Kızıldeniz’den Sarı Deniz’e

Sudan’da 22 yıl süren iç savaşı sonrasında 2005 yılında güneyde yaşayanlar ayrılma kararı almış, yapılan referandum sonrasında da 2011’de ülke resmen ikiye bölünmüştü. Darfur’un acıları üzerine kurulu bu yeni siyasi harita, El-Beşir yanlıları ile ve karşıtlarının iki ayrı devlet içinde yaşamayı tercih ettiklerinin göstergesi olarak kabul edildi.

Ancak, toprakları ve iktidarı ayırmak, yaşamak için yeterli olmuyor. Afrika’nın bir çok ülkesi gibi Sudan’ı da Güney Sudan’ı da ayakta tutabilecek, yaşatabilecek iki önemli kaynak söz konusu; bunlardan birisi su, diğeri petrol. Temiz su kaynakları kıt olan Sudan’da Darfur sorununa kaynaklık eden koşullar da zaten sulak alanlarda hayvan otlatma konusuyla açığa çıkmıştı; bölünme sonrasında ise Nil’in paylaşımı konusu gündeme geldi. Hartum yönetimi, ‘madem ayrıldınız, suyu da kendiniz bulun’ türünden bir siyaset güderek, sınır aşan suların paylaşımı konusunda masaya oturma eğilimi sergilemedi.

Ayrılarak kendilerine yeni bir ülke kuran Güney Sudanlıların karşılaştıkları bir diğer sorun ise, ülkelerinin artık doğu değil orta Afrika ülkesi haline gelmesiydi; zira Kızıldeniz’e olan bağları kesilmişti.

***

Söz konusu sıkıntılar, yeni devlet kurma sevinci içinde kısa bir süreliğine unutuldu ve muhtemelen zengin petrol kaynakları büyük bir güvence olarak görüldü. Ancak ortadaki sorun büyük, zira Sudan petrolünün yarıdan fazlasının sağlandığı Higlig Bölgesi, ayrılma anlaşması sırasında Sudan’a ait toprak parçası olarak kabul edilmişti. Higlig, Güney Sudan’ın güney batısında ve Sudan ile sınır oluşturan bir bölge. Her iki devlet de bu bölgenin kendisine ait olduğunu iddia ediyor ve petrolün paylaşımı da tıpkı suların paylaşımı gibi savaş konusu haline gelmiş durumda.

Güney Sudan, bölgenin kendisine ait olduğu iddiasını askeri olarak gösterdi ve Mart ayı sonunda birliklerini bölgeye soktu. Sudan ordusunun karşı müdahalesi ve uluslararası baskılar sonucunda Güney Sudan bölgeden çekildi ve konuyu ‘adil bölüşüm’ sorunu olarak siyasi platformlara getirme kararı aldı. Ancak, anlaşılan o ki El-Beşir Güney Sudan’ın taleplerini sadece bir sınır ve paylaşım sorunu olarak değerlendirmedi ve ülkeyi bütünüyle düşman ilan etti. Bunun sonucunda da kamuflaj giysilerini giyerek ordusunun başına geçti ve Güney Sudan’ı bombalamaya başladı.

***

Sonuçta iki devlet savaşa girmiş durumda. Uluslararası baskılar bir tarafın Higlig’ten çıkmasını sağladı ama öbür tarafın hızını alamayıp ülkeyi bombalamasına engel olamadı. Bu arada, Güney Sudan devlet başkanı Salva Kir, Çin’e resmi bir ziyaret yapmaktaydı. Bu ziyaret ile Sarı Deniz’deki Çin-Rusya ortak askeri tatbikatının gayet tabi denk getirilmesi için çaba sarf edilmemiştir. Ancak buradan Kızıldeniz ile Sarı Deniz arasında bir bağıntı olmadığı sonucu da çıkarılmamalı.

Sudan petrol sektörüne en fazla yatırım yapan ülke Çin. Dolayısıyla petrol bölgesinin aidiyeti ile ilgili sorun, Çin’in petrol ve petrole bağlı beklentileri açısından yaşamsal önemde. Ayrıca konu Çin’in Afrika ilgisi bakımından da aynı ölçüde değerli. Çin’in bu yayılmasını tehdit olarak gören güçlerin boş durmadıkları düşünülürse, aslında Sudan’daki paylaşım ve bölünme sorunsalının ne denli büyük bir mücadelenin uzantısı olduğu görülebilir.

Bağımsızlık arayıp başka bir ülke kurmayı planlayanların uluslararası meşruiyetleri ve yaşama garantileri için büyük güçlere ihtiyaç duyacakları bilinen bir gerçek. Sorun, tarafların birbiriyle rekabeti keskinleşmiş farklı güçleri arkalarına almaları halinde ortaya çıkıyor. Belki uzun vadede birileri kazanıp diğerleri kaybediyor ama, bu ne insan ölümlerine çare oluyor ne de sonuçları önceden garanti edilebiliyor.