Eyüp’te bira meselesi

Geçen haftanın hararetli tartışmalarından biri, Eyüp Belediyesi sınırları içinde düzenlenen “One Love” isimli Rock müzik festivaliydi. Sponsorlardan biri Efes, içeceklerden biri de bira olunca, muhafazakar çevrelerden tepkiler geldi. “Eyüp Sultan Hazretlerinin yattığı topraklarda bira festivali yapılmasına” şiddetle karşı çıkıldı.

Bunun üzerine de festival organizatörleri konser alanını “alkolsüz” kılmak zorunda kaldılar.

Peki ne demek lazım gelirdi bu tartışma üzerine?

Evvela şunu diyeyim: “Orta yerde içki içmek”, bizim “çağdaş laik”lerimizin sandığı kadar evrensel bir özgürlük değildir. Liberal demokrasiyle yönetildikleri kuşku götürmeyen kimi Batı ülkelerinde de bu konuda ciddi kısıtlamalar vardır. Sadece Kuzey Amerika’da değil, epey seküler olan İskandinav ülkelerinde bile...

Bilhassa ABD, Türkiye’nin mevcut durumuna kıyasla epey “tutucu” kalır. Çünkü “public intoxication” (Türkçe’siyle “kamusal zehirlenme”) çoğu eyalette suçtur. Yani sokakta veya parkta içki içemez, elinizde içki kadehi veya şişesiyle gezemezsiniz. İçki sadece evlerde, özel arazilerde, veya içki ruhsatı verilmiş restoran ve barlarda içilebilir. Restoranların açık bahçelerinde içki sunulabilmesi için de etrafın mutlaka çitle çevrilmesi gerekir. 21 yaşından küçüklerin içkili barlara girmesine ise asla izin verilmez. Hatta çoğu eyalette “ mavi yasalar” denen ve Hıristiyanlarca kutsal sayılan Pazar günü içki satışını yasaklayan kanunlar vardır.

Neden mi? Çünkü Amerikan toplumunun değerleri, Amerikan kanunlarını etkilemektedir. Çoğu aile “çocuğumuzun ulu orta içki içilmesine tanık olmasını istemiyoruz” demektedir. (Hatta bu yüzden bazı bölgeler “dry” ilan edilmiş, yani içki servisi tümden yasaklanmıştır.) Dahası, içkiyi fazla kaçıranların çevreyi rahatsız etmesine karşı önlem alınmaktadır.

Dolayısıyla ben, bu örneklere bakarak, son yıllarda Türkiye’de sık sık gündeme gelen “şeriatçılar içkiyi yasaklıyor!” paniklerine pek itibar etmedim. Örneğin Ayfon valiliğinin piknik alanlarında içkiyi engellemesinde bir sorun görmedim.

Arz ve talep

Ancak bütün bunlar, içki içmek isteyenlerin özgürlüğünün feda edilebileceği anlamına gelmiyor kuşkusuz.

Bu açıdan söz konusu “One Love” festivaline bakınca şunu görüyorum:

Festival, “yolun ortasında” değil, biletle girilen kapalı bir alandaydı. (Ben ilk başta Bilgi Üniversitesi alanı içinde sanarak bunu Twitter üzerinde eleştirdim; öyle de değilmiş, isteyenin kiraladığı özel bir alanmış.)

Festival alanı da, her ne kadar Eyüp Belediyesi sınırları içinde olsa da, Eyüp Sultan Camii’inden en az bir kilometre uzakta idi. Yani bence “camiye saygısızlık” oluşturacak bir durum yoktu. (Eğer laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir idari birimi olan “Eyüp Belediyesi”nin tümünü bir “kutsal alan” olarak görmüyorsanız.)

Bu iki sebeple, bence festivalde bira satışına engel olunmamalıydı. Gelecek yıllarda da olunmamalıdır.

Son olarak belirteyim ki, muhafazakarların içkiye “buğzetme” ve “ulu orta içilmesine” karşı çıkma hakları vardır elbette. Ama Türkiye’de herkes muhafazakar olmadığına, farklı yaşam biçimleri bulunduğuna göre, bunların hepsini bir arada yaşatmak ve dolayısıyla bazı uzlaşılar üretmek zorundayız.

Dini açıdan bakıldığında ise, ahlaki öğütle “içki talebini düşürmek”, kamu gücüyle “içki arzını yasaklamak”tan çok daha doğru olacaktır.

Çünkü “talebin” olduğu her yerde “arz” da mutlaka bir şekilde oluşur.

Baksanıza; festival alanında yasaklanan biralar, kapıdaki seyyar satıcılar tarafından bolca satılmış...