Her canlı bir gün ölümü tadacaktır sözünün İngilizcesi

1965 doğumlu Daimen Hirst yaşayan en pahalı sanatçılar arasında. Bristol’de dünyaya gelen sanatçının en bilinen ve pahalı eserlerinden biri elmaslarla süslediği kuru kafa.

“For the love of the God 2007” adlı bu çalışması ve diğer eserleri 9 Eylül tarihine kadar Londra’nın Tate Modern Müzesi’nde sergileniyor.

Aralarında Türkiye dahil dünyanın dörtbir yanından gelmiş turistleri görünce, kültürün turizmdeki önemini daha iyi anlıyorsunuz.

İngiltere kültür turizmini en iyi başaran ülkelerin başında geliyor. Londra’nın her yerinde, her an bir kültürel aktivite var.

Eğer doğru insanları tanıyorsanız, kendinize çok kısa sürede Cate Blanchett’in baş rolünü oynadığı “Big and Small” oyununda bilet bile bulabiliyorsunuz.

“Curious life of Benjamin Button” filminden hatırlayacağınız yıldız, Avustralya’nın Syndey Theatre Company grubuyla Avrupa turnesinde.

Alman Botho Strauss’un kaleme aldığı oyunun bizim açımızdan sürprizi ise Yalın Özüçelik adlı sanatçının bir sahnede Türkçe konuşan Türk karakterini canlandırarak yer alıyor olması.

Cate Blanchett, 2.5 saate yakın süren oyunu tek başına taşıyor desem yeridir. Sahneden hiç inmeden olağanüstü bir performans sergiliyor, tıpkı 3. Richard’daki Kevin Spacey gibi.

Sadece iki hafta için Londra’da   bulunan grubun izleyicileri arasında tıpkı Hirst’ün sergisinde olduğu gibi çoğunluğu Avrupa’dan olmak üzere dünyanın  her yerinden izleyici vardı.

Avrupa’nın en büyük sanat merkezi  olduğu belirtilen Barbican Centre’daki oyun tek faaliyet değildi elbette. Sergiler, konserler, film gösterileri, restoran ve   barlar da dolup taşıyordu.

Şehrin duvarındaki kuleli giriş kapısı anlamına gelen barbican bugünkü kullanımıyla sanatın koruyucu kapılığını üstleniyor açıkçası.

Ölüm teması ise Hirst’ün eserleriyle ilgili.

* * *

Genç yaşından itibaren Leeds Üniversitesi’ndeki anatomi derslerini izlemeye başlayan sanatçı, eserlerine damgasını vuracak ölüm temasıyla tanışmış.

Doğa Müzesi’ne yaptığı ziyaretlerin sonucu ise ilaçlı sularda korunan ve dikine tam ortadan kesilmiş inek ve danalar, camdan bir oda içindeki kesik inek başından beslenip üreyen kara sinekler olmuş.

Kelebek motifleri ise güzelliklerinden çok insanoğluna ölümlüğünü daha doğrusu hayatın kısalığını anlatmak için seçilmiş.

İmzalı ve sınırlı sayıdaki tıpkı basımları bile 30-40 bin Sterline satılan  bir sanatçı Hirst.

Havanın keyif vermeye yetecek bir sıcaklıkta olduğu, güneşin sık sık yüzünü gösterdiği bir pazar gününde sanatsal ziyafetin ardından bahçede veya çatıdaki lokantasında karınlarını doyuran, şaraplarını yudumlayan çılgın bir kalabalık.

Sponsorluğunu Virgin şirketinin yaptığı Londra Maratonu nedeniyle Thames Nehri civarındaki yolların çoğunun trafiğe kapalı olmasının tadını çıkaran binlerce kişi, şehre başka bir canlılık katıyor.

Londra’da özgür sanatı ve sanatçıya verilen değeri izlerken memleketimdeki sanata müdahale aklıma geliyor.

İstanbul Şehir Tiyatroları’na yönetim darbesinden Kanuni dizisinin içeriğine ilişkin siyasi yorumlara kadar insana hüzün veren gelişmeler bunlar.

Avrupa Birliği hedefinin sadece yasal düzenlemeler veya siyaseti asker vesayetinden kurtarmak olmadığını anlamak gerekiyor.

Unutmayın, her canlı bir gün ölümü tadacaktır ama bunu bilmek bu dünyada özgürce yaşamak ve kendini özgürce ifade etmesine engel olmamalı...