakıldığında krizlerin teğet geçtiğini biliyoruz. Daha önceleri bürokraside görünen sıkıntıların ortadan kalktığını görüyoruz. Örneğin Konica Minolta’nın Türkiye’de satın alma işleri 13 günde bitti. Son yıllarda yurt dışında itibarımız arttı. Eskiden arka sıralarda yer alırken şimdi toplantılarda ön sıralarda yer alıyoruz. Avrupa pazarları doldu, büyüyeceği kadar büyümüş. Oysa bizde ciddi bir büyüme potansiyeli var. Rüzgarın etkisiyle de iyi bir yere oturtuyorlar bizi. Ama bu veriler bizim sektöre rakamsal olarak henüz yansımadı. Bu ortamda şirket olarak hedefimiz ise, şu anda Avrupa’da yüzde 1’lerde olan payımızı yüzde 3’lere çıkartmak. Ancak bu oranı Avrupa’da 2 milyar ciro yapan bir şirketin içerisinde düşünmek lazım tabii.

Ülke olarak büyüme hızımız Japonlar’ın iştahını kabarttı

Türkiye çok hızlı büyüyen bir ülke. Biz içeride belki çok anlamıyoruz ama dışarıdan baktığınızda ciddi bir gelişme var. En önemli satın alma kriteri büyümedir. Türkiye bu anlamda çok önemli bir ülke. Türkiye de dünyada en hızlı büyüyen ülke konumunda. Konica Minolta global büyüme stratejilerini belirlediği anda buradaki potansiyelin farkına vardı ve bu büyüme potansiyelini değerlendirmek için satın almayı gerçekleştirdi. Bir de distribütörlerin imkanları biraz kısıtlanıyor.  Çünkü hiçbir firma tüm know how’unu tek bir firmaya vermez. Çekirdek bilgi büyümek için gerekiyor. Konica Minolta’nın bu satın alma ile hedefi Türkiye pazarındaki konumunu kuvvetlendirmek ve oluşan yeni şirkete Türkiye’deki ticareti büyütmesi için bir fırsat vermek oldu.

Alman’ın disiplinini Türk’ün esneklik ve dinamizmini aldım

ALMAN?ve Türk kültürüyle büyümüş olmamın çok faydasını gördüm. Bu kişiliğimin  gelişmesinde önemli rol oynadı. Anne babadan gelen çalışma disiplini var. Ortalama mesaiden daha fazla çalışıyorum. Bir stratejiyi uygulamak ve sonucunu göstermek için mesaiye ihtiyaç var. Hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmem, sorgularım. Belli bir metod dahilinde yapıyorum, daha analitik yaklaşıyorum. Alman’ın iş disiplini iş ciddiyetini taşırken Türk olmanın verdiği dinamizmi esnekliğini ve merhametini taşıdığımı düşünüyorum. Bunlar benim için avantaj oldu. Bir zamanlar ‘en alttakiler’ olarak varken şimdi kariyerimde gelebileceğim en iyi yer olarak ‘en üstekiler’arasındayım.

Fatih Projesi’yle liderlik koltuğuna oturmaya hazırız

MEB’İN hayata geçirdiği Fatih Projesi’nde 3 bin 657 adet makine ihalesini aldık. Bununla birlikte ofis A3 dediğimiz segmentte pazarda ilk sıraya oturtmayı planlıyoruz. Türkiye ofis A3’te  35 bin adetlik makina pazarının yüzde 25’ine hitap ediyoruz. Bu da bize pazar liderliğini getiriyor. Üretim segmenti dediğimiz makine segmentinde renklide birinciyiz, siyah beyazda da hedefimiz yine birincilik. Üç yıl sonra 50 milyon lira ciro hedefliyoruz. Kişiye özel çözümler sunan ve gelirlerimizin yüzde 25’ini profesyonel hizmetlerden sağlamış olan bir şirket olmayı hedefliyoruz. Sadece fotokopi makineleri ve yazıcı satan bir firma olmaktan öteye gitmek istiyoruz.