Hepimiz hesap vereceğiz ‘Ulu Divan’da

Hangimiz varmayacağız ki “ulu divan”a...

Hangimiz hesaba çekilmeyeceğiz Hakkın Divanında...

Siz zannediyor musunuz ki sadece sesi çıkanlar, sadece sesi çıkmasına müsaade edilenler yargısını kuracaktır “Ulu Divan”‘ın? Hayır bin kere hayır! Asıl Hak divanında konuşacaklar bugün susanlar, zorla susturduklarımızdır. Ah’ına değer vermediğimiz, sesini bastırdığımız, gözyaşını yok saydığımız kimselerdir yarının terazilerinde bizi tartacak olan...

***

Ulu Divan”a havale edilmek bahsini açan kişi CHP milletvekili Hüseyin Aygün, sadece CHP’nin değil PKK’nın da ezberini bozan bir kimsedir. PKK’nın ve KCK’nın gerçek yüzünü deşifre eden siyasetçilerdendir. Güneydoğuda AK Partili siyasetçileri mermi zoruyla nasıl tazyik ediyorsa aynı PKK’nın, Dersim’de de CHP’yi tehdit ettiğini söyleyen, bilen, yaşayan kişidir Aygün...

Herkeste danışıklı dövüş izlenimi veren kaçırılma işinden sonra söyledikleriyse enteresan. “Stockholm Kompleksi” demektense “Dersim çarpması” demek belki daha doğru olacaktır. Celladına aşık bu travmatik tavır maalesef Dersim’i vaktiyle haritadan silmiş CHP’nin hala Dersim’de oy topluyor olabilmesi çelişkisiyle de tekrarlanıyor. Dağa çıkarılıp beynine kurşun dayanan adamların düzova’ya inince; bir takım iyi çocuklarla bahar yürüyüşü yaptık şeklinde çokça duygu sızdırıp sıçratan çokça dut yemiş bülbülü andıran konuşmalarına ne demeli?

Ya konuşmalara “yakında annelerinizi de götüreceğiz dağlarda gezmeye” benzeri, psikopatça atlayan diğer CHP milletvekilleri hangi sendromun kurbanı? CHP’nin aklına anne deyince niçin illa ki ilkel hücreli küfürler geliyor? Haydi bu kadim bir halk fırkası ezberidir diyelim, kadın oyvericileri CHP’nin bu patetik saplantısını hiç farketmezler mi?            

***

Hüseyin Aygün’ün dağ gezintisinin ortaya koyduğu en önemli sonuçlardan birisi KCK ile ilgilidir. Bazı terminatörlerin gazete köşelerinde neredeyse gezi ve gözlem kolu safiyetinde korumaya aldığı KCK’nın aklına estiğinde milletvekili kaldıracak çapta tertipli olduğu çıktı ortaya... Hani yoktu KCK?

KCK lobisinin “cemaati” öcüleştirerek, kah korkutup kah ekmeklere bal dökerek, sürüme soktuğu bu senaryoyu görmek bazı AK Partili siyasetçilerin de uyanmasına vesile olur umarız. Kendi yapısalını ve bölgesel çevresini paralel devlet oluşumu şeklinde domine eden bu silahlı gücü, hukuk gözetiminden kaçırmak için her yolu deneyen bir grup var. KCK adam kaçırıp, zorla para toplayabiliyor ama KCK’yı eleştirmek dünyanın en ağır suçu oluyor bu lobi nezdinde...  

Aynı lobi, vekil kaçırma olayıyla birlikte; TBMM’ye dair, milli iradeye ve toplumsal temsile dair saygınlığın, güvenin nasıl da sarsıldığını bildiği halde, hedef büyütüyor, devlet kurma hakkından söz ediyor. Kurulu devletten bahsetmek suç, kurulacak devletten bahsetmekse demokratlıktır bunların nazarında. 

***

Terör örgütünden bahsederken her türlü vicdani teklifi ortaya koyan kalemler... Sıra terörün yok ettiği insanlara gelince niçin susuyorlar? Birer ölüm makinasına dönmüş dağdaki “genç kızcağız”lara kalbimiz sızlarken... Hayatında hiç silah görmemiş delikanlıların birkaç talimden sonra hedef tahtası olarak seçilmeleri niçin kalbimizde hiç yer etmez?

Ulu Divan”dan söz ediyoruz da... Sesi ve gıkı çıkmadan çocuklarını yıllardır şehit veren annelere ne diyeceğiz? Divan’a sadece milletvekilleri varmayacak... Evladı öldürülmüş anaların varacağı Ulu Divan’dan asıl korkması gerekenler onları ağlatanlardır...