Hedef ve araç

Darbe ve müdahaleler tartışılırken en çok söylenenlerden biri de hangi yabancı gücün bu oluşumu desteklediği oluyor. Birkaç kişinin, ne kadar etkili olularsa olsunlar, ortam hazır değilse, böyle bir müdahaleyi gerçekleştirmesi mümkün değildir. Eğer ortam herhangi bir projenin eseri değilse ve kendiliğinden oluşmuşsa dış gücün etkisi sınırlı olur ve sonuca katlanmak zorunda kalır. Oysa yabancı güçler önemli saydıkları ülkelerde siyasi operasyonlar yapmak için önceden hazırlanırlar. Bu ordu beslemeye benzer. Ortada herhangi bir ihtilaf olmasa bile her ülkenin ordusu vardır. Eğitim yaparlar, silah ve teçhizatları hazırdır. Dünya ölçeğinde ya da bölgesel olarak etkili olmak isteyen ülkeler diğer ülkelerde bir yapı oluştururlar ve gerektiği zaman bunu kullanırlar. Yani bir darbe sürecinde görüşmeler yapmaya gerek yoktur ve önceden hazırlanan yapı kullanılır.

Bu yapının temeli iktisadi güçtür. Aktör devlet diğer ülkede seçtiği kişilere sermaye vererek, teknoloji sağlayarak ya da bayi yaparak zenginler yaratır. Bu kişiler ülke içinde medyayı, siyaseti, eğitimi etkileyecek faaliyetlerde bulunurlar. Bu kişilerin ülkesine ihanet ettiği ve kendisini destekleyen güce tabi olduğu söylenemez ama oradan gelecek talep ve telkinlere açıktır.

Bu yapının ikinci ayağı gizli servisler tarafından inşa edilir. Ülkede herhangi bir operasyon yapılacaksa onun alt yapısı bunlar tarafından hazırlanır. Şartlara göre desteklenen ideolojiler farklılaşır. Mesela 12 Eylül’de sol ve milliyetçi görüşler birbiri karşısına çıkarılmıştı. 28 Şubatta irtica tercih edildi. Bu yapılar önceden hazırlanır ve günün şartlarına göre gerekli olan ortaya çıkarılır.

Üzerine çatışma inşa edilecek ideoloji herhangi bir dünya görüşü olabilir. Bir ülkede halkın kolayca destekleyeceği ideolojiler tercih edilir ve bunlar siyasi hedefe hizmet edecek şekilde kullanılır. Mesela ABD Irak’ı demokrasi getirmek için işgal ettiğini söylemişti ama siyaseti mezhep ve soy farklılıkları üzerine inşa etti. Bir insan dünya görüşünü değiştirebilir ama soyunu ve inancını değiştiremez. İnancımız doğuştan bellidir ve bunu değiştirmek neredeyse imkansızdır. Böyle bir siyasi yapının sonucu bölünmedir. Bunun için bu farklılıkları kullanarak çatışma yaratılır ve farklılık düşmanlığa dönüştürülür.

Çatışmalar değer yargıları ve dünya görüşü üzerine kurulur. Benden farklı düşünen ya da inancı ve soyu farklı olanı neden düşman sayarız? Bu duygu bizi çok değerli bir insanı bir hiç yüzünden düşman sayıp öldürmeye sevk eder. Bir soydan gelen bazı kişilerin insanlık dışı davranışları bizi de onun gibi davranmaya sevk edebilir ve o soydan gelen çoluk çocuğa da kötü davranabiliriz.

Hiçbir çatışma soy ve inanç farklılığından kaynaklanmaz. Ancak bu farklılık çok kullanılır. Ben analizlerimi bu temel üzerine kurmam ve hiç kimse bu farklılık nedeniyle hasmım değildir. Sadece karşı tarafın siyasi hedefini kestirmeye ve bunu hangi metotları kullanarak yapacağını anlamaya çalışırım. Mesela bizi Kürt, Türk olarak ayrıştırmak isterlerse Kürtlerle çok iyi ilişkiler kurarım ve akıllı Kürtlerin de aynı şekilde davranmasını beklerim. Eğer irticayı bir tehdit olarak gösterirlerse dindarlarla en iyi ilişkileri kurarım çünkü insanların inançlarının kolaylıkla değişmeyeceğini, irtica karşıtlığının anlamsız olduğunu düşünürüm. Karşı gücün oyununu bozmaya çalışırım.