Kazanması şarttı, kazanmasını bildi

Maçın ilk 5 dakikası içinde dört tehlikeli atak yapmak, Türk futbolunda sık görülen bir şey değildir. Galatasaray standart dışı, sıra dışı, sürü dışı başlangıcıyla, çok erken tehditler savunmaya başladı. Ancak bu dört atağın sonunda birden bire gelişen iki etkin Trabzon atağı; “Eyvah, yeni bir Fenherbahçe maçı trajedisi mi yaşanacak?” korkusunu da getirmedi değil... Malum; Fenerbahçe maçında oynayan, bastıran, kıstıran, pozisyon bulan Galatasaray’dı ama; maçı alan Sarı-Lacivertliler’di.

Trabzon’un bu iki sokuluşu, Galatasaray’ın temposunu bıçak gibi kesmedi ama; heyecanına gem vurdurdu. Malum, kontrolsüz güç, güç değildir. Galatasaray bunu anladı.

***

Sarı-Kırmızılılar, rakibine yüklenirken, bu nedenle daha soğukkanlı kalmaya özen gösterdi. Bu, takımın sahaya daha da oturmasına yardımcı oldu.

Oyun, tempo ve rakip; tümüyle Galatasaray’ın kontrolüne geçti. Elbette Selçuk İnan’ın ilk goldeki frikiği, ikinci goldeki asisti muhteşemdi fakat ben, Eboue’nin profesyonel bilinç ve soğukkanlılıkla sergilediği akılcı futbola hayran kaldım. Dünyanın her takımında rahatlıkla ve banko oynayacak birinin, Türkiye’de top koşturması ne kadar güzel... Gol atması, harika futbolunun çam sakızı çoban armağanı ödülü oldu.

Trabzon, konuk takımın cesur tehditlerine boyun eğdi. Burak’ın yokluğunda santrfor sıkıntısını ciddi anlamda çekti. Yerine oynayan Halil Altıntop’un, uzaktan şut atma dışında şimdiye kadar ekstra bir becerisine tanık olmadım. Kötü bir stepneydi.

***

Galatasaray 3-0’a rağmen gene baskılı oynama sevdasındaydı. Ama Elmander el-kol hareketleriyle arkadaşlarını sakin, kontrollü ve normal tempoda oynamaya çağırıyordu. Hatta bu çağırma değil, açık bir uyarmaydı. Bunun da faydası olmadı değil. Galatasaray sakinleşti...

Ancak Galatasaray’ın durulması; Trabzon’a etki alanları ve fırsatları verdi. Volkan ve Olcan’ın çabaları çaresiz bir Trabzon’dan, başkaldırma isteğindeki bir Trabzon’a dönüşü sağladı. Bu çabalar gol getirdi ama, Galatasaray kazanmak zorundaydı ve o da kazanmasını bildi.