Haşemalılar plajları bastı vatandaş denize giremiyor!

Henüz yeni köşe yazmaya başladığımdan senelik izinde olduğum şu günlerde köşeyi “yazarımız senelik izninin bir kısmını kullandığından yazısını yazamamıştır” etiketine terk etmeyi göze alamadım. Ne olur ne olmaz! Tatil modu yazı yazmaya da pek elverişli değil lakin. Çaresizliğime bir kadın plajı haberi yetişti. Ne zamandır şu İslamcılık tartışmasını alt şubelerde yürütmek gerek diye düşünüyordum zaten. Madem tatildeyim, “İslami tatil” bahsini açmanın tam zamanı. Hem belki vesile olur, İslamcılık tartışmasını üst belirleyici kocaman laflar ettiğimiz vasattan az sahaya indiririz de İslamcılığın İslamiliğini ya da İslami yaşam tarzının içeriğini konuşma fırsatı buluruz.

Helal turizm

Daha geçenlerde bir gazete “Türkiye İslami tatil cenneti oldu” diye başlık atmıştı. Sahiden de İstanbul’u ziyaret eden İranlı ve Arap tatilcilerde gözle görülür bir artış var. Elbet bu turizmin bir de deniz, kum, güneş talebi olacak. Bu da İslami otel, helal turizm ve haşema satışlarında patlamaya yol açtı. Yabancı turistlerle ilgili olunca İslami tatili daha elektriksiz tartışıyoruz ne de olsa para saçıyorlar, dumansız sanayi olarak başımızın tacılar. Yerli turizmde ise hala gözümüz tesettür mayosuna alışabilmiş değil. Haşeması ile Çeşme’de denize giren Hatice Şenocak’a, bir asker eşinin göz zevkini bozduğu için saldırdığı vaka hafızalarda. Asker eşinin yaptığı bir tür plaj savunmasıydı: “Bir buralar kaldı girmediğiniz, Cumhuriyetimizin plajlarını size yedirmeyiz!” Herhalde o asker eşi hanımefendi ya alışmıştır plajlarda haşemalı hanım görmeye ya da gözünün görmeyeceği ve gönlünün rahat edeceği mutena plajlar aramaya koyulmuştur. Fakat İslami tatil sorunu çözülmüş değil.

İzmit Belediyesi’nin kadınlara özel plaj yaptığı haberinin medyada yer bulma şekli bunun bir göstergesi: “Harem-selamlık plaja vatandaş tepkili”. Bütün kadınları metazori kadınlara mahsus plajda denize girmeye zorlasanız anlaşılır bu tepki. Lakin örtülü ve açık pek çok hanımın yazın sıcağında denize girmek istemesi ve bunu karma plajlarda değil de kadınlara mahsus alanlarda yapmak istemesi kadar normal bir talep olamaz. İş ki belediyenin yaptığı plajın brandaları mesela birilerinin evinin manzarasını kapatmasın. Bu durumda tepki alması gayet normal. Ama şayet doğruysa, plajın tahta duvarlarına “ 2012 model utanç duvarı” yazmak, kendinden başkasına deniz hakkı, tatil hakkı, elinden gelse yaşam hakkı tanımayacak bir patolojik halin dışa vurumudur. Bu haberi bu arazlarıyla değil de “vatandaş harem-selamlık plaja tepkili” diye vermek ise en hafif tabirle ‘XL demokratlığın’ İslami yaşam tarzı söz konusu olunca Kemalist ayarlara döndüğünün bir göstergesidir.

Gelelim meselenin İslamiliğine. Kimi ‘abilerimiz’ kadınların denize girmek isteğini, geleneksel-modern çatışması içinde “gelenekte yeri var mı” kolaycılığıyla ele alacaklardır. Zaten bütün yozlaşmalar kadınların her gördüğünü isteyen aymazlığından kaynaklanmaktadır. İslami banka olamayacağı gibi İslami tatil de olamaz. Ayrıca tatil de nereden çıkmıştır, Müslüman dediğin hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya yarın ölecekmiş gibi öteki dünya için çalışmakla öğütlenmiştir. Bu arada ne vakit tatile fırsat bulacaktır. Boş zaman dediğin de şeytan icadır. Lakin vaka bu. Biri denize girer öteki bakar olmuyor, nefis bu istiyor. “Geleneksel-modern hayat” şablonu her zaman derde deva bir açıklama modeli sunamıyor. Geleneğin İslamiliği de ayrıca tartışılabilir. Belki İslami yaşam tarzının şu ahir zamanda nasıl inşa edilebileceği konusuna hep birlikte kafa yormak gerek, abilerim, ablalarım.