Filmler kısa yorumlar derin

Ülkemizde ivme kazanan kısa film yarışmalarından jürisinde bulunduğum ikisinin değerlendirmeleri bu hafta içinde yapıldı. Yeni belediyelerden Sancaktepe Belediyesi tarafından Genç Gelecek çerçevesinde düzenlenen “İstanbul Film Oluyor” ve İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından Beyaz Güvercin başlığı altında düzenlenen “Yetim” temalı kısa film yarışmaları bu türün genç sinemacılarını bir umut olarak önümüze koydu. Sancaktepe Belediyesi’nin henüz bir yılını tamamlayan Gençlik Merkezi’nde çeşitli kulüpler çerçevesinde faaliyete geçirilen kültürel ve sanatsal faaliyetlerin zenginliğinin bir uzantısı olan kısa film yarışması, İstanbul’da liselerarası olarak düzenlendi. Yarışmanın koordinatörü Tuba Kozan’ın sinemacı duyarlılığıyla ve Gençlik Merkezi genel koordinatörü Birol Alpat ve koordinatör Sedanur Zavalsız’ın heyecanlı gayretleriyle hayata geçen yarışmada, daha lisede olan sinema meraklılarının zaman zaman şaşırtıcı performanslarına tanık olduk. İHH’nın açmış olduğu yarışma ise kurmaca ve animasyon dalında mezkur tema etrafında değişik yönelimlerin bir platformu gibiydi.

***

Sivil toplum kuruluşlarının kültür ve sanata, özelde de sinemaya verdikleri gitgide artan önem, gençlik adına kültürel geleceğin umutlu bir tablosunu çiziyor. Özellikle de toplumun değerlerine duyarlı bir bakış açısıyla yönlendirilen sanatsal söylemler, bugün tartışılan sanatın niteliği bakımından geleceğin yapıcı bir zemini olacağına dair ümitleri tazeliyor. Şu görece küçük faaliyetler bile bir mikrokozm olarak alındığı takdirde, örneğin sinema anlatımının mahiyeti üzerine birçok değerli ipucu önümüze seriliyor. Öncelikle sinema diline gösterilen özenin ortaya koyduğu estetikle inceltilmiş bir konu işleyişi, aslında sinemamız için de ne yapılması gerektiği hususunda göstergeler sergiliyor.

“İstanbul Film Oluyor”a katılan filmler arasında kısa film kategorisi altına kısa belgesellerin de girdiğine şahit olduk. Kısa film algısını bir parça değiştiren bu yaklaşım, kısa yapılan belgesellerin de kısa film olarak düşünülmesine yol açmış. Kısa veya uzun kurmaca filmlerin belgesel duyarlılığıyla yapılması ise daha farklı bir durum. Ne olursa olsun, lise düzeyindeki gençlerin sinemasal bir olgunlukla hakikaten kayda değer verimler ortaya koymaları sürpriz bir girişim olarak karşımıza çıktı. Gerek kimi özel çekimler, renk ve değişik kurgu çalışması, zihni görüntüler, katmansal anlatımlar gerekse seçkin replikler bu çalışmaları nitel olarak çoğaltan etmenlerdi.

Beyaz Güvercin Kısa Film Yarışması’na giren eserler ise, dini algıdan toplumsal gerçekçiliğe geniş bir yelpazede farklı bakışların verimlerini sergiliyordu. Animasyonlardaki fikri derinlik ayrıca dikkate alınması gereken unsurlardı. Kısa kurmaca filmlerin her birindeki insani duyarlılık, estetik bir altyapıyla pekiştiği takdirde makrokozm anlamında geleceğin uzun metraj sinemasının yapıtaşlarının öncelleri olarak da düşünülebilir.