Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Ev sahipliği nankör ve masraflı bir iş

Bir soruyla başlayalım: 2010 Dünya Futbol Şampiyonası nerede yapıldı?

Doğru cevabı bildiyseniz ve TV’den o şampiyonayı izlediyseniz, iki yıl sonra şu an aklınızda o ülkeye dair ne kaldı? Şampiyona için o ülkeye gittiyseniz, daha da güzel. Ama gidenlerin sayısı milyonlarca TV izleyicisi yanında herhalde birkaç düzinedir... Soruları genişletelim. 2004 Yaz Olimpiyatları nerede yapıldı?.. Ya da 2008 Olimpiyatları? Bu soruların cevabını bilemiyorsanız, milyarlar dökip bu oyunlara ev sahipliği yapan ülkelerin kalbini kırdınız. Çünkü bu hatırlamadığınız ülkeler, tanınmak, bilinmek ve anılmak için bu olayları düzenlediler. Ve şimdi internete bakmadan hatırlayan yok.  

 

Polonya-Ukrayna’nın ortak ev sahipliğinde Avrupa Futbol Şampiyonası yaşadık. Bu şampiyona vesilesiyle Ukrayna ve Polonya’yı daha yakından tanıma fırsatımız oldu mu? Bu iki ülkenin tarihini, kültürünü öğrendik mi? Turistik birikimlerini daha yakından gördük mü? Sanmıyoruz... Ev sahibi kentin adı saha kenarındaki tabelada yazıyordu, ama biz şahsen o kentin yerini bilmiyorduk. Öğrenme merakımız da yoktu, çünkü dikkatimiz sahada ve oyundaydı.

Çoğu maçta tribünlerde boşluklar da vardı... Stadlarda belki ev sahibi izleyiciler çoğunluktaydı ama kameralar, oynayan takımın turist taraftarını gösterdi... Yani Polonya ve Ukrayna ev sahibiydiler, ama kenarda kaldılar. Olaya futbol hakim oldu. Normali de bu...  

 

Anlaşılacağı gibi futbola ev sahiplği yapmak, nankör bir olay. İlgi taç çizgisinin dışına taşmıyor. Belki maçtan önceki havadan çekimlerde modern stadyum mimarilerine ilgi duyduk, ama o kadar. Zaten Ukrayna kentleri Kharkiv ve Lviv yalnızca 3’er maça evsahipliği için çok zahmete girdiklerini ve umdukları ilgiyi görmediklerini açıkladılar. Her ülkede dörder kentte maçlar oynandı. 8 stadyumdan 5’i şampiyona için inşa edildi. Ekonomik getiri olarak bu şampiyonanın Polonya ve Ukrayna ekonomisine yüzde 1’e yakın bir büyüme katkısı olduğu hesaplanıyor. Hatta Polonya Maliye Bakanlığı, toplam katkının 2008-2020 arası için yani 12 yıl için yüzde 2.1 olacağını açıkladı... 12 yıl için yüzde 2 katkı, çok düşük bir rakam. Başka analistler ise büyüme etkisinin Polonya için yüzde 0.2 - Ukrayna için yüzde 0.4 olduğunu savundular. Genelde bu organizasyonlardan beklenen ekonomik getirinin siyasi nedenle fazla iyimser tutulduğu ve masrafın bütçeyi aştığı bilinir. Ayrıca Olimpiyat Komitesi ya da UEFA, ülkelerin milliyetçi gururuna yüklenip, olmadık masrafı yaptırırlar.

Özetle, oyunları düzenlemek pahalı, getirisi düşük. -Bu oyunlara ev sahipliği yapan ülkenin tanınması ve soft power denen etki gücü artar- deniyorsa, tekrar soralım: 2004 Olimpiyatlarını kim düzenledi?

Türkiye’nin hem Olimpiyatlar hem 2020 Euro Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapmak istediğini biliyoruz. UEFA Başkanı Platini önceki gün -Tek ülke bulamıyoruz, maçları bütün Avrupa’da oynayalım- diye birşeyler dedi. Ayrıca -Türkiye tercih yapsın ya Olimpiyat ya futbol- da dedi... Eğer tercih varsa ve şansımız olacaksa, bizce 2020 futbol şampiyonasını düzenlememiz, ekonomik ve küresel etki açısından daha yararlı olur. Hem masraf sınırlı olur, hem de tesisler daha sonra kullanılır... Euro şampiyonasından sonra da FIFA Dünya Kupası’na bakarız.

Olimpiyatların ise faturası çok yüksek. Aynı parayı başka altyapı projelerine harcayarak daha fazla getiri mümkün. Olimpiyat turist getirecekse, doğrudan turizm tesisi yapalım. Şu dar zamanda olimpiyatların İngiltere’ye ne getireceğini, ne götüreceğini bir ay sonra göreceğiz... Çünkü aklımızda hep 2004 Atina Olimpiyatları var. Yunanistan küresel gücünü kanıtlamak için olimpiyat düzenledi ve iflas etti. İflas  etmalerinde olimpiyat masrafının ve bağlı yolsuzlukların büyük payı var. Kendilerinden istenen bütün tesisleri inşa ettiler ve battılar... Gerçi olimpiyatın, Yunanstan’ın tanınmasındaki katkıları inkar edilmez: Batık Yunanistan’ı artık bütün dünya biliyor. Atina’da olimpik tesislerde inekler otluyor. O da bir nevi bir tanıtımdır.

twitter.com/selimatalayny