Her şey mükemmel ama Allah düşürmesin

Adalet Bakanı Ergin bir grup gazeteciye Silivri Cezaevi’ni gezdirdi. Gördüklerimizden sonra cezaevini övmek gibi absürd bir durumla karşılaştık. Dışardan “Dört dörtlük” dedirtecek koşullar, burada yaşayanlara katlanılmaz geliyordur. “Mahkumu Silivri’ye koymuşlar, illa da evim demiş” misali.

Silivri

Adalet Bakanı Sadullah Ergin bir grup gazeteciyi artık Türkiye’nin en ünlü mekanlarından biri haline gelmiş olan Silivri Cezaevi’ne götürüp gezdirdi.

İlginç bir gruptuk çünkü neredeyse yarısı çeşitli nedenlerle birbiriyle selamlaşmayan gazeteciler bir aradaydı. 28 Şubat soruşturmasının medya patronuna uzanmasını isteyen de, “patron artık bizim de patron. Ona dokunmasın ama müdürleri ve yazarları hesap versin” diyen de, “hiç kimseye dokunmasın kararında kalsın” diyen de vardı.

Bu tartışmada alınan tavırlar 12 Eylül öncesindekine benzer kırılmalara ve kırgınlıklara yol açmış durumda. Neyse, böylesi renkli bir grup sabah Yenibosna’da Adli Tıp Kurumu’nda buluştuk, ardından Efes harabelerine görmeye giden turist grubu gibi, Jolly Tur’un otobüsüne doluşup Silivri’ye doğru yola koyulduk. Aramızda Ruşen Çakır gibi Silivri uzmanları, Oral Çalışlar gibi cezaevi uzmanları da vardı. Benim ise Silivri’ye ilk gidişimdi.

Şöyle söyleyeyim, burası küçük bir kasaba...

Lojmanları, lisesi, alışveriş merkezi ve açık ve de kapalı cezaevi ile dev bir alan. Şimdi de bir spor salonu inşaatı sürüyor. (Darbe planlayacak olanlara uyarı, gerekirse duruşma salonu olarak da kullanılabilecek.)

***

Önce açık cezaevi kısmını, ardından da kapalı cezaevi bölümünü dolaştık.

Kimse rencide olmasın diye, içinde mahkum veya tutuklu bulunan hiçbir koğuşa sokulmadık, bu yüzden İlker Başbuğ, Mustafa Balbay, Doğu Perinçek gibi ünlü tutukluları görmedik, iyi de oldu, herkes kendisini kötü hissederdi herhalde.

Şimdi bugüne kadar oteller, barajlar, adliye sarayları, fabrikalar gezdik de, bu ilk cezaevi turumuz. Gördüklerimizden sonra cezaevini övmek gibi absürd bir durumla karşılaştık.

Dışardan bakana “Dört dörtlük” dedirtecek koşullar elbette uzun süredir burada yaşayanlara katlanılmaz geliyordur. “Mahkumu Silivri’ye koymuşlar, illa da evim demiş” misali..

Allah kimseyi buraya düşürmesin, düşmüş olanları da bir an önce kurtarsın diyerek, izlenimlerimizi aktaralım.

Efendim, burası katalog suçları denilen ve özel yetkili mahkemelerin görev sahasına giren fiilerle suçlanan tutuklu ve hükümlülerin hem kaldığı, hem de bir kısmının yargılandığı bir kampüs.

Çok sıkı güvenlik önlemleri altında giriliyor. Mesela biz bile cep telefonlarımızı, bilgisayarlarımızı kapalı cezaevine sokamadık.

Normalde, girişte göz retinası taraması yapılıyor. Turnikelerin önünde bir başka araca yeniden göz yaklaştırılıyor ve ancak tanınma sağlandıktan sonra içeri girmenize veya dışarı çıkmanıza izin veriliyor.

***

Burada 8 kapalı cezaevi binası var, biz uyuşturucu zanlılarının olduğu bölüme girdik.

Hem cezaevinin geneli, hem de tek tek binalar merkezi kamera sistemiyle denetleniyor. Kuş uçurulmuyor desek yeridir.

Tutuklu ve hükümlünün güvenlik riskine göre, tutuklular ya 3’er kişilik odalarda 21 kişi olarak kalıyorlar ya da birer kişilik odalarda 3 kişi kalıyorlar.

Odalar koğuş adı verilen ve ortak kullanım alanı, tuvalet, banyo, televizyon izleme alanı ve yürüyüş sahası bölümlerinden oluşuyor.

Hükümlülerin yatak çarşafları haftada veya 15 günde bir değiştiriliyor. Ayrıca çamaşırları dışındaki eşyalarını da cezaevi çamaşırhanesinde yıkatıp ütületebiliyorlar.

Her binada bir aile hekimi, muayenehane ve bir diş hekimi bulunuyor.

Durumu daha ciddi olanlar, kampüs içindeki devlet hastanesine sevk ediliyor. Buradaki tedavi imkanı da yetersiz ise üniversite hastanesine gönderiliyorlar.

Türkiye’de şu anda 120 bin tutuklu ve hükümlü var ve bir tutuklu veya hükümlünün devlete günlük maliyeti 40 lira.

Cezaevi sakinlerinin de haftada 300 liralık harcama limiti var. Yani aileleri bu parayı cezaevi kantinine yatırıyor, onlar da ihtiyaçlarını buradan karşılıyorlar.

Koğuşlarına televizyon, mini buzdolabı, vantilatör alma hakları mevcut, bakanlık bulaşık ve çamaşır makinesi konusunda izin aşamasında. Ancak ekstra elektrikli aletlerin elektrik parası cezaevi sakinlerinden tahsil ediliyor.

Örneklerine alay, tugay gibi birliklerde rastlanabilecek dev bir mutfağı var Silivri’nin, biz de mercimek çorbası, tavuk ızgara, bulgur pilavından oluşan menüyü Sayın Ergin’le birlikte yedik. Yemekler hem temiz, hem lezzetliydi.

Tutuklular yemeklerini ortak kullanım alanında bir arada yiyor, haftada bir gün voleybol, halı saha futbolu gibi spor aktivitelerine katılabiliyor, kütüphaneye gidebiliyor. Sağlık sorunu olan Ergin Saygun’a kardiyo bisikleti alma izni verilmiş mesela. Ancak bunun için doktor raporu gerekiyor.

Spor, kütüphane gibi imkanlardan daha fazla yararlanılmasını, Silivri’nin kapasitesinin üzerinde dolu olmasının izin vermediğini belirtiyor yetkililer.

***

Aslında bakanlık burayı insanların yeniden topluma kazandırılma merkezi olarak da görüyor. Sayıları çok az olan okuma-yazma bilmeyen mahkumlara okuma-yazma kursu veriliyor.

İsteyenler eğitimlerine devam edip lise, üniversite diploması alabiliyor. Ayrıca bir becerisi olmayanlara, dışarı çıktıklarında geçimlerini sağlamalarına yarayacak bir meslek edinmeleri yolunda destek sağlanıyor ve sertifikalı meslek kursları veriliyor.

Avrupa ve dünyanın çeşitli yerlerinde çok sayıda cezaevi gezdiğini, Türkiye’deki standartların şu anda onların çok ilerisinde olduğunu söyledi ki, gördüklerimiz arasında buna ters düşecek bir şey yoktu.

Zaten gerek Meclis’ten, gerekse Avrupa’dan gelen heyetlerin gözü Silivri başta tüm cezaevlerinin üzerinde. Koşullarda bir yanlışlık olsa, kıyamet kopacağı ortada.

Hatta, hayatının önemli bir bölümünü cezaevinde geçirmiş olan Oral Çalışlar’a “yanlış zamanda yatmışsın, şimdi yatmalıymışsın” diye takıldım.

Evet, insanlar haksız yere ve çok uzun süre yattıklarını söyleyebilir ve önemli bir bölümü de bu konuda haklı olabilir.

Ancak günümüz cezaevi koşullarının hukuk devleti normlarını tutturduğunu söylemek gerekir.

Darbe planlayanlar başarılı olsa, hedeflerindeki insanlara böyle koşullar sunmayı elbette düşünmezlerdi. Darbe rejimi yerine en kötü demokrasiyi tercih etmemiz için bu bile başlı başına bir neden...

RAKAMLARLA SİLİVRİ

Toplam alan: 938 bin 24 metrekare 500 adet lojman, 1000 araçlık otopark -Günlük ziyaretçi: 200-250 avukat, 3500-4500 ziyaretçi. -Günde 9 saat soğuk su, haftada 3 gün ikişer saatten toplam 6 saat sıcak su. Kişi başı su tüketimi aylık 400 litre -13 braşta 17 uzman doktorun görev yaptığı hastane -Günlük 20 bin ekmek kapasiteli fırın -Bireysel oda büyüklüğü 12.45 metrekare, açık avlular 65.19 metrekare, ortak yaşam ünitesi 56.59 metrekare.

Silivri’nin menüsü

7 Mayıs Pazartesi

KAHVALTI: Reçel, peynir, poşet çay. ÖĞLE: Etli nohut, kuş üzümlü pirinç pilavı, ayran. AKŞAM: Etli bamya, şehriye pilavı, helva.

8 Mayıs Salı        

KAHVALTI: Siyah zeytin, taze kaşar, çay. ÖĞLE: Orman kebabı, bulgur pilavı, kayısı komposto. AKŞAM: Etli barbunya, şehriyeli pirinç pilavı, meyve.

9 Mayıs Çarşamba 

KAHVALTI: Tahin pekmez, üçgen peynir, çay. ÖĞLE: Etli patates, şehriyeli pirinç pilavı, vişne komposto. AKŞAM: Kıymalı mantar sote, bulgur pilavı, ayran.

TELEVİZYON:          

Tutuklu ve hükümlülerin belirlediği 24 kanal, ayrıca ligtv. Silivri’de kalanlar, ayda 5 liraya maçları izleyebiliyor.

Darbecilerin yargılamaları için düzeltme imkanı

Adalet Bakanı Ergin, Meclis’te kurulan darbeleri araştırma komisyonundan çok umutlu. Bu komisyonun darbe dönemlerinde yapılan yargı hatalarını tespit edebileceğini, o zaman bu kararlar hakkında gerekenin yapılacağına inanıyor. Haksız mahkumiyetler yok sayılabilir böylece... Komisyonu dikkatle izlemek ve önerileri görmek gerekiyor.